Ahmed Yesevî kültüründe, bilhassa kalp temizliği hususunda zengin örnekler vardır. Örneklerden birinde Yesevî Şeyhi, müridine sorar:
-Abdest aldın mı?
-Evet.
-Elini, yüzünü güzelce temizledin mi?
-Evet.
-Elini yüzünü temizlerken, din kardeşine olan dargınlığını ve diğer kötü duygularını da kalbinden atıp kalbini temizledin mi?
-Hayır!
-Öyleyse sen derûnî ölçüde abdest almış sayılmazsın. Var git namazını kıl. Allah kabul etsin!
***
Şimdi!
Okuyan, düşünen, aklını kullanan herkes bilir ki... Sözü edilen vasıftaki şeyhleri günümüzde bulmak, görmek mümkün değildir. ‘Mürşid’, ‘velî’ veya ‘şeyh’ olduğunu iddia edenler, kendilerine ‘efendi hazretleri’ veya ‘Hoca Efendi’ dedirtenler, sözü edilen mutasavvıfların vasıflarına sâhip değildir. Onlar hem müritlerine hem de İslâm’a zarar vermektedir.
***
Günümüz şeyhleriyle alakalı bir sahne:
Osmaniye’den bir vatandaşımız, (Diyelim ki Bilâl Efendi) derdine çâre bulacağı ümidi ve güvenilir bir dostunun tavsiyesi üzerine İstanbul’da X Hocaefendi’nin dergâhına gelir. Giriş kapısındaki görevli, dergâha ne kadar bağışta bulunacağını sorar. Miktarda anlaşmaya varıldıktan sonra;
-Hocaefendi şimdi cemaate ikindi namazı kıldıracak, siz de katılın. Namazdan sonra odasına çekildiğinde ben sizi haberdar edeceğim. Başbaşa görüşürsünüz.
Cemaatten biri kamet getirir. Herkes iftitah tekbiri için ellerini kaldırmak üzere iken, Hocaefendi, arkasına dönmeden seslenir.
-Bilâl geldin mi?
Osmaniyeli Bilâl şaşırır. ‘Beni sordu. Demek ki bu hoca ermişlerden…’ diye sevinecekken… Bir ses:
-Geldim Efendim Buradayım.
-İngiltere’den sipariş verdiğim gözlüğü getirdin mi?
***
Bilal sessizce cemaatten ayrılır, Osmaniye’ye dönmek üzere Bayrampaşa Otogarına yönelir.