Abdullah KÖKTÜRK

Eğitimci - Siyasetçi

Mutluluk Bulaşıcı, Ya Mutsuzluk?

Evet mutlulukta, mutsuzlukta bulaşıcıdır…

Günümüz dünyasında, mutsuzluk maalesef aldı başını gidiyor. Bugün bu çağda rekabet, hırs, doyumsuzluk had safhada. Dünya tekrar büyük bir silahlanma yarışına girdi. Bu da hayra alamet değil. Bir ülke diğer bir ülkeye veya ulusa bana tabi olacaksın diyor ve bütün dünyanın gözü önünde, acımasız silahları ile sivil asker demeden öldürebiliyor. Sonunda, ölenler, göç edenler ve evini topraklarını terk eden milyonlarca insan… Sokaklarda, yollarda, başka ülkelerin kapılarında gözyaşı döken milyonlar… Diğer taraftan açlık, kıtlık ve insani muamele görememenin verdiği huzursuzluk ve tabi mutsuzluk.

Yeryüzünde yüzbinlerce göç; başka topraklara, başka ülkelere…

Bugün dünyadaki bu savaşın adı ‘’ KONTROLLÜ İSTİKRARSIZLIK’’

Dünyayı yönetenler, yeni hedeflere varmak için tüm insanlık alemini ve ülkeleri dikkate bile almayarak bir hedefe doğru gidiyorlar.

Tek Dünya,

Tek İnsan Tipi,

Ve tek merkezden yönetim.

Küreselciler denilen bu lobinin böyle bir gücü de var. Bunu tamamlamak üzere de çalışmaları devam ediyor.

Para kimdeyse,

Arge teknoloji kimde ise,

İstihbarat kimde ise,

Ve de medya kimde ise maalesef dünyayı da bu güç, bu lobi yönetiyor.

Afrika’ya ve Orta Doğu’ya çoktan ayarlar çekildi. Operasyonlar yapıldı.

Fas, Tunus, Libya, Mısır, Irak, Suriye, Yemen ve hatta Arabistan darmadağınık.

Çökertilmiş, enerjileri bitirilmiş, ülkeler içinde aşiret, cemaat birbirine düşman edilmiş, 40-50 yılda tek başlarına kalsalar bile bir araya gelemeyecek ve ülkelerini elbirliği ile yönetemeyecek bir hale getirilmişlerdir.

Devletlerde insanlar veya diğer canlılar gibidir.

Doğarlar,

Büyürler,

Gelişirler,

Duraklarlar ve gerilerler.

Avrupa’da 40-50 yıl öncesinin Avrupası değil, gerileme dönemine girdi. Almanya; kimya sanayi, arge- teknoloji ve otomobil sanayinin hatırı ile hala ayakta. Ancak eski Almanya halkı yok. Nüfus olarak eriyor. Anlayış ve mantık, değerlere bağlılık Almanlarda büyük oranda değişmiş durumda. İngiltere, Amerika, Yeni Zelanda, Avustralya, Güney Amerika, Kanada ve İsrail zaten tek devlettir. Dünyayı yönetmeye çalışan lobinin elindeki birinci sınıf ülkelerdir bunlar. Birleşmiş Milletlerde, güvenlik konseyi de Avrupa Birliği’de aynı gücün kontrolünde olan kuruluşlardır. Doları onlar yönlendirir. Altının değerini günlük olarak İngiltere’den onlar ayarlar. Deniz ticareti de kontrollerindedir zaten. Amerika’da, Rusya’da zaten birbirinden habersiz yürümezler. Dünya idaresinde kötü polis, iyi polisi güzel oynarlar. Hani Avrupa, Amerika ve Rusya’ya karşıydı? Rusya ve Suriye, Orta Doğu’ya yerleşti. Çıt çıktı mı? Çıkmadı…

