İktidarın bundan sonraki tüm icraatları seçime yöneliktir. 20 yıllık icraat sırasında yapılmayan ve seçim startı verilen bir dönemde öne alınması düşünülen düzenlemeler birtakım riskleri de içinde bulundurmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle veya Torba Kanunlarla yapılacak bu düzenlemelerin uygulanmasının seçim öncesine yetiştirilmesi de mümkün değildir. Bu durumda seçim öncesi “seçmene, daha doğrusu seçmenin oyuna” yönelik bir operasyon olarak algılanması mümkündür. Seçim sonrası iktidarın değişmesi halinde de onları bağlayacak bir sonucun doğacağı açıktır. Kendileri tekrar iktidara gelirse, verdikleri sözleri yerine getirip-getirmemeyecekleri, 20 yıl içindeki manevralarından çıkarılabilecek bir sonuç olarak anlaşılabilecektir.
Adalet Bakanı’nın şu açıklaması da aynı amaca hizmet etmektedir: “Türk Ceza Kanunu Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza İnfaz Kanunu'nun 2005'ten buyana geçen 17 yıllık uygulamasını ve bu uygulamada aksayan yönleri köklü bir şekilde masaya yatıracak ve cesur adımlar atacağız. Yanlışsa değiştireceğiz. Doğru gitmiyorsa neşter atacağız. Netice alamadıysak netice alacak bir düzenlemeye geçeceğiz.”
Bakan’ın bu açıklaması oldukça doğru bir hususu işaret etmekte, fakat zamanlaması manidardır.
Seçim öncesi birtakım endişeleri de böylesi bir düzenlemeye katarak, yeniden yanlış yapılması olasıdır.
Bu konudaki en büyük endişe, yine Bakan’ın şu açıklamasından çıkıyor: “İnfazda bir yandan cezasızlık algısını ortadan kaldırırken diğer yandan infazın ıslah edici, rehabilite edici fonksiyonunu öne çıkaran denetimli serbestlik müessesini sadece serbestliğin denetimli olduğu bir müessese olmaktan çıkarıp daha aktif bir hale getirmek ve onunda ıslah ve rehabilitasyon fonksiyonunu güçlendirmek için adımlar atacağız.”
Bu anlatımın içinde “cezasızlık algısı” olarak ifade edilen ve halkın algısına hitap etmediği düşünülen, mesela, “kısa süreli hapis cezalarının da ceza evlerine” havale edileceğini anlamaktayız.
Konunun çok uzun olması nedeniyle, tüm yönleriyle anlatılmasını muhalif siyaset mensuplarına havale ederek, önemli bir hususla yazıma son vereyim: Emin olunuz, bu düzenleme ve özellikle “Dezenformasyon Yasası” olarak onaya sunulan ve bir kısmı da onaylanan “sansür yasası” ve özellikle Cumhurbaşkanına hakaret gibi suçlardan doğacak cezaların cezaevlerinde infazının sağlanması suretiyle muhalefeti cezalandırmayı düşünmekteler.
Ama düzenlemelerin bumerang etkisini dikkate almamaktadırlar. Keser hesapları iyi de ve sap hesabı yapmıyorlar…
Saygılarımla…