“Ramazan bereket ayıdır. Allah-ü Teâlâ bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! “[Taberani]
Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.” [İbni Ebiddünya]
“Oruç sabrın, sabır da imanın yarısıdır” hadis-i şerifi oruç tutanın, “sabırlı olması” gerektiğini bildirmektedir. “Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır.” [Müslim]
Oruçla; bencilliğimiz, tamahkârlığımız, açgözlülüğümüz kırılır. Nefsimiz uysallaşır, taşkınlıklarımız, kızgınlıklarımız, kırıcı tavrımız, isyankârlıklar yatışır. Kıskançlıklarımız törpülenir, ötelemeden, hoş görmeyi, sınırsız ve koşulsuz sevmeyi başarırız. Böylece dilimiz, gıybet, kötü ve çirkin konuşmak, yalan söylemek, kırıcı olmak, dedikodu gibi afetlerden kurtulur.
Sinir sistemimizin vücuttaki yeri çok mühimdir. Siniri bozuk kimse, huzursuz olur, sabredemez. Toplumdaki kavgaların, cinayetlerin çoğu sinirli olmaktan, kibirden, sabredememekten, affedememekten, hep kendisini haklı ve üstün görmekten ileri gelmektedir. Bütün bu olumsuzlukları oruç ortadan kaldırır. Bize olumsuzlukları unutturup, iyiliği, güzellikleri, hoş görüyü, yardım etmeyi, gönüllere dokunmayı, affetmeyi vb. güzellikleri hatırlatır ve teşvik eder.
Açlık, günah işleme arzusunu kırar, kötülük etmeye mani olur. Hadis-i şerifte, “Oruç tutan sağlıklı olur” buyuruldu. Kendisine dünya ve hazineleri sunulduğunda Peygamber efendimiz, “Hayır, istemem. Bir gün aç, bir gün tok olmak isterim” buyurmuştur.
Oruç tutan; suç ve günah işlemez. Vücudun zekâtı açlıktır. Oruç tutarak aç kalanın arzuları kırıldığı için sabretmesi kolay olur. Aç duranın basireti açılır. Anlayış kabiliyeti artar. Öksüz, düşkün ve mağdurların hallerini anlar ve bilir. Bunlara şefkat gösterir, yardımda bulunur. “Oruç tutun ki sağlığa kavuşun” hadis-i şerifi gösteriyor ki, vücut; oruç, açlıkla ve az yemekle hastalıklardan kurtulup sağlığa kavuşur.
Çok yiyen çok uyur, çok uyuyanın da ömrü boşa geçer, dimağı yorulur. Ömrü boşa geçtiği için dünya ve ahiret kazancını elden kaçırır. Açlık, kalpte incelik husule getirir. Merhametli ve müşfik olur, naif hareket eder. Şefkatli ve duygulu bir mizaca sahip olur. Bu hal insanı; kibar, hoşgörülü ve duyarlı yapar. Hadis-i şerifte, “Az yiyenin içi nurla dolar ve Allah-ü Teâlâ, az yiyip içen ve bedeni hafif olan mümini sever” buyuruldu.
Çok yemek, gafleti doğurur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki, “İnsan kalbi tarladaki ekin, yemek ise yağmur gibidir. Fazla su ekini kuruttuğu gibi, fazla gıda da kalbi öldürür.” Her zaman tok olan şefkatsiz ve merhametsiz olur. Tok, açın hâlini bilmez. Hadis-i şerifte, “Çok yiyip içmekle kalbinizi öldürmeyin!” buyuruldu.
“Ramazan ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.” “Bilhassa oruçlu iken çirkin, kötü söz söylemeyin! Biri size sataşırsa, ona “Ben oruçluyum” deyin!” [Buhari]
Ramazan ayında, hayırların ve bereketlerin hepsi toplanmıştır. Sadece yeme, içmeyi terk etmek yetmez. Yalandan, gıybetten, kalp kırmaktan, dedikodudan, insanları rencide etmekten, kötülük yapmaktan da uzak durmalıdır. İyilik yapmayı, yardımı ve ibadet etmeyi de çoğaltmalıdır. Halis gönülle, samimiyetle, huşu ile tutulan oruç o kişiyi bütün kötülüklerden korur.
“Bu ayın günleri de, geceleri de kıymetlidir. Kur’an-ı kerim, Ramazan ayında inmiştir. Kadir Gecesi bu aydadır. Bu yüzden Ramazan-ı şerif; bütün hayırları, güzellikleri, bereketleri, huzuru ve mutlu olmayı kendinde toplamıştır.
Bu aydaki hayırlar, iyilikler, ibadetler diğer aylardakinden kat kat kıymetli ve bereketlidir. Bu ibadetleri, gösterişten, riyadan kaçınarak, halis niyetle, Allah-ü Teâlâ’nın emri, rızası ve sevgisi için, itina ile saygı ile büyük bir arzu ile yapmalıdır.
Peygamber efendimiz, “Bir kimse, bu ayda bir oruçluya iftar verirse günahları af olur. O oruçlunun sevabı kadar ona sevap verilir” buyurdu. Ashaptan bazıları, bir oruçluya iftar verecek kadar zengin olmadıklarını söylediler. Onlara cevaben, “Bir hurmayla iftar verene de, yalnız suyla oruç açtırana da, biraz süt ikram edene de bu sevap verilir” buyurdu.
Yemek yedirmek, iftar vermek çok sevabadır. Dost ve arkadaşlara yemek yedirmek, sadaka vermekten daha eftaldir. Allah-ü Teâlâ, yemek yediren cömertle meleklerine övünür.” [İmam-ı Gazali]
Fakirlerin davetine gitmeyip, zenginlerinkine gitmek kibirdendir. Kendinden düşkün olanları ziyaret etmek tevazu alametidir. Kimseyi küçük ve hakir görmemeli, mütevazı, alçakgönüllü, hoşgörülü, güler yüzlü ve iyiliksever olmaya çalışmalıdır. Her anlamda oruç tutmak da budur.
Oruç bütün bedeni ve ruhi güzellikleri bir araya toplamalıdır. Ruhumuzun, benliğimizin, tüm duygu ve düşüncelerimizin huzura kavuşabildiği, yaşamanın anlamını yüreğimize sindirdiğimiz ahlak tarzı budur.
“Allah-ü Teâlâ’nın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.” Günlerin uzun olmasından ve oruç tutmanın güç olmasından şikâyet etmemelidir. Zorluklar içinde yapılan ibadetin sevabı daha çoktur. Maniler karşısında, ibadeti yapmak güçlüğü, sıkıntısı, o ibadetlerin, şanını, şerefini ve kıymetini yükseltir.
Ey insan!.. Bu dünya bir han ve rüyadan ibarettir. Bir gün bu rüya bitecek, gerçekler acıtacaktır. Çabuk uyanmak ve dönüşü olmayan yolculuğa azık toplama zamanıdır. Birçok sevdiklerimiz bu Ramazanda aramızda yoklar. Seneye de başkaları, “belki de bizler” olmayacağız. Bu günleri bir fırsat, bir ganimet bilmelidir. Öyle yaşayalım ki arkamızdan ağlayanımız, götüreceğimiz ecrimiz çok olsun.
Rabbim, şanına yakışacak, beğendiği, insan olmamıza değer katan güzellikleri, iyilikleri yaşamayı cümlemize nasip etsin. Âmin…
Sevgiyle kalın…