Çanakkale Zaferi’nin 107. Yıldönümünde Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşlarında şehit düşen liseli ve üniversiteli öğrencilerin ve bıyığı terlememiş Onbeşlilerin (1315’lilerin) hatırasını yâd etmek istiyorum. Bu savaşların ağır şartları, İstanbul ve Anadolu’daki medreseler, liseler ve Darülfünun gibi eğitim kurumlarının tamamına yakınının düzenli bir öğretim hayatı sürmelerini engellemiştir. Öğrencilerin ve genç öğretmenlerin çoğunun askere gitmesi nedeniyle, okulların çoğu boşalmış ve hastane, karargâh gibi çeşitli hizmetlerde kullanılmıştır. Ayrıca okulların büyük bir kısmında öğretmen ve öğrenci yokluğundan eğitim-öğretime ara verilmek zorunda kalınmıştır.
Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşlarında, eğitimli ve aydın bir nesil kaybettik. Özellikle Çanakkale Savaşlarında ortaya çıkan asker ihtiyacı üzerine, henüz askerlik çağına gelmemiş lise, üniversite ve medrese öğrencileri eğitimlerini yarıda bırakarak gönüllü olarak orduya katılmışlardır. Gönüllüler, öğrenci ve darülfünun taburları adıyla çeşitli cephelerde savaşmışlardır. Mustafa Kemal Atatürk bu kaybı şöyle ifade etmiştir: “Biz Çanakkale'de bir Darülfünün (üniversite) gömdük”. Çanakkale’de hezimete uğrayan İngiliz generali Oglander ise şu tespiti yapmıştır: “Çekildik... Çanakkale’yi geçemedik ama Türk milletinin genç neslini, eğitimli neslini, çiçeğini yok ettik. Dolayısıyla geleceğini yok ettik. Bellerini zor doğrulturlar.”
Çanakkale Zaferi’nin 107. yıldönümünde bu savaşlarda şehit düşen liseli ve üniversiteli öğrencilerin yazdıkları, hazin fakat hazin olduğu kadar onurlu destandan söz etmek istiyorum. Bu savaş, “Çanakkale içinde Aynalı Çarşı” türküsündeki gibi ülkeye “Gençliğim eyvah” dedirten bir savaştır. Ama o askerlik çağında bile olmayan öğrencilerin cesaret aşılayan mücadelesi hem Çanakkale’den zaferle dönenlerin hem de sonraki kuşakların vatanı müdafaa kararlılığını artırmıştır. “Çanakkale ruhu” dediğimiz, vatanın bağımsızlığı ve milletin hürriyeti için canını ve kanını feda etme şuurunun ve iradesinin doğmasını sağlamıştır.
1909-1914 yılları arasında Askerî Mükellefiyet Kanunu’na göre, Sultaniye (Lise) öğrencilerinin askere alınması mümkün değildi. Fakat cephede asker ihtiyacı doğunca Sultan V. Mehmet Reşat bir emirle Askerî Mükellefiyet Kanunu’nda bir değişiklik yaptırarak lise öğrencilerini de cepheye çağırmak zorunda kalmıştır. Kanunun 42. maddesindeki “Sultaniye 10. Sınıf öğrencilerinin askere alınamayacağı” şeklindeki fıkra, gelecekte uygulanmak üzere ertelenmiştir. Harbiye Nezareti de bir tebliğ yayınlayarak, 1314 (1896) doğumlu 19 yaşındakilerin henüz askerlik hizmetine çağrılmamışları ile 1315 (1897) doğumlu 18 yaşındakilerin bedenleri gelişmiş ve silah kullanmaya kabiliyetli olanların kıtalara teslim olmalarını istemiştir. İşte “Hey onbeşli onbeşli / Tokat yolları taşlı” diye başlayan Tokat türküsü, 18 yaşında askere alınan ve hepsi Çanakkale’de şehit düşen 1315 doğumlulara yakılan bir türküdür.
Çanakkale Savaşlarına, o dönemde adları Sultani olan Galatasaray, İstanbul Erkek, Kabataş Erkek, Vefa, Ankara, İzmir Erkek, Aydın, Erzurum, Edirne, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Konya, Adana, Kastamonu Abdurrahman Paşa, Trabzon, Yozgat, Kayseri ve Sivas Liseleri ile İstanbul Darü’l-muallimini (Erkek Muallim Mektebi) ve Balıkesir Darü’l-muallimini öğrencileri ve genç öğretmenleri katılmıştır. Çoğu savaşta şehit düştüler ve bu yüzden okulları o yıllarda mezun vermedi.. Balıkesir’de yayınlanan Karesi Gazetesi’nin o günlerde verdiği bir habere göre, babaları Balkan Savaşı’nda şehit düşen ve Edirne Lisesi’nden Balıkesir Lisesi’ne yatılı olarak nakledilen 25 izci öğrencinin tamamı gönüllü olarak Çanakkale’ye gitmiş ve orada şehit düşmüşlerdir.
Gönüllü olarak savaşa katılan İstanbul liselerinin öğrencilerinden oluşan İstanbul Alayı, iki üç gün süren bir askeri eğitimden sonra 16 Mayıs 1915’te cepheye sevk edildiler. 2. Tümene dâhil olan İstanbul Alayı, Kabatepe bölgesinde “Kanlısırt” adı verilen dar bir tepeye yerleştirilir. Cephe o kadar kalabalıktır ki, siperlerde adeta üst üste yığınak halindedirler. Tümenin başındaki Yarbay Hasan Bey üstlerine, ”Bunlar daha yeni geldiler, biraz cepheyi tanısınlar, sabah çatışmalara girsinler” derse de fakat sözünü dinletemez. 18 Mayıs 1915’i 19 Mayıs 1915’e bağlayan gece saat 03.30’da düşman mevzilerine ani bir saldırı planlanır. Saldırıdan önce, marş söylenmeyecek ve borazan çalınmayacaktır. Düşman, gündüzden keşif uçaklarıyla bu hazırlığı tespit eder. 2. Tümen tam saldırıya kalkarken gençler, emre rağmen coşku ile milli marşlar söylemeye başlarlar. O anda hazır olan düşman, ani bir taarruzla saldırır. Bu baskında maalesef 2500’ün üzerinde liseli ve üniversiteli genç şehit düşer.
