Hepimiz içimizde kurulu “kendi kendini iyileştirme” programı ile dünyaya geliyoruz. Kendi kendimizi iyileştirmek için düzenlenmiş bağışıklık sistemimiz var. Yaralarımız kendiliğinden iyileşmiyor mu? Ancak çoğu zaman bağışıklık sisteminin çalışmasına engel oluyoruz. Sürekli hastalığı düşünerek dikkatimizi hastalığa veriyoruz. Olumsuz ve kusurlu düşünerek doğuştan kazanılmış haklarımızla bağımızı koparıyoruz.
Hastalıklardan bahseden insanları dinleyerek hastalığı davet ediyoruz. Hastalığını dinleyerek hastaya yardımcı da olamıyoruz. Tam aksine hastalığın ilerlemesi yönünde hastalığa enerji vermiş oluyoruz. Oysa dikkatimizi hastalığa değil sağlığa vermemiz, sağlığı konuşmamız gerekir. Sağlıklı olmayı konuşmadan iyileşemeyiz. Keyifli şeyler düşünmek, mutluluk verir. Ayrıca bu süreç biyokimyasal yapıya, daha mutlu ve daha sağlıklı bir bedene doğru götürür. Olumsuz düşüncelerin insan bedenine ve beyin fonksiyonlarına önemli ölçüde zarar verdiği ispatlanmıştır (Byrne, s. 135).
“İnsan bütün gün ne düşünüyorsa odur.” diyor. Emerson. Beyin en çok söylediğiniz şeye inanır. Ona kendiniz hakkında ne söylediyseniz onu yaratır, onu üretir. Başka bir şey yapamaz.
Amerikalı NLP eğitmeni Dr. Wyatt Woodsmall’dan aldığım NLP derslerinde en çok “Dikkat neredeyse enerji oradadır.” ilkesinden etkilenmiştim. Bundan dört sene önce kanser hastalığına yakalandığımda bu ilke bana ameliyat ve radyoterapi süreçlerinde çok faydalı oldu.
Kişiyi harekete geçirecek kendi nedenleri ve yöntemleridir. Çünkü zihin ancak olumlu komutla harekete geçer. “Rhonda Byrne
İlgi neredeyse enerji oradadır. Zihin programlama sistemi NLP der ki; “Dikkat neredeyse enerji oraya akar. Güzel yanlarınızı düşünmek size kendinizi güzel ve mutlu hissettirir; bunu çevreye de yayar. Yani düşündüklerinize dikkat edin gerçeğe dönebilir.
Sürekli hastalığı konuştukça, hastalığın ne kadar kötü olduğunu anlattıkça, sürekli hastalığa dair konular yazdıkça, hastalığı korkunç olduğunu söyledikçe hastalığı besliyor, çoğaltıyor ve yenilerini üretiyoruz. Ne yazık ki bu konuda 90 yaşındaki annemi ikna etmekte zorlanıyorum. “Önyargıları kırmak atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur.” diyor ya Albert Einstein.
Basın yayın organları kötü haberlerle dolu. Ama onları suçlamayalım. Felaket haberleri verildiğinde haber kanallarının izlenme oranları artıyor. Bu yüzden medya, haber servisleri biz istediğimiz için bize kötü haber sunuyor. Medya sonuç, biz sebebiz. Bilinç seviyemiz yükseldiği oranda haber kanallarından kötü haber değil, iyi haber isteyeceğiz.
Sözün özü, baskın düşüncelerimizi sağlık ve mutluluk üzerinde yoğunlaştıralım. Beyin bir bilgisayar gibidir, hangi komutu verirseniz onu gerçekleştirir. Mutsuz olduğumuzda, evrene çoğu zaman olumsuz düşünceler göndeririz. “Ben çok mutsuzum”, “çok kötüyüm”, “acınacak durumdayım”, “çok hastayım”. İşte tüm bunlar, beyin için yoğun etkili emir cümleleridir.
Unutmayalım enerji dikkatin bulunduğu yere doğru akar ve orayı besler, canlandırır ve güçlendirir.
Kaynaklar
• BYRNE, Rhonda, The Secret, Çev. Can Üstün Uçar, MİA Yayınları, İstanbul, 2007.
• ÖZKAN, Zülfikar, Zihinsel Terapi, Hayat Yayınları, İstanbul, 2015.