Hayatın tümsekleri ve çukurlarından geçerken aşırı sarsıntılara uğramamak için psişik darbe emicilere yani amortisörlere ihtiyaç duyarız. Şu söz bana göre iyi bir amortisördür:
“Hiçbir şey göründüğü kadar iyi veya göründüğü kadar kötü değildir.”
Bunu anlarsak kendimizi stresin öldürücü darbelerinden koruyabiliriz. O zaman geçmiş ve gelecek bizi köleleştiremez. Şimdiki zamanın elimizden geldiği kadar tadına varırız. Bize ait olmayan geçmiş ve geleceği sayıklayıp duracağına asıl bize ait olan tek zamanı, şimdiki zamanı düşünürüz.
Şimdiki zamanda yaşayıp anda kaldığımız zaman, havanın yüzümüze dokunuşunu hissederiz, çevremizdeki sesleri işitiriz, çok sayıdaki renkleri ve şekilleri ve görüntüleri görürüz, nesnelerin kokusunu alırız. Herhangi bir anda, en küçük şeyin farkına varırız. Bir ot parçası, kaldırımdaki küçük bir böcek, öten kuşların şakımaları, böcek vızıltıları gibi.
İşte psikolojik darbe emiciler.
Platon’a iki soru sormuşlar.
Birincisi: “İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir?” Platon tek tek sıralamış:
- Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler…
- Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler, sonra sağlıklarını geri kazanmak için para öderler…
- Yarından endişe ederken bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü ne de yarını yaşarlar…
- Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar, ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.
Sıra geldi ikinci soruya:
“Peki sen ne öneriyorsun?”
Bilge yine sıralamış:
- Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır…
- Önemli olan; “hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.”