Sanal Röportaj – 14 (Son)
‘Neden’ kelimesi, ‘Sebep’ kelimesinin yerine kullanılmak isteniyor. ‘Ne’ köküne eklenen ‘den’, kelime yapma eki değil, çekim ekidir. ‘Neden’ kelimesi Türkçede ‘soru zarfı’dır. Dilimizde, çekim eki ile soru zarfı yapılamaz. ‘Neden’ kelimesi ancak, ‘ne sebeple’ mânâsında kullanılabilir. ‘Sebebi nedir?’ denilir de, ‘nedeni nedir’ denildiğinde dilin zevki, güzelliği, estetiği kayboluyor.
örneğin: ‘Mesela’ yerine kullanılan bu kelime, ‘örnek’ kelimesi ile ‘n’ ekinden meydana gelmektedir. ‘Mesela’ kelimesini, ‘Osmanlı Türkçesidir’ diye kullanmak istemeyenler, ‘Örneğin’ uydurma kelimesi yerine, ‘söz gelimi’, ‘söz gelişi’ ifâdelerini kullanabilirler.
‘sel’ – ‘sal’ takısı: Nisbet eki yerine akla gelebilecek her kelimenin ardına takılan bu heceler ‘Dil katliamı’ndan önceki Türkçenin hiçbir devresinde kullanılmamıştır. Emsal olarak gösterilen ‘kumsal’, ‘emsal’ ve ‘uysal’ kelimelerindeki ‘sal’ hecesi, nispet eki değildir. ‘Fiziksel’ yerine ‘fizikî’, ‘rastlantısal’ yerine ‘tesâdüfî’, ‘evsel atıklar’ yerine ‘ev atıkları’ demek lâzımdır.
sorun: Kelimenin kökü ‘soru’ dur. Türkçedir. Fakat sonuna konulan ‘n’ eki işlek bir ek değildir. ‘yazın’, ‘kışın’, (Halk dilinde) ‘geceleyin’ gibi zaman bildiren birkaç kelimede vardır, hepsi bu kadar. Bâzen de çekim eki olarak kullanılır. ‘Sorun’ kelimesi zaman bildirmiyor, çekim ile de alâkalı değildir. Bu kelime kullanılırken; ‘dert’, ‘problem’, ‘dâva’, ‘mesele’, ‘zorluk’, ‘sıkıntı’ ve benzeri pek çok kelime çöpe atılmış oluyor. Dilimiz fakirleşiyor.
sözcük: 7’den 77’ye, en âliminden en câhiline kadar her Türk’ün anladığı ve bildiği ‘kelime’yi atıp ‘sözcük’ün kullanılmasının mâkul ve mantıklı hiçbir açıklaması yoktur. ‘Kelime’, dilimize yabancı dilden girmiş olsa bile, Türkçedir hatta Türkleşmiştir.
sürmek – sürdürmek - sürdürülebilir: ‘Devam etmek’, devam ettirmek, devamlı’ mânâsında kullanılan bu kelime, târih boyunca; ‘tarlayı sürmek’ ‘(av köpekleri için) iz sürmek’ şeklinde kullanılmış ve yerleşmiştir. ‘Çalışmayı sürdürmek’ şeklinde kullanılması uygun değildir.
tüm: ‘Bütün’, ‘tamam, ‘noksansız’, ‘tam’ ve ‘tümden’ kelimesi ‘hepten’ mânâsında kullanılabilir. ‘Tüm kişiler’ şeklindeki kullanımı yanlıştır; ‘herkes’ veya ‘bütün insanlar’ en doğru ifâde tarzıdır. Türkçe olan ‘Bütün’ kelimesini bırakıp, yanlış kullanmalara yol açan tüm kelimesinin tercih edilmesi akıl ve mantık dışıdır.
ulus: Dil devrimbazlarının, ‘millet’ kelimesinin yerine kullandıkları bu kelimenin karşılığı, Divanü Lügati’t-Türk’te; ‘köy’ ve ‘şehir’ olarak geçmektedir. Üstelik kelime Türkçe değil, Moğolcadır. Eski kaynakların hiçbirinde ‘halk’, ‘kavim’ ve ‘millet’ karşılığı olarak kullanılmamıştır.
ya da: ‘Veya’, ‘yahut’ ile ‘yeyahut’ edatları yerine kullanılıyor. Böylece Türkçemiz fakirleştiriliyor. ‘Ya da’ söylenişi, yazılışı Türkçemizde vardır fakat ‘ya’ kelimesi ile bir arada kullanılır. (Ya Ahmet ya Mehmet ya da Hasan, hangisi gelirse gelsin, fark etmez.) misalinde olduğu gibi; arka arkaya sıralanan kelime ve kelime grubu içerisinde bağlantıyı pekiştirmek için ‘ya’ hecesinden sonra ‘da’ edatı konulur. ‘Ya da’yı sık sık kullananlar, ‘ya’ hecesinin Türkçe değil, Farsça olduğunu bilmiyorlar.
yaşam: ‘Hayat’ mânâsında kullanılan bu kelime ile birlikte ‘kaşıntı’, ‘kırıntı’ ‘bulantı’ kafiyesindeki ‘yaşantı’ kelimesi de kullanılıyor. Yaşantı kelimesinde ‘hayat’ kelimesinin sevimliliği, güzelliği ve zarâfeti yok.
zorun, zorunlu, zorunluk, zorunluluk: ‘Zor’ kelimesi Farsçadır. Türkçede ‘z’ harfi ile başlayan tek bir kelime yoktur. Türkçedeki işlek olmayan eklerle Farsça kelimeyi Türkçeleştirmek mümkün değildir. Ayrıca Türkçemizde ‘lu’ sıfat yapma ekidir, isim yapma eki değildir.
