(Onlar tarih yazdı, tarih sayfaları da onları. Ama gün geldi hatırlanmaz oldular, unutuldular! )
Hiç şüphesiz Kıbrıs adası bize atalarımızdan yadigâr vatan toprağımızdır. Hala milli davamız, dış ilişkilerimizde çözüm bekleyen en önemli meselelerimizin başında gelenidir.
Kıbrıs adasını bu kadar önemli yapan şey nedir diye sorulduğunda onlarca sebep sayılır ama en önde geleni, bu vatan toprağı uğruna on binlerce vatan evladının seve, seve feda ettiği kan ve can bedelidir.
1571 yılından bugüne Türk’ün ayak izlerini taşıyan bu önemli adada yaşayanlar, 307 yıl boyunca atalarımızın adaletini görmüş, bu süreçte hakça yaşamın tüm güzelliklerinden faydalanmış, Rum, Türk, Maronit, Ermeni Arap, Çingene, ayrımı yapılmadan dinini, dilini, örf ve geleneklerini özgürce yaşamıştır.
Ancak yakın tarihimize gelindiğinde Rumların adayı Yunanistan’a bağlama hayalleri, bu hayallerini gerçekleştirmek adına adada yaşayan Türkleri ortadan kaldırmak amacıyla başlattıkları kargaşalar, katliamlar ne yazık ki bu güzel adayı kana bulamış; sırf Türk oldukları için topluca katledilen soydaşlarımız da kendilerini korumak amacıyla gerek kendi çabalarıyla, gerekse anavatan Türkiye’nin desteği ile can ve mal güvenliği için teşkilatlanmışlardır.
Bu teşkilatlar en nihayetinde 1 Ağustos 1958’de TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) çatısı altında birleşmiş, 60’lı yılların Rum vahşeti bu teşkilat sayesinde önlenebilmiştir. (Bkz. Atilla Çilingir-TMT Ölmek Var-Dönmek Yok)
Bu efsane teşkilat, dönemin Türkiye Hükümetinin desteğini de alarak kurulmuş, teşkilatın kurucu kadrosu başta olmak üzere, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Savaşlarına kadar geçen sürede pek çok Türk subayı bu kadroda yer almış, teşkilata komuta eden efsanevi liderler, Kıbrıs Türk Mücahitleriyle omuz omuza savaşarak KKTC devletinin temelini atmışlardır.
Kıbrıs konusunda pek çok kitap yazılmış, adanın stratejik önemini, jeopolitik değerini anlatan sempozyumlar, konferansalar verilmiş; ancak adanın Rumlar tarafından ele geçirilmesini önleyen, 1974 yılında adaya çıkan Mehmetçiklere kucak açan, onlara yardım eden TMT’den bu teşkilatın öne çıkan kahramanlarından yeterince bahsedilmemiştir!
Şu anda KKTC’nin nüfusu yapılan son sayıma göre 385.000 kişidir. Bu kadar kişi arasında bir anket düzenlenip, 1955-1974 yılları arasında Kıbrıs Türk’ünün can ve mal güvenliğini korumak için mücadele edenlerin liderleri kimlerdir diye sorulup, birkaç isim yazınız dense bu ankette kaç isim yazılır acaba?
Ya da daha kolay bir soru sorulsa Denktaş adı size neyi hatırlatıyor dense? Kaç kişiden doğru yanıt gelir dersiniz?
Kıbrıs Milli Davamızın son bayraktarı Denktaş’ın anıt mezarı hala bitirilmemiş, anıt ve çevresinin bakımsızlığı yürekleri yakıyorsa; biraz acımasız oldu ama günümüzün gerçeği de budur…
Kimi çevrelerde TMT’nin ne olduğunu bilmeden, türlü suçlamalarla, sokak efsaneleriyle anlatılmaya çalışılan bu efsane teşkilatın ilk lideri Yarbay Rıza Vuruşkan’ı; (Kod adı: Ali Conan)
1963 Kanlı Noel’inde 108 Türk köyünü yakıp yıkan, bir gecede yüzlerce Türk’ün canına kıyan, on binlerce Türk’ü göç yollarına döken eli kanlı Rum çetelerine, EOKA’cılara kahramanca karşı koyan TMT’nin efsane komutanı Kenan Çoygun Paşayı, 385.000 kişinin içinde kaç kişi bilir acaba?
(Kod Adı: Bozkurt olan Kenan Çoygun Paşanın geçtiğimiz 12 Ekim Çarşamba günü 17’nci ölüm yıldönümü idi. Onunla ilgili bir haber hangi gazetede yer aldı? Bu kahramanı onunla birlikte omuz omuza savaşan mücahitleri dışında kaç kişi hatırladı acaba? Bir bakın bakalım!)
Sadece bu iki kahramanın liderliği ile verilen mücadele dahi; Kıbrıs adasını Rumlara teslim etmeyen, KKTC’nin bugününü hazırlayan, günümüzün mavi vatanında Kıbrıs adasının elimizde kalmasını sağlayan, Akdeniz’deki varlığımızı perçinleyen tarihi gerçeklerle doludur.
Kıbrıs’ta atalarımızdan yadigâr bu vatan parçası uğruna mücadele eden, seve seve canını feda eden nice yiğitler, nice kahramanlar vatan görevlerini yerine getirmişlerdir. Onlar ada tarihini yazmış, tarih sayfaları da onları yazmıştır.
İşte bu kahramanlar günümüzde giderek unutulmakta, onların imzasını taşıyıp da tarihe iz bırakan önemli olaylar dahi günü geldiğinde yeterince hatırlanmamakta! Değerleri vurgulanmamaktadır…
Onlara olan vefa borcumuzu; en azından ölüm yıl dönümlerinde, tarihe iz bıraktıkları olayların yıl dönümünde hatırlayarak, onları minnetle anarak ödeyebiliriz.
Unutulmasın ki, kahramanlarını, tarihi gerçeklerini unutan milletlerin geleceklerine aktaracak değerleri de unutulur, yok olur!