Okullarımız son derece akılcıdır. Okullarımızda akıl ve mantık göklere çıkarılırken, duygulara ve manevi hayata şüpheyle bakılır. Beynimizin sağ yarısını eğitmeyiz. Sağ yarısı önsezi, müzikal yaratıcılık, resim, manevi hayat, akıl ötesi düşünceler gibi faktörlere bağlıdır. Mantığımız hala Aristo mantığıdır. Bu mantık siyah beyaz düşünce ve yargılardan oluşur. Sentez, yani gri alanlar hiç yok sayılır.
Akılcı düşünceyle genellikle dış dünyaya karşı tetikte oluruz. Bizim gibi düşünmeyenleri tehlikeli olarak algılarız. Bilgeliğimiz yoktur. Bilgelikte manzara bir bütün olarak gözükür. Bilgeliğimiz olmayınca egomuzu aşamayız. Egodan öte, daha yüksek bir bilinç olduğunu fark edemeyiz.
Belirli bir ihtiyacımız karşılana kadar ego bizi sürekli o karşılanmamış ihtiyacın düzeyine çeker. Ego bizim sınırlı ve dar bilincimizi temsil eder. Ego gerçek benliğimizi yanında tıpkı spot ışıklarının yanındaki bir el feneri gibidir. Egonun hedefi uyum sağlama, başa çıkma ve hayatı sürdürmedir.
Bilincin en yüksek seviyelerinde evrenle birlik içinde oluruz. Her birimiz kendi, açımızdan evrendir. Yüzyıllardır Peygamberler ve manevi bilgeler bize egoyu aşarak bütün insanlıkla ve evrenle bütünleşmeye doğru yolculuk yapmamızı önermektedir. Başka bir ifadeyle yüksek bilinç seviyesine ulaşmanın önemini vurgulamaktadırlar.
İnsanlar sık sık kendilerinden beklenmeyecek davranışlarda bulunurlar. Yani düşük bilinç seviyesinde yaşarlar. Çok az şeyin farkında olurlar. Düşük bilinçli insanı da dışarısı tarafından yönetilir.
Bilincin en düşük seviyesinde yayan hayvanlar, sürekli dış dünyaya karşı tetiktedir. Hayvanlar her zaman besin aramak zorundadırlar. Eğer sürekli gözetimlerini durduracak olurlarsa ölürler. Bu bakımdan hayvanlar hayvanlıktan hiçbir zaman çıkarılamaz. Kaplanlar kaplanlıktan çıkmazlar. İnsanları ise insanlıktan çıkabilir.
Mutluluğun yolu, egoyu aşarak düşük bilinç merkezlerinden kurtulup özgür olmaktan geçer. O Zaman hayatla uzlaşabilir, birlikte çalışabilir, bütünleşebilir ve tüm evrenle bir olma duygusunu hissetmenin huzurunu yaşayabiliriz. Egoyu aştıktan sonra ayrılık biter. Hepimiz bir oluruz. Ego hep ayrılık yaratır. İnsanın aklında birlik ve bütünlük hissi yaratan her şey o insana haz verir, huzur verir, mutluluk verir. Uzlaşmanın şifa verici bir gücü vardır.
Huzurun zıddı, her şeye direnmekten kaynaklanan iç çatışmadır. Huzursuz kişi, insanlara direnir, fikirlere direnir. Bu direnç onu karmaşaya, kaosa ve strese götürür.
Üretici olmak için hayatla uzlaşmak gerekir. Direnmek, zehirle oynadığını anlamayan insanın aklına her zaman mantıklı gelir.
Çağdaş bilim ezeli bilgeliği anlamaya çalışmaktadır.
Bu sebeplerle sağ beyin ağırlıklı çalışmalara her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır.
Kaynaklar
• Addington, Jack Ensign, %100 Düşünce Gücü, Akaşa Yayınları, Çev. Birol Çetinkaya, İstanbul, 1991.
• Bradshaw, John. Ailenizi Keşfedin, çev. Nil Gün, Altın Kitaplar, İstanbul, 1995.
• Özkan, Zülfikar. Sosyal İlişkilerin İyileştirici Gücü, Üsküdar Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2018.