Rusya’nın, bildiğimiz kadarıyla üç deniz, dört kara üssü bugün tam faaliyette Suriye’de. Hani dedik ya, devletlerde, milletlerde insanlar gibidir. Dönemleri ve evreleri vardır. İşte bu evrenin, dönemin olumlu yanını yaşayan bir Türk Dünyası var. Bir Türkiye var. Başta Türkiye olmak üzere, Türk devletleri kabuklarını kırmaya başladılar. Bunu da Karabağ’da bir fiil gösterdiler. Azerbaycan, Türkiye’nin de desteğiyle arkasında Rusya, Fransa ve bazı Avrupa ülkelerinin de bulunduğu Ermenilere karşı zafer elde etti. Karabağ’daki sonuçlar ile Türk dünyasının bir araya gelmesi, Türk- Ukrayna çok yönlü sıcak ilişkilerinin sonucunda Rusya’ya da yeni bir görev verilmiş oldu.

Yani, güçlenen Türk Dünyası’na karşı, Rusya’nın tekrar güçlenmesi lazımdı ve Rusya’nın önü açıldı. Ruslar ilk önce Kazakistan’ı hallettiler. Aniden her yönden karışıklığa uğrayan Kazakistan, Rusya’nın başını çektiği 1000 kişilik grupla isyanı bastırdı ve Kazakistan Lideri Kasım Cömert TOKAYEV’e;  ağanızdan ve ağabeyinizden uzak olmayın. Yeni ağabeyler aramayın ve bir araya gelirken konuşmalarınıza dikkat edin mesajını verdi. Hatta TOKAYEV’e ‘’ Kazakistan’ın bir kısmını biz size zaten hediye vermiştik. Bunun farkındasınız değil mi? ‘’ mesajını verdi.

Aynı Rusya; Çağdaş Dünya’nın gözleri önünde koskoca Ukrayna’yı işgal etmeye başladı. Ukrayna’da yarın öbürgün hatamı anladım, anlaşma yapalım diyecektir ve olacaktır da zaten. Ukrayna’ya da, ağanıza ve patronunuza yanlış yapmayın mesajı verilecektir, hür dünyanın gözleri önünde. Tabi bu aynı zamanda birçok ülkeye de tehditkar bir mesajdır.

Dünyada ise, boş konuşmalar devam edecek. Rusya’ya yaptırımlar kısa zamanda çözülecek. Barış yanlısı bir devlet olarak hem de övülerek yaptırımlar da büyük ihtimalle gevşetilecektir.

Sonuç; Türk Dünyası’na, başta Türkiye olmak üzere bir mesaj verilmiştir. Bu arada Bosna bile tehdit edilmiştir. Bosna Türkiye’nin yavrusudur. Bugün Rusya-Türkiye’nin sözde sıcak ve sempatik ilişkilerinin altında apayrı bir kin vardır. Rusya hedefine zaman kazandırmaktadır.

Aslında, mutluluk ve mutsuzluğu çok farklı bir şekilde incelemeyi düşünmüştüm. Maalesef oralara giremedim. Ama, bu anlattıklarımda zaten mutluluğun ve mutsuzluğun en büyük etkenleri değil mi? Böyle bir dünyada ve sonuçlarının tüm insanlığa yansıdığı bir ortamda, insanlar ne kadar mutlu olabilirler ki? Geleceğe kaygı ve şüphe ile bakan bir ortamda ne kadar mutlu olunabilir ki?

  • Ama biz yine de birey olarak herşeye rağmen yapabileceklerimizden vazgeçmeyelim.
  • Çok bölündük, toparlanalım.
  • Selamlaşalım, kucaklaşalım.
  • Ötekileştirme hastalığından kurtulalım, artık yeter.
  • Samimi olalım. Aklımızdan geçeni kalbimizle tasdik edelim. Duygu ve düşüncelerimizi gözümüzle de yansıtalım. Gözümüzle de toparlayalım. Dilimizle itiraf edelim ki doğal olsun, inandırıcı olsun, karşı tarafa moral olalım. Umut olalım ve mutluluk bulaştıralım. İnanın bunu yapmak çok zor değil.
  • Tebessüm kana en hızlı karışan ilaçtır, bu böyle biline.

Gülmekte öyle.

BİLİYOR MUSUNUZ; BÜTÜN İNSANLAR AYNI DİLDE GÜLÜMSERLER…