Geçtiğimiz hafta içinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde ünlü bir iş adamı failleri aranan bir cinayete kurban gitti. Cinayet haberi duyulduğunda Türkiye’de yayın yapan bir televizyon kanalında bu haber Kıbrıs Türk tarihine adını şanla, şerefle yazdırmış, Kıbrıs Türk’ünün adadaki varoluş mücadelesine önderlik eden bir teşkilatla irtibatlandırılmak istenmiştir!
Bu teşkilata; ‘’adı suikastlarla bilinen yarı resmi bir oluşum’’ nitelendirilmesi, böylesi bir haberin yapılması, bu haberi yapan gazeteci adına büyük bir talihsizliktir. Zira bu gazeteci ya yapmış olduğu bu haberin sonuçlarının nereye varacağını hesaplayamamıştır! Ya da haberin odağına oturttuğu bu teşkilatın ne olduğundan haberi dahi yoktur!
Bu haber gerek KKTC’de, gerekse Türkiye’de devletin en üst makamları başta olmak üzere esefle karşılanmış; haberi yapan gazeteciye yönelik devletin her kademesinden kınama açıklamaları yapılmıştır. Böylesi bir haberin yapıldığı ilgili TV kanalı hakkında da RÜTÜK tarafından soruşturma başlatılmıştır.
Bu haberi konu başlığı yaparak, bu yazıyı kaleme almamdaki amaç ise; yıllar süren titiz bir çalışma sonucunda hazırladığım; kuruluşundan, teşkilatın yapısına, Kıbrıs adasındaki faaliyetlerine kadar anlatmış olduğum ‘’TMT (Ölmek Var, Dönmek Yok)’’ isimli kitabımla bu teşkilatın ne olup, olmadığı konusunda taraf olmamdır.
Bir kere şu hususun altını kalın bir çizgi ile çizerek tarihe bir kez daha not düşmek gerekirse; ‘’adı suikastlarla anılan yarı resmi bir oluşum’’ diye adlandırılmak istenen Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) nedir, ne demektir diye sorgulandığında tarih sayfaları bu teşkilatı:
50’li yıllardan, 1974 yılına kadar geçen çeyrek asırlık süreçte Kıbrıs Türk’ünün adadaki direniş ve varoluş mücadelesine önderlik ederek, Rum-Yunan ikilisinin adada gerçekleştirmek istedikleri Enosis’i önlemek amacıyla 1 Ağustos 1958’de adada faaliyete geçen, Rum EOKA terör örgütüne karşı Kıbrıs Türk’ünün canını, malını, iffetini, tüm kutsal varlıklarını korumak amacıyla kurulmuş, bu teşkilatta görev almış nice kahramanları anlatır.
TMT, kuruluşundan 1976 tarihinde KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığına dönüşümüne kadar tarihin hiçbir döneminde ne illegal bir yapının içinde olmuş, ne de adı suikastlarla anılmıştır. TMT, Kıbrıs Türk’ünün adadaki vatan savunmasının adı, ‘’Kuva-yı Milliye’’ ruhunun Kıbrıs adasına yansıması olmuştur.
Kıbrıs adasında Türk Mukavemet Teşkilatının kuruluşu öncesinde yaşananlara, TMT’nin adada faaliyete geçmesiyle birlikte Kıbrıs Türklerinin ortaya koydukları yaşam mücadelesine, Türkiye’nin yasal garantörlük hakkını kullanarak Türklerin Rumlar tarafından topyekûn katledilmesine, Kıbrıs adasının Yunanistan’a bağlanmasına mani olmak amacıyla Mehmetçiğin 20 Temmuz 1974 tarihinde adaya ayak basıncaya kadar geçen sürece bakıldığında:
Kıbrıs Türk’ünün ata yadigârı vatan topraklarında yaşamlarını sürdürebilmek adına vermiş oldukları muhteşem bir direniş, bu direnişe öncülük eden bu gizli bir teşkilatın ölüm kalım savaşı görülür.
Bu savaşın parolası: ‘’ÖLMEK VAR, DÖNMEK YOK’’ tur.
