Pek çok insan biliyoruz ki sevgisini gösteremiyor. Çoğu entelektüelin beyni dolu fakat kalbi boştur. David Hawkins’e göre ünlü profesörlerin bile bilinç seviyesi normal değer olan 200’ün altındadır. Sevginin enerji veya bilinç düzeyi 500 olduğuna göre sevgi noktasından çok uzaktadırlar. Bu yüzden insanların kalplerine dokunamıyor ve sevgilerini gösteremiyorlar.
Sakin, barışçı, uyumlu, sevgi dolu insanların çok büyük gücü vardır. Ancak bu özelliklere sahip insanlar net ve akıllıca görebiliyor. Mevlana, Yunus Emre, Rahibe Terasa, Gandhi ve daha niceleri gibi….
Bu hayatta temel hedefimiz insanların kalbine dokunmak olmalıdır. Anlattığımız hikâyeler insanların duygularına dokunur ve iyi hissetmelerini sağlar. Birine bir hikâye anlattığınızda onda bir his, dolayısıyla bir iz bırakırsınız. İnsanlar üzerinde bir iz bırakmak, basmakalıp standart sözlerle olmuyor. İnsanlara ne dediğimizden daha önemlisi “nasıl” dediğimizdir.
Karşınızdaki kişinin arzularını uyandırmak için onun bilinçaltına seslenmeliyiz. Bilinçaltı konuşmanın bütün boyutlarını algılar. Özellikle beden dilini nasıl kullandığımıza dikkat eder. Bilinçaltı aklın dilini konuşmaz. Akıl dili, bilincin dilidir. Ancak bilinçaltı aptal değildir. Onun da kendine ait mantığı, aklı ve tutarlılığı vardır. Bilinçaltı, kendine göre akıldan kat kat daha akıllıdır.
Bilinçaltı benzerliklere, sembollere, görüntülere, metaforlara, beden hareketlerine, heyecanlara ve duygulara karşı duyarlıdır. Görüntülerle benzerlikler arasında bağlantılar kurar. Sembolleri karşılaştırır ve bunların gücünü hisseder.
Bilinçaltı, şimdiyle; bilinç gelecekle ilgilenir. Bilinçaltı kalıpları, bilinç ise verileri kontrol eder. Bilinç dikkatli olmak, bilinç dışı iyi hissetmek ve rahat olmak ister.
Karşımızdaki kişinin bilinçaltıyla konuşmak için, mesajımızla tutarlı olacak şekilde görüntü kullanmalıyız. Ayrıca bilinçaltıyla konuşurken seslerden, kokulardan, renklerden, dokunmalardan ve tatlardan bahsetmeliyiz. Mekândan ve zamandan söz etmeliyiz. Konuşmamızı müzik, manzara, mecaz ve konunun özellikleriyle süslemeliyiz.
Bilinçaltının ilgisini uyandırmak isteyen, karşısındaki insanda heyecan ve duygu yaratmalı. Duygu uyandırmak için de, kişinin bedeni titremeli, bakışı ışıldamalı, sesi bu olaya tam bir uyumla katılmalı ve çevresine sevgi ve dostluk duyguları yaymalı. Heyecan ve duygu uyandıran dil doğrudan bilinçaltına seslenir. Bununla birlikte konuşurken, söylemediklerimiz de sözlerimizi desteklemelidir. Bakışımız, konuşma tarzımız, tavır ve davranışlarımız söylediklerimizle tutarlı olmalıdır.
“İnsanlar söylediklerinizi ya da yaptıklarınızı unutur ama onlara neler hissettirdiğinizi asla unutmazlar. En büyük umudum ağladığım kadar gülebilmek.” diyor siyahi haklar savunucusu Maya Angelou (1928- 1914). Maya’nın “Beğenmiyorsan değiştir, değiştiremiyorsan bakış açını değiştir ama asla şikâyet etme.” Sözü de önemli.
Sevgiyi dışarı vurabilme, hediyelerin en önemlisidir.