Sevgili çocuklar; şimdi hep birlikte MASAL DÜNYASINA gidelim.
MUTLULUK ORMANINA girelim. Bakalım orada neler oluyor? Bu ormandaki hayvanlar kavga gürültü yapmadan yaşarlarmış. Yazın kışlık yiyeceklerini hazırlayıp kışın da kış uykusuna yatıp mışıl mışıl uyuyorlar veya sıcacık evlerinde oturup kışın bitmesini bekliyorlarmış. Orman sakinlerinden biri olan BOZ Ayı’yı bütün komşuları çok severmiş. Çünkü o hem çok sevimli hem de tonton ve neşeliymiş. Ayıcık da bu sevgiden yararlanıp ekmek elden su gölden yaşarmış.
Boz ayı yemeğe ve uykuya çok düşkünmüş. Kış uykusundan erken uyanmış çünkü kendini bal diyarında görmüş. Canı bal istediği için de uykusu kaçıp erkenden uyanmış. Yuvasından çıkmış, arıların yaşadığı kovanın dibine gelmiş. Nöbetçi arılar onun gelişinden ballarını çalacağını anlamış ve kendilerini korumak için siper almışlar. Bu durum boz ayının hiç hoşuna gitmemiş. "Bunlar da çok kabalar azıcık ballarını benimle paylaşsalar ne olur?" diye düşünmüş. Kendince buna bir çözüm üretmiş. Kocaman bir davul almış. Dumbada dumbada dumbada dum dum diye çalmaya başlamış. Amacı arıların kafasını şişirip kovandan kaçmalarını sağlamakmış. Fakat kraliçe arı (Sultan arı) kovandaki bütün arıları uyararak kovanı terk etmemelerini tembihlemiş.
Arılar kovanı terk etmemişler. Ayı da bu planın başarısız olduğunu anlamış. Sonra aklına bir fikir daha gelmiş. Kovanın altına kocama bir ateş yakmış dumanla beraber arıların kovandan kaçacağını düşünmüş. Fakat bu da işe yaramamış. Tam vazgeçmek üzereyken bir fikir daha gelmiş. Kovanın etrafındaki rengarenk çiçekleri toplayıp kovana uzak bir yere yığmış.
Kovandaki arılar çiçeklerin kokusuna dayanamayıp kovanı terk etmişler. Ayıcık kovana saldırıp balları hapur hupur yemeye başlamış.
Bu sırada arılar oyunun farkına varıp hemen geri dönmüşler. Ayıcığı bal yerken bulunca sinirlenip hep birden saldırmışlar ve her yerini sokup şişirmişler. Bu durum ayıcığın hiç hoşuna gitmemiş Canı yanan ayıcık koşarak kendini bir dereye atmış. Derede bir süre kaldıktan sonra çıkmış ilk rastladığı ağacın altına serilmiş ve uyumuş. Onu uyandıran şey tepesine düşen ağacın meyvesi armut olmuş. Armudun tadını bilmeyen ayıcık açlığına yenik düşüp bir ısırık almış.
Kendi kendine "tadı hiç fena değil" diye homurdanmış. Orman perisi bir rüzgâr estirmiş estirdiği bu rüzgârla iyi armutların olduğu ağaçların yolunu boz ayıya göstermiş. Sepetini birbirinden güzel armutlarla doldurup evine götürmüş.
Arıcıklara da çiçeklerin bol olduğu tarlaların yolunu açmış. Ayıcıklar da her ne kadar balın tadını unutmasalar da armut yemeye de müptela olmuşlar. Böylece "ARMUDUN İYİSİNİ AYILAR YER" tabiri doğmuş. Ormandaki hayvanlar ermiş muradına; bu masalı dinleyenler çıkmış tahtına gökten parlak kağıtlardan ay ve yıldızlar düşmüş Sevenlerin başına.