Bu savaşın içinde nice isimsiz kahramanın kan ve can bedeli, gözü yaşlı Türk analarının bitmeyen acıları vardır. O analar ki; günü gelmiş, sırtlarında emzikli bebeleri ellerinde silah, erlerinin yanı başında Mücahide olarak çarpışmış. Günü gelmiş, yıllar boyunca Hamitköy ovasına kurulu Kızılay çadırlarında aç susuz yaşam mücadelesi vermiştir.
Ama hiçbir güç, hiçbir neden, Kıbrıs Türk halkını vatan topraklarından vazgeçirememiştir. İşte Kıbrıs Türk’ünün adadaki var oluş mücadelesinin özü budur. Bu öz, en büyük gücü TMT’den almıştır.
İngiltere’nin Kıbrıs adasına el koymasıyla başlayan; Kıbrıs Türk Halkının, Rumlara karşı adada gerçekleştirdiği direnişe, var oluş mücadelesine yansıyan üç önemli gerçek vardır:
Bu gerçeklerin ilki;
1878 yılında Kıbrıs adasına el koyan İngiltere’nin müstemleke döneminden, 1960 yılında kurulan Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti dönemine kadar giden süreç de dâhil ama özellikle 21 Aralık 1963 tarihinde başlayarak, 20 Temmuz 1974’e kadar devam eden Rum tedhiş hareketleri karşısında; Kıbrıs Türklerinin ata yadigârı vatan topraklarında yaşam haklarını savunmalarıdır.
İkinci gerçek;
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunun tapu senedi Lozan Anlaşmasıyla Akdeniz’de kurulmuş Türk-Yunan dengesinin, 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekâtıyla Türkiye aleyhine bozulmasının önlenmesidir.
Üçüncü gerçek ise:
TMT gibi efsanevi bir teşkilatta görev almış Türk subaylarının tarihe yazdığı nice kahramanlıklarla, o süreçte bu teşkilata destek veren Türkiyeli ve Kıbrıs Türk siyasetçilerinin unutulmaz çabalarının tarihe iz düşümüyle, teşkilata katılan Kıbrıs Türk Mücahitlerinin, Mücahidelerinin adadaki var oluş mücadelesinde gösterdikleri kahramanlıklarla, bu uğurda verilen nice şehitlerle, gazilerle ispatlıdır.
İlk iki gerçek; yasal antlaşmalarla, tarihi belgelerle kanıtlıdır…
Üçüncü gerçeğin yazılı belgesi yok denecek kadar azdır ama bu önemli gerçek, yaşanan olaylarla kanıtlanmış, tarihin unutmaz hafızasına vatan sevdalılarının can ve kan bedeliyle yazılarak emanet edilmiştir.
TMT gerçeği ne değiştirilebilir, ne de dönüştürülebilir. Hele, hele günümüzde tarihi gerçekleri bilmeden haber yapan, tarihi gerçekleri saptırarak, internet bilgileriyle bilim insanı kisvesine bürünen, vicdanlarını cüzdanlarına tercih eden kimileri tarafından Türk Mukavemet Teşkilatının Kıbrıs Türk halkından aldığı destekle göstermiş olduğu o muhteşem direniş, gerçekleştirdiği başarılı mücadele; ne yok sayılabilir, ne de aslı astarı olmayan sokak efsanesiymiş gibi gösterilebilir!
TMT mensupları; Kıbrıs Türk Halkının adadaki var oluş mücadelesinde, onlara verilen vatan görevi ne ise; sadece o görevi kanı ve canı pahasına yerine getirmiş, görevlerini yerine getirirken de ne haktan, ne de hukuktan vazgeçmemiştir.
Kıbrıs adası Türk toprağıdır. Kıbrıs Türk Halkı, atalarından yadigâr bu vatan parçamızda sonsuza değin hür ve bağımsız yaşayacaktır.
Yıllar sonra gün gelecek tıpkı bugün olduğu gibi, tarih sayfaları yine açılacak, yