Güçlü ekonomik, siyasal ve kültürel atılımlar yapmada, geçmiş yılların paradigmaları, gelecek yılların sorunları olurlar. Thomas Kuhn’nın “Bilimsel Devrimlerin Yapısı” kitabıyla, gündeme gelen ve benimsenen paradigma kavramı, en geniş tanımıyla yaklaşım, bakış ve görüş anlamına gelir. Her dönemin kendine özgü bir paradigması olur. Geçmişte oluşmaları yıllar alan paradigmalar, son dönemde daha hızlı, neredeyse yıldan yıla değişiyor.
*
Savaş yüzyıllarının barış yüzyıllarına dönüştürülmesi, hayatın bütün alanlarında canlılıkların korunması, paradigmaların sürekli zenginleştirilmesine bağlıdır. Süreklilik ve bütünlük içinde, düşünce ve eylem dünyalarına, yeni açılımlar kazandıran toplumlar, hiçbir alanda güçsüz düşmezler. Onlar geçmişin yöntemleriyle, geleceğin sorunlarının çözülmeyeceğini bilirler, yerel ve küresel sorunların üstesinden gelmede, yeni yöntemler geliştirirler.
*
Kısa bir süre de olsa, birbirleriyle görüşmeyen, tekrar bir araya geldiklerinde, birbirlerine dikkatle bakan Japonlar dünyaya, “kai” değişim “zen” iyi anlamına gelen, sürekli iyileştirme çalışması olan, “kaizen” kavramını armağan ederler. Nasıl Anadolu’da, damlaya damlaya göl olur denilirse, Japonya’da iyileşe iyileşe, en iyi olunur denilir. Müslümanların İki günü birbirinden farklı kılma gayreti ve çoşkusu, Japonya’da Kaizen kavramıyla anlatılır.
*
Üretimlerini ve yönetimlerini yıldan yıla iyileştirmesini bilen ülkeler ve kuruluşlar, dünyadaki siyasal çalkantılardan ve ekonomik krizlerden, büyük yaralar almadan, en az kayıpla çıkmasını başarırlar. Bunun için dünyadaki değişmelerini, çok yakından izlemek ve geç kalmadan uyum sağlamak, bütün ülkeler, bütün kuruluşlar için, hayati önem taşır. Yarışın gerisinde kalanlar, hayatın dışında kalırlar.
*
Dünyada Yönetim ve Üretim Bilim’lerinin öncülerinden Peter Drucker, ”Post Industrial Society” isimli kitabında, gelecekteki gelişmeleri önceden tahmin ederek, bütün kuruluşların, bütün kurumların, yaptıkları her şeyden vazgeçmeleri konusunda, hazırlıklı olmaları uyarısını yapar. Artık nerede olurlarsa olsunlar, ülkeler ve kuruluşlar, her şeyin çok hızlı değiştiği dönemde, bildiklerini unutmak, dün dünde kaldı demek zorunda kalırlar.
*
Yirmi birinci yüzyılda bütün dünya, iğnenin gözünden geçer gibi, bir darboğazdan geçiyor. Ancak iğnenin gözü mü büyüyecek, yoksa dünya mı küçülecek, kimse önceden bilemiyor. Bu yüzden Aldous Huxley, “Gelecek hakkında tek bildiğimiz, kesin olarak bilmediğimizdir” diyor. Bunun için iğneye ve dünyaya zarar vermeden, insanlığı düzlüğe çıkaracak, yeni üretim ve yönetim öncülerini, bütün dünya dört gözle bekliyor.
*
Dünyayı geçmiş geçmeden, gelecek gelmeden, geleceği okumasını bilen bilge insanlar değiştirirler.
*
Sıradışı olanlar geleceğin kapısında, bestelenmemiş şarkıların nağmelerini duyarlar.
*
Bütün ülkeler bilgelik için, geçmişe bakarken, bilgi için geleceğe bakarlar.