Emperyalizm sadece devletlerarası bir kavram olarak değil, çok daha genel bir kavramdır. Emperyalizm sorununu önce dış ve iç emperyalizm olarak ikiye ayırmak mümkün. Dış emperyalizm, devletlerarası emperyalizmdir. Bir devletin bir başka devletin egemenliğine müdahale ile her alanda karşı devlet üzerinde sömürü kurmasıdır. Rusya’nın Ukrayna üzerinde oluşturmaya çalıştığı emperyalist anlayış güncel örnek olarak verilebilir.
İç emperyalizme gelince, biraz daha hassas ayırımlara tabi tutarak ifade etmek daha doğru olur. İç emperyalizm aynı bir devletin içindeki toplumsal gruplar arasında gerçekleşir. Doğrudan doğruya siyasi emperyalizm olarak adlandırılabilir. İktidarı ele geçirenlerin devletin gücünü kullanarak muhaliflerine uyguladıkları her türlü sömürüyü ifade eder. Demokrasiden uzak toplumlarda kolayca icra edilebilir bir emperyalizm şekli olduğunu söylemek mümkündür. Türkiye’de de yürürlükte olan bu emperyalizm şekli, ne yazık ki; iktidar mensubu belli bir kesimin, (Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ekonomik imkanlarına el koyması ile) tüm vatandaşa ait olan gücü siyasi iktidar yandaşları lehine kullanmasıdır. Bu yolla devletler zayıflamakta, devletin zenginliği iktidar ideolojisine mensup insanlara aktarılmaktadır. Devletin ekonomik gücü belli bir kesim vatandaşa peşkeş çekilince de, ekonomik imkanları zayıflayan bir devlet yapısı doğmaktadır. İç emperyalizmin cari olduğu ülkeler, ekonomik güç kaybı nedeniyle dış dünyaya bağımlı bir hale gelmektedirler. Bu muhtaçlık hali, devletlerarası emperyalizme kapı aralamakta, netice olarak güçlü devletlerin iştihasını kabartmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti devletini emperyalist ülkelere muhtaç eden durum, maalesef aynen böyle gerçekleşmektedir.
Onun içindir ki, sözde değil, gerçekten milletini-vatanını seven, şahsi çıkarlarını milletinin çıkarlarının üstünde tutmayacak bir nesil vasıtasıyla ancak emperyalizmin etki alanından kurtulabilir ve çağdaş uygarlık seviyesine çıkabiliriz.