* * *
Betik, es geçmek, göksel, koşuk, koşul, sakınca, sav, varsıl ve yazınsal kelimeleri ile alakalı notlar bir başka yazıda verilecektir.
Yeri gelmişken, aşağıdaki kelimelerin de Türk dilbilgisi kaidelerine aykırı olduğunu belirtmekte fayda var:
Adıl, amaç, andaç, anı, anlak, aşama, aygıt, ayrıcalık, bağımsız, bağlam, beğeni, belirteç, betimlemek, birey, birim, boyut, çalıştay, çıkarsamak, değinmek, dışsatım, direngen, dize, doğaçlama, doğal, döngü, düş, düşsel, düzey, egemen, eğilim, eleştiri, eleştirmen, engel, ergimek, eril, etik, etkinlik, evre, evrim, gereksinim, gizem, gizil, görece, göreceli, görsel, güvence, içerik, içsel, içselleştirmek, ilbay, ilçebay, ilgeç, ilgi, ilginç, ilişkin, imge, indirgemek, işitsel, iye, iyelenmek, izdüşüm, izlemek, izlenim, kanıksamak, kanıt, karşın, karşıt, kamu, kamusal, kişisel, konuk, konut, koşuk, koşul, koşut, kural, kuram, kuşku, kutsal, nesnel, ruhsal, olanak, olası, olasılık, oylum, ödün, önem, öngörmek, öykü, özgü, özgüç, örgüt, öznel, özümlemek, özveri, sakınca, salık, sarmal, sınaç, simgesel, siyasal, sonuç, sorunsal, soyut, sözel, tanık, tanım, tekdüze, tin, tinsel, toplum, tutuklu, tümce, uğraş, uyak, uyarı, uygar – uygarlık, yadsımak, yanıt, yapay, yargı, yapıt, yasal, yaşam, yaşıt, yeğleme, yönerge, yönetsel, yöneylem, yöresel, yüküm, yükümlülük, yüzey, zoralım…
Türkçemizi bozan sâdece uydurma kelimeler değil. Türkçe karşılığı olduğu halde dilimizi istila eden yabancı dillerden alınan kelimelerdir.
Bu kelimelerden bâzıları:
agresif: (kavgacı, saldırgan); aktif: (hareketli, çalışır durumda, tesirli, etkili, bir işletmenin sâhip olduğu para ve parayla ölçülebilir değerleri); alarm: (tehlike işâreti, tehlike hâli, silahbaşı); alternatif: (Dalgalı elektrik akımı, biri birinin yerine geçebilen, seçenek, çeşitli çözüm tekliflerinden veya yollarından biri); ambulans: (can kurtaran); antik: (eski çağ, milât öncesi yıllar); aplikasyon: (Bir inşaatın temel vaziyetini arsa üzerinde tespit işi); brifing: (belirli bir konuda bilgi vermek için yapılan konuşma); center: (merkez); defans: (savunma, müdafaa); deklarasyon: (bildirme, ilân etme, açıklama); destinasyon: (varılacak olan yer, menzil); detay: (ayrıntı, teferruat); deterjan: (temizleyici madde); dizayn: (düzen, şekillendirme); doküman; (bilgi, belge); egzersiz; (alıştırma); enternasyonal: (beynelmilel, cihanşümul); enstalasyon: (yerleştirme); erozyon: (aşınma); favori: (beğenilen, tutulan, birinci olacağına veya kazanacağına inanılan); filtre: (süzgeç); final: (bitiş, son kısım); format: (düzenlenmiş, son şeklini almış); galeri: (sergi salonu, yeraltı yolu, otomobil satış yeri); izolasyon: (yalıtma, tecrit); kabine: (bakanlar kurulu, küçük oda); kombinasyon: (tertibat); komisyon: (heyet, aracılık işlerinde alınan ücret); kompozisyon: (düşünceleri doğru ve güzel yazma sanatı); korner: (köşe, futbolda köşe atışı); kuaför: (berber, bayan berberi); lansman: (tanıtma, ürün tanıtımı); legal; (kanuna ve hukuka uygun); lider: (önder, baş; (lokasyon: yer, konum); market: (satış yeri, bakkal); medya: (basın, haberleşme aracı); mersi: (teşekkür); miting: (açık hava toplantısı); natürel: (tabîi); operatör: (cerrah, ameliyat eden doktor); operasyon: (ameliyat, belli bir hedefe ulaşmak için ekiple ve plânlı olarak yapılan hizmet); organizasyon: (düzenlemek fiili); pandemi: (salgın); pasif: (hareketsiz); performans: (yarışma gücü, tâkat); prestij: (itibar); radikal; (kesin, kat’i, kökten); segment: (aynı modelin değişik grupları); servis: (hizmet); spesiyal: (husûsi, özel; sponsor: (maddî destekçi); stand: (sergilerde firmalara ayrılan bölüm): star: (yıldız); süper: (çok güzel, çok üstün); transfer: (aktarma, geçrme); trend: (eğilim, yönelme); üniversal: (cihanşümul); virtiöz: (usta müzik icrâcısi); yoğun: (kalın, kaba, sık, iri, yontulmamış, yağmur için sağnak, trafik için sıkışık, sis için kesif ve diğerleri…