İnsanların “Nasılsınız?” sorusuna verdikleri cevapları şekilde üç gruba ayırabiliriz: Olumsuz, orta ve olumlu. “Berbat hissediyorum” olumsuz, “fena değil, hep aynı” orta ve “”Muhteşem, çok iyi “ olumlu cevaplardır.
Bu cevapları veririz ama sonuçlarının ne olacağını çoğu zaman düşünmeyiz. Cevaplarımız yaklaşımımızı, tutumumuzu, vaziyet alışımızı, bakış açımızı gözler önüne serer.
Pek çok insan yaklaşım sorunu yaşamaktadır. Yaklaşım hatası yapan kimseler, kendilerinin gelişmesini baltalayan zehirli insanlarla çok, gelişmelerini destekleyen besleyici insanlarla az karşılaşırlar. Şüphesiz kişi kimin yanında çok bulunuyorsa onun yaklaşımını benimser. Anonim bir sözün ifade edildiği gibi “Etrafımızda bulunduğumuz şeylerin bir parçası haline geliriz.”
Konuyu biraz açalım: “Nasılsınız?” sorusuna canlı, enerjik bir şekilde “muhteşem” cevabını verdiğimiz zaman, kendimizi iyi ilişkilere, başarılara, iyi yaklaşımlara kısaca mutluluğa programlamış oluruz. Sözlerimiz sonunda kendi kendini tamamlayan bir kehanete dönüşür. “Her şey iyi” dediğimiz zaman aklımız bu cümleyi gerçeğe dönüştürecek kişilere ve şartlara yönelir. Diğer taraftan “her şey kötü “dediğimiz zaman, aklımız bizi olumsuz bir yöne doğru çekmeye başlar. Bu kelimelerden sonra fizyolojimiz olumlu veya olumsuz dilimize uyum sağlamaya başlar. “Harikayım” cevabında sırtımız dikleşir, yüzümüzde gülümseme oluşur, özel ve iş ilişkilerimiz gelişir (Keller, s. 80- 81). Bütün mesele kendimizi iyi yaklaşımlara programlamak.
Ella Wheeler Wilcox’un vurguladığı gibi “İyi olduğunuzu veya her şeyin iyi olduğunu söyleyin: Tanrı sizi duyacak ve söylediklerinizi gerçekleştirecektir.”
Beynimize yüklediğimiz programlara seçim denir. Mutluluk bir seçimdir. Seçimler beyinde programlamalar yaratır. Mutluluğu büyük ölçüde belirleyen programlardır. Programlar seçimleri, seçimler de programları yaratır. İyi seçimler yaparsak beynimizi mutluluğa programlamış oluruz. Beynimize pek çok program yükleriz ama bunlardan en güçlü olan kazanır (Özkan, s. 258). Ne yazık ki programlarımızın dörtte üçü olumsuzdur. Beynimizin kabul ettiklerimize uygun davranmak zorunda olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız.
Bugün yaşadığımız her olay beynimize yüklenen programın bir sonucudur.
Bir düşünceyi beşten fazla tekrarladığımızda beyin onu gerçek olarak algılar ve ona göre çalışır. Bir şeyi yapmakla düşünmek arasındaki farkı beyin anlamaz. Her ikisinde de aynı nöron bağlantısı aktif hale gelir. Bu bakımdan “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. ”
“Yaklaşım, gerçeklerden daha önemlidir. Geçmişten, paradan, şartlardan, başarılardan, yenilgilerden ve diğer insanların sözlerinden ve becerilerinden daha önemlidir. Görünüşten, yetenekten ve becerilerden daha önemlidir. Hayatın %10’u başımıza gelenler, %90 ‘ı da başımıza gelenlere gösterdiğimiz tepkilerdir. “ diyor Charles Swindoll.
“Nasılsınız? Sorusuna cevap verirken aynı zamanda kendimizi, beynimizi programlıyoruz. “Bugün hava soğuk, kötü bir gün dediğimizde kendimizi olumsuz olmaya programlıyoruz.
O halde biri size “Nasılsınız diye sorarsa, canlı, enerji dolu, coşkulu bir şekilde, gözünüzdeki ışıltıyla ve gülümseme eşliğinde “Çok iyiyim, harikayım, daha iyi olamazdım” deyin. Yüce Yaradan şükretmenizi duyacak ve sözlerinizi gerçeğe dönüştürecektir.
Kaynaklar
• Jeff Keller, Yaklaşım Her Şeydir, Sistem Yayıncılık, çev. Arzu Sami, İstanbul, 2002.
• Zülfikar Özkan, Beynin Mutluluğa Ayarlanması, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2021.