Prof. Dr. Ersin Nazif GÜRDOĞAN

Akademisyen

engurdogan@gmail.com

Dünya Silahlarla Yıkıcılıkta Değil Kitaplarla Yapıcılıkta Yarışanlarla Yaşanır Kılınır

Devlet yöneticilerinin akıllarını başlarından alan, askerlerin gözlerini kamaştıran, yıkıcı boyutları sürekli geliştirilen silahlar, otokratik yönetimlerin ellerinde, yollarıyla, köprüleriyle, havaalanlarıyla, çarşılarıyla, özel ve kamu binalarıyla şehirleri yerle bir ediyorlar. Güç peşinde koşan devletler, hukuk ilkeleriyle birlikte etik değerleri ayaklar altına alarak, başta Ortadoğu şehirleri olmak üzere, bütün şehirleri yangın alanına dönüştürüyorlar. 

Bilimsel gelişmelerin öldürücü yüzleri olan silahlarla, bütün ülkelerde finansal kaynaklar, insanları yaşatmaktan daha çok öldürme yolunda tüketiliyor. Bunun için dünyanın pek çok ülkesinde, insanlara yapılan yatırımlardan kat kat daha fazlası silahlara yapılıyor. Çin ile Amerika, Rusya ile Fransa birbirleriyle silahlanmada yarışıyorlar. Otokrat yönetimler güçlerinin, insanları yaşatmaktan değil, öldürmekten kaynaklandığını düşünüyorlar. 

Öldürücülükleri yıldan yıla artan yeni silahlarla, şehirlerde yapılan savaşların, bütün dünyaya verdikleri zararların, ulaştığı boyutları ortaya koymakta, araştırma kuruluşları büyük güçlük çekiyorlar. Yirminci yüzyılın Japonya’sında, nükleer silahların öldürücü güçlerinin ulaştığı sınırlar, bütün dünyada biliniyor. Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerindeki savaşlarda, nükleer silahlara başvurulma korkusu, hem aklıyla, hem gönlüyle düşünen aydınlara soğuk ölüm terleri döktürüyor.

Ülkeler arasındaki güç kazanma yarışları, hayatı kolaylaştıran yapıcı alanlardan, hayatı zorlaştıran yıkıcı alanlara kayarsa, savaşlar bir ülkede sona ermeden, başka bir ülkede başlar. Dünyanın bütün ülkelerinde savaşlar, azınlığın gelirlerini, çoğunluğun giderlerini artırarak, toplumun düşük gelirli kesimleri arasında, büyük yoksullaşmalara yol açarlar. Amerika gibi, Rusya gibi saldırgan ülkeler, savaşlarda kazansalar da, büyük zararlara uğrarlar.

Yirmi birinci yüzyılda Batı dünyasının, başlattığı savaşlardan geriye, Dresden gibi, Beyrut gibi, Bağdat gibi, Grozni gibi, Halep gibi, Harkov gibi yakılmış, yıkılmış şehirlerin kaldığı her ülkede biliniyor. Dünyanın bütün şehirlerini, Neron’nun Roma’sına dönüştüren yöneticiler, yönetimde güçlerini korumak için, her yöntemi denemekten çekinmiyorlar. Otokratlar yaratıldıklarını unuturak, yaratıcı olmaya kalkıyorlar ve karşılarına çıkan herkesi tek tek öldürüyorlar.

Dünyadaki savaşların kaynakları, barış isteyen erdemli insanları, savaş isteyen bencil insanlara dönüştüren, güç bağımlılığının önüne geçilerek kurutulur. Yerel ya da küresel bütün savaşlar, yöneticilerin son sözü söyleme tutkularından beslenir. Tarihin her döneminde,  sayısız örnekte görüldüğü gibi, tek kişiye dayanan yönetimler, etki alanlarını genişletmek için dünyanın bütün şehirlerini, yakmaktan, yıkmaktan geri durmazlar. 

Savaşların önüne aday olmayan, her seçimde kazanan, hiç kaybetmeyen hukukla geçilir. 

Kare dünyanın ülkelerinde, ekonomi kültürle, savaş barışla, kurşun gülle dizginlenir.