Kocaeli’mizin hemen hemen her köyünde bir DİBEKTAŞI bulunur. Özellikle KANDIRA’mızın köylerinde dibek taşı olmayan köy yok gibidir.
Bu taş bazen iki insanın ancak kucaklayabileceği büyüklükte olabiliyor.
Bu taşın ortası 15-20 kg buğday alabilecek kadar oyuktur. Genişçe bir TAS gibidir.
Köylülerimiz buğday, arpa, yulaf, çavdar (kapulca) ve keten gibi ürünlerini tarladan toplayıp, harmanda tane ile sap ve samandan ayırdıktan sonra, mutlu bir zaman dilimini yaşarlar.
Bu zamanın adı ise HARMAN SONU’dur.
Tabii olarak, harman sonu deyince akan sular durur. Ayrı bir anlam kazanır bu dönem.
Çünkü; Harman Sonu umuttur. Sevinçtir ve mutluluktur.
Tahıllar ambarda, ot ve samanlar samanlıkta, kışa hazırlık yapılmış ve köydeki insanımız artık rahatlamıştır. Geleceğine umutla, güvenle bakar hale gelmiştir.
Ehhh… işte; bu mutlu zaman dilimi HARMAN SONU gelip çatmıştır artık.
Neden önemlidir?
Genellikle, düğünler ve nişanlar harman sonu yapılır.
Alışverişler harman sonu yapılır.
Veresiyeler harman sonu ödenir.
Ziyaretler harman sonu hızlanır.
Panayırlar da, bu zaman diliminde yaşanan renkli, hareketli ve neşeli güzel günlerdi.
Enflasyon pek bilinmediği için, genellikle alış-verişlerde harman sonu veresiyesi ile yapılırdı.
İşte, böyle bir zaman ortamında yani harman sonunda, buğdayın en iyisi kazanlarda kaynatılır, kurutulur ve dibek taşlarında dövülerek bulgur yapılma yoluna gidilirdi.
Buğday kaynatma, diğer adıyla bulgur kaynatmada başlı başına bir törendir.
Kaynatılan buğdaylar, kilimlerde, çangıllarda kurutulur. Bu aşamada kaynatılan buğdayın yenmesi de ayrı bir tattır. Aroması hoştur. Zevkle yenilir.
Kaynatılan ve tekrar kurutulan bu buğday taneleri ise, bulgur olmaya da artık adaydır.
Bu, bulgur olmaya aday buğday taneleri, köyün en uygun merkezi bir yerindeki dibek taşında döğülür.
İşte, bu dibek taşında buğdayın döğülmesi tam bir tören ve şenlik havasında geçer.
Dibek taşına konan, bir tenekeye yakın buğday taneleri, genellikle dört kişi tarafından sokularla döğülür. Buğday taneleri döğüldükçe kabuğunu (kepek) bırakır ve bulgur olmaya hazırdır. Daha sonra da hemen hemen her evde bulunan bulgur taşlarıyla öğütülerek (çekilerek) nihayetinde bulgur haline getirilir. O zamanlarda bulgur böyle yapılırdı.
Çekilmiş, parçalanmış olan bu buğday taneleri, artık bulgur olmuştur. Neler yapılmaz ki bulgurdan.
- Pilav yapılır
- Dolma yapılır
- Çorba yapılır
Ve hatta civcivlere bile büyüme esnasında bu ince çekilmiş bulgur verilir.
Bulgur, olmasına oldu da, esas anlatmak istediğim, dibek döğme sırasındaki güzelliklerdir.
Bu işler, tam bir tören-şölen halinde yapılır.
Böyle ortamlarda gençler birbirlerini görme ve konuşma fırsatını bulurlar.
Yetişkinler dibek taşı çevresinde oturup yüksek perdeden neşeli sohbetler yaparlar.
Kısaca; köyün merkezinde neşeli, mutlu bir kalabalık oluşurdu.
Dibek başı çevresindeki çocukların oyunları ve konuşmaları sesleri müzik gibi gelirdi, bu hoş ortamda.
Bu arada dibek döğmeler genellikle gece yapıldığından, yakılan ateş hem romantik bir havayı oluşturur hem de çevreye vereceği ışımadan-aydınlatmasından istifade edilirdi.
Bu ortamı fırsat bilen, akil büyükler, goca analar, goca bubalar, bubalar ve analar bir araya geldikleri bu ortamları yiyeceklerle renklendirirler.
Kimisi kaynamış mısır getirir.
Kimisi akide şekeri dağıtır.
Elma, armut ve fındığında zamanı olduğu için, sinilerce, sepetlerce meyve getirilir. Konur orta yere.
Hele hele bazı analar gözleme, cizleme yapmış getirmiştir, dibek başındaki kalabalığa…
Tüm bunlar, tam bir saygı ve sevgi içinde, bir disiplin ortamında olur. Kimse taşkınlık yapmaz, yapamaz da zaten orada örf ve adet uygulanır. Herkes yerini ve haddini bilir.
Saf temiz duygularla bir araya gelmiş köyün sakinleri, bir taraftan gençler dibek döğerken, bir taraftan da büyükler birikmiş sohbetlerini yaparlardı.
O zamanlarda radyo yok, televizyon yok, ulaşım çok zor ve ulaşım atlarla yapılırdı genellikle.
Yoğun köy işlerinden ancak fırsat bulup, bir araya gelen köyün sakinleri gerçekten sohbete hasret ve muhtaç durumda idiler.
Onun içindir ki, dibek başı sohbetleri ve oradaki samimi neşe içindeki bu ortamlar unutulmazdı. Döğülen buğdaylardı ve yapılmak istenen, kışa bulgur hazırlamaktı. Ama olan ve yaşanan ise, insanların unutamayacağı anılarla dolu bu güzel ortamdı. DİBEKBAŞI…