Geleceğinizi elinizdekilere göre tasarlıyorsanız eskinin bir kopyasına, hayallerinize göre tasarlıyorsanız gerçek bir geleceğe sahip olacaksınız demektir.
Koçluk çalışmalarında sıkça karşılaştığım bir durum var: İnsanlar kendilerini mutlu edecek bir gelecek istemelerine rağmen, gelecek kurgularını hayallerini değil de öğrendiklerini, bildiklerini ve elindekileri referans alarak yapıyorlar.
Yunus Emre’nin dediği gibi, aslında hepimizde “bir ben vardır bende, benden içeri.”
Bu konuda uzun süre düşündükten sonra ulaştığım nokta şu: “Ben” dediğimiz sosyal olarak şekillendirilen tarafımız, içeride olduğunu bildiğimiz ben ise sadece bizim tarafından bilinen yanımız.
Sosyal normlar tarafından biçimlenmiş tarafımızın tasarladığı gelecek “uygun,” “kabul edilebilir,” “beğenilen,” hadi en fazla “imrenilen” bir gelecek olarak kalıyor. Bu gelecekte bizim için doyum ya da mutluluk söz konusu olmuyor. Sanki “ısmarlanmış” bir gelecek gibi…
Ne zaman ki geleceği “benden içeri bene” danışarak, onun isteklerini, hayallerini dikkate alarak kurguluyoruz o zaman başka bir geleceğimiz oluyor. Bu gelecek bize daha “gerçek” görünüyor ve yaşadığımız mutluluk daha kalıcı oluyor.
O zaman haydi soralım:
Nasıl bir gelecek istiyorsunuz? Ismarlanmış mı? Gerçek mi?