Bu yazıyı İstanbul Türk Ocağında yapılan bir programda yaşanan hadiseler sebebiyle yazma ihtiyacı duydum. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; İstanbul Türk Ocağı Başkanı Dr. Cezmi Bayram en az 50 senedir tanıdığım kendisine ağabey diye hitap ettiğim bir kişidir.
Sevenleri olur, sevmeyenleri olur ama gönüllü bir kuruluşta kesintisiz hizmet veren fedakârlıklar yapan gönül dostu bir ağabeyimizdir. Ne yapmış Cezmi Bayram? 3 gün devam eden bir programla İslam’ın sorunları konulu bir program tertip ederek ilim ve fikir insanlarını konuşturmuş bence de çok güzel yapmış.
Bu toplantının sponsorluğunu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu yapmıştır. Ekrem İmamoğlu toplantıya gelirken, Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile gelmişler ve toplantıyı sonuna kadar izlemişler. Kılıçdaroğlu bir de konuşma yapmış.
Türkün örf ve adetlerine göre evinize düşmanınızda gelse karşılamak zorundasınız. Kaldı ki ortada bir düşmanlıkta yoktur. Bu toplantıdan sonra Türk Ocakları Genel Merkezi İstanbul yönetimini ve başkanını görevden almış.
Bir kere hukukçu olarak şunu söyleyeyim ki, Genel Merkezin böyle bir yetkisi yoktur. Türkiye Genelinde kıyametler koptu! İslam’ın sorunları toplantısına İslam’la sorunları olanlar nasıl katılırlar diye? Peki Kılıçdaroğlu’nun İslam’la ne sorunu olabilir? Ekrem İmamoğlu’nun ne sorunu olabilir?
İşte burada çatışma kültürü başlamıştır. Bende uzlaşma kültürü ve çatışma kültürünü anlatan aşağıdaki yazımı yazma zorunda kaldım. Allah bunları ıslah etsin.
İnsanlar dünya üzerinde yaşarken değişik problemlerle karşılaşırlar.
Bu problemlerin çözümü için insanlar ya anlaşacaklar veya çatışarak birbirlerine üstünlük sağlayacaklardır. Hoşgörü ve uzlaşma arzulanan bir yoldur. İnsanlar birbirlerine hoşgörülü olmak ve çatışma yerine uzlaşma yollarını aramalıdırlar.
Hoşgörü ve uzlaşma özlenen arzulanan bir yoldur. Ancak bununda bir sınırı olması gerekir. Hoşgörü ve uzlaşma tek taraflı olmayacağı gibi korkutarak, yıldırarak, baskı altına almak suretiyle de uzlaşma sağlanamaz. Olsa da adı uzlaşma olmaz.
İnsanlar çok değişik kültür ortamında yetiştikleri için değişik fikirlerde olabilirler. Çatışma yaratmadan herkesin fikrine saygı duymak erdemini göstermeliyiz. Burada hemen Voltaire'nin bir muhalifine Söylediği sözünü hatırlatalım. "Müdafaa ettiğiniz fikirlerin başından sonuna kadar hepsine karşıyım. Fakat hayatımın sonuna kadar da bu fikirleri müdafaa etmek hürriyetinizi temine çalışacağım." demiştir. İşte uzlaşma kültürü fikirlere saygı budur.
Değişik dinde değişik ırk da insanlar vardır. Dünya üzerinde birçok devlet kurulmuştur. Dinleri aynı ırkları ayrı devletler vardır. Bu devletlerin çok gelişmiş olanları geri kalmış olanları vardır. Ama her devlet kendi milletini daha güçlü daha medeni yapma gayreti içindedir. Bu sebeple de dinler arası diyaloglar kurulduğu gibi milletler arası anlaşmalar yapılarak milletler arasında her konu da uzlaşma sağlanmaktadır.
Bir devletin içinde de insanlar belirli konularda ayrı düşünebilirler. Ancak bu ayrılıkları çatışarak değil uzlaşarak çözmeliyiz. Peki her konuda uzlaşma olabilir mi? Uzlaşamayacağımız konular nelerdir? diye bir soruya muhatap olursak mutlak ve kesinlikle uzlaşamadığımız konular vardır ve bu konularda devletin bölünmez bütünlüğüne karşı cumhuriyetin temel ilkelerine karşı eylem ve başkaldırı hareketleri uzlaşma konusu yapılamaz.
Bu başkaldırı hareketleriyle eylemlerine devam eden bölücülerle de uzlaşanlarla da hiçbir zaman aynı safta olunamaz. Uzlaşma konusu ne olursa olsun inançlarımıza, dinimize kutsal değerlerimize saldıranlarla kesinlikle uzlaşmayız.