Ben seni seviyorum. Seninle muhabbet etmek istiyorum. Benden sana asla zarar gelmeyecek. Senin dertlerine ortak olmak istiyorum. Senin mutluluğun ile benim mutluluğumu birleştirerek, sinerji ve enerji üretip günümüzü daha da güzelleştirmek istiyorum. Senin engelinin benim nazarımda hiçbir olumsuzluğu olmadığı gibi, ibret almama, şükretmeme, tefekkür etmeme dua etmeme sebep olduğun için, sana teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Senin benden noksan hiçbir yerin yok. Üstelik Rabbimin bir azası noksan olan bireye, umulmadık azalarına olağanüstü yetenekler yüklediğini de çok iyi biliyorum.
Asık surat ne der biliyor musunuz?
Kardeşim bana bulaşma. Selam falan da verme. Benim bir dünya derdim var (sanki onun yok). Sana ayıracak hiç mi hiç vaktim yok. Hem ben senin iyi niyetli olduğunu nereden bileyim? Yetişmem gereken oyun arkadaşlarım var beni bekliyorlar. Şimdi sana tebessüm edip ilgilenirsem, kim bilir hangi taleplerde bulunacaksın? Yavv, ne diye bunlar da ikiye bir karşıma çıkarlar da, zaten çökmüş olan moralimi bozarlar?
Kalabalıkta zaten sağlam insanlar bile yürüyemiyorlar, bir de bunlar çıkıp caddeleri yürünmez hale getiriyorlar. Evlerinizde veya bahçelerinizde otursanıza be kardeşim… Gelişmiş ülkelerde bu manzaralarla hiç karşılaşamazsın kardeşim. Yerel ve merkezi yönetimler niçin bunları hep bir yere toplamazlar da böyle sokak ve caddelerde bizlerin moralini bozmalarına seyirci kalırlar?
Daha yazacak çok var ama daha fazla moralimizi bozmayalım.
Gördünüz mü, tebessümü unutmuş asık bir suratın ansiklopedisini?