Dr. Zülfikar ÖZKAN

Avukat - Yazar - NLP Trainer

zulfikarozkan@hotmail.com

Sohbet ve Bilgelik Üzerine

Sinirli olduğumuz zaman, kendimizi geliştiren ve bilgelik yolunu açan sohbetlerden mahrum kalırız. Çünkü sinirli insan, düşük bilinç seviyelerine hapsolmuş olduğundan sohbet edecek güçte değildir.

Öfke, gücenme ve korkuyla giriştiğimiz her ilişki bağımlılık programlarını güçlendirir. O zaman kendi duygularımız başkalarının duygularını tahrik eder. Olumsuz duygular ve düşünceler kızamık gibi bulaşıcıdır. Çok bilinen bir öykü vardır: Adam arkadaşına bağırır, arkadaşı eve gider ve eşiyle kavga eder, eşi çocuğuna bir tokat atar, çocuk da kediyi tekmeler.

Bu akışı tersine çevirmemiz mümkün. Adam arkadaşına gönül okşayıcı sözler söyler, arkadaşı eve gider eşini sevgiyle kucaklar, eşi çocuğuna öylesine sevgi gösterir ki çocuk söylenmeden gidip kediye süt verir. 

İnsanlar gerçekten, birbirini anlamaya çalışırsa her zaman değilse bile genellikle hem fikir olmaya başlarlar. Çünkü iletişim sorunlarının % 90’dan fazlası ya semantik ya da algı farklılıklarından kaynaklanır. Semantik sözcüklerin ya da terimlerin tanımlama biçimidir. Algı ise, verilerin yorumlama biçimidir (Steven R. Covey, 8. Alışkanlık, s. 231). 

İletişim sohbet içinde güçlendirilir. Sohbet, nasihat etmek, konuşmak, tek başına dinlemek demek değildir. Sohbetin amacı paylaşmaktır. Sohbet can cana ilişkidir. Sohbet içinde olmak, iki insanın deneyimlerini, günlük öykülerini, neleri fark ettiklerini birbirleriyle paylaşmalarıdır. Kişi hiçbir kitabın ve seminerin kazandıramayacağından fazlasını sohbette kazanabilir. Sohbetle çok şeyin farkına varmak mümkündür. Ancak sohbet karşımızdaki insanın idrakine ve duygularına yönelik olmalıdır. 

İnsanların davranışından ziyade iç sesine, iç dünyasına kulak vermemiz gerekir. KALPTEN GELEN SÖZLER KALBİ ETKİLER. İnsanlar iyinin ne olduğunu sezgileriyle anlarlar. Önemli olan insanların doğuştan getirdiği potansiyelin sohbet ortamında beslenmesi ve insanların hizmetine sunulmasıdır.

İnsanların iç dünyalarında ne kadar var olduklarını sohbet ediş tarzlarından ve yüz ifadelerinden anlayabiliriz.  Bazı kişilerin gözleri ışıl ışıldır, bazılarınınki donuktur. İnsanların gözlerindeki ışıltı iç dünyalarında ne kadar var olduklarını yansıtır.

Doğan Cüceloğlu’nun ifadesiyle “Çocukla yapılan sohbetin derinliği değiştikçe çocuk değişir ve gelişir.  Çocuk değişip geliştikçe anne-baba da gelişir (Doğan Cüceloğlu. Geliştiren Anne- Baba, s. 90

Bilgeliğe doğru yapılan yolculuk egoyu aşmakla başlar. Kişinin aşağı düzeydeki ihtiyaçları egonun alanına, yüksek düzeydeki ihtiyaçları daha yüksek bilinç alanına girer. EGODAN GELEN SÖZLER ÖTEKİNİN EGOSUNU ETKİLER. Belirle bir ihtiyaç karşılanana kadar ego bizi sürekli o karşılanmayan ihtiyaç seviyesine çeker. Ayrıca aynı tür insanlarla buluşturur. Bu sebeple temel ihtiyaçlarımızı karşılamamız ve insanlara egosuz hizmet etmemiz gerekir. Yani yerine göre ben'sizleşme bilgelik yolunu açar.

Dış olaylara ve insanlara bağlılıktan kurtulduğumuz anda sürekli mutluluğun kapısını açmış oluruz. Süreli mutluluk halinde bir süre yaşadığımız zaman egomuz giderek sakinleşir. O zaman etrafımızdaki kişilerin ve nesnelerin enerjileriyle derin bir uyum kurabiliriz. Bu durumda her şey bir bütün, tek bir birlik halinde yaşar ve benlikten "biz" olmaya geçeriz.      

İfade edilmeyen duygular, beyinde hızla yayılan kanser gibidir. Kişinin algılama yeteneğini zayıflatır, onu insanlara yabancılaştırır ve bilgeliğini zayıflatır. En önemlisi sohbet etme imkanını ortadan kaldırır.

Bilgelik kazanmak, kişiliği geliştirmek, farkındalığımızı artırmak için kaliteli sohbet ortamlarına ihtiyacımız vardır. Bu ortamlarda sorularla büyür, beslenir, gelişir ve bilgelik kazanırız.

Joseph Kirschner’in vurguladığı gibi: İnsanlar iki guruba ayrılır: 

1. Sürekli soru sorma alışkanlığı olan bilge kişiler 

2. Sanki her şey biliyormuş gibi hiç soru sormayan aptallar