Bugün İstanbul Erkek Lisesi’nin tarihi binasındaki (Düyun-ı Umumiye binasındaki) tarihi saatler, 50 İstanbul Erkek Liseli şehidin şehadet saati olan 03.30’da durmaktadır. İstanbul Erkek Lisesi’nin “sarı-siyah” renkleri de, Çanakkale’de şehit düşen öğrencilerinin, bugünkü kardeşlerine armağanıdır. Balkan Savaşları'na gönüllü olarak katılan Kabataş Erkek Lisesi öğretmen ve son sınıf öğrencilerinin çoğunun şehit ve gazi olması üzerine, okul flamasının kırmızı-beyaz olan renkleri, 7 Mart 1913'te kırmızı-siyah olarak değiştirilmiştir. Vefa Lisesi’nin Fransızca öğretmeni Ahmet Rıfkı Efendi de Çanakkale Savaşı’nda şehit düşmüştür. Bugün, Ahmet Rıfkı Efendi’nin adı Vefa Lisesi’nin Öğretmenler Odası’na verilmiştir.
Çanakkale Savaşlarına o dönemin yüksek öğretim öğrencileri de katılmıştır. 1915'te İstanbul Darülfünunu 1. sınıfında öğrenim gören 2 bin 500 Tıbbiyeli, okullarını bırakarak Çanakkale'ye koştular. İki tümen halinde Gelibolu'ya gelen gençler, bir Anzak baskını sonucu şehit oldular. 1915’de fakülte bir süre kapalı kaldı ve okul yaralılar hastanesi olarak kullanıldı. Okul bir yıl aradan sonra 4 Mart 1916 tarihinde yeniden açıldı. Büyük bir hekim açığı ortaya çıktığı için okula, lise ve idadi mezuniyeti aranmaksızın öğrenci alınıp kaybedilen zamanın telafisi için tatil yapılmayarak derslere bütün yıl devam edildi. 1915 yılında mezun olamayan son sınıf da mezun edildi. Bu nedenle sonraki yıl açılışında siyaha boyanan Darülfünun, 1921 yılında hiç mezun veremedi.
I. Dünya ve Çanakkale Savaşı’nda, İstanbul ve Anadolu’daki medreselerin çoğu kapandı. Medreselerin çok sayıda öğrencisi askere alındı. Ekim 1914’te “Darü’l-Hilafeti’l-Âliye Medresesi” adıyla birleştirilen İstanbul medreselerine, 1914-1915’te 2.880 öğrenci kaydedildi. Ancak aynı yıl başlayan I. Dünya Savaşı nedeniyle pek çok öğrenci Çanakkale ve diğer cephelere gönderildi. Bu yüzden sonraki öğretim yılında, ancak 1.354 öğrenci okuma imkânı bulabildi. Aralık 1912’de açılan “Medresetü’l-Vaizin”e 150’den fazla öğrenci kaydedildi. Fakat I. Dünya Savaşı dolayısıyla askere alınan bu öğrencilerin çoğu şehit ve gazi oldu.
Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşlarında 100 bine yakın okumuş ve aydın gencimizi, yani bir nesli kaybettik, Bu kaybın olumsuz etkileri Türk İstiklal Harbi'nde ve Cumhuriyet Türkiyesi’nde de görülmüştür. Genç ve eğitimli bir neslin savaşlarda yitirilmesi, ülke genelinde ekonomik ve sosyal açıdan ciddi bir açığın meydana gelmesine sebep olmuştur. Fakat Çanakkale Savaşları kazanılmasaydı, Osmanlı devleti ömrünü 1915’te tamamlardı, Maneviyatı bozulan Türk milleti, İstiklal Savaşı’nı yapamaz, Türkiye Cumhuriyeti kurulamazdı. Bağımsız bir toplum olma yerine, ABD veya İngiliz mandası olur, onların himayesine girerdik. Çanakkale Muharebeleri ve sonunda kazanılan zaferle, Balkan Savaşı felaketi ile bozulan milletin ve ordunun maneviyatı düzelmiş, onuru kurtulmuştur. Bu zafer, Mustafa Kemal Paşa’nın askeri dehasının ortaya çıkmasına ve Millî Mücadele ruhunun doğmasına yol açmıştır. Çanakkale’de Türk milleti büyük bir özgüven kazanmıştır. Bu zaferle millet, kurtarıcı liderini bulduğu ve büyük bir özgüven kazandığı için Millî Mücadele’ye başlama cesaretini göstermiştir. Bu sonuçlarıyla Çanakkale Zaferi, İstiklal Savaşı’nın önsözüdür.
Çanakkale Zaferi’nin 107. yıldönümünde, gençliklerini yaşamayıp hayallerini bir yana bırakarak, vatanın bağımsızlığı ve milletin hürriyeti aşkıyla gönüllü olarak savaşa katılıp kanlarını ve canlarını seve seve fedâ eden liseli ve üniversiteli öğrenciler ile öğretmenlerin aziz hâtırasını rahmet ve şükranla anıyorum. Hâtıralarını asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Bizlere bu büyük zaferin gururunu armağan eden, başta Kurucu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, bütün şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyor, ruhları şâd, mekanları cennet olsun diyorum.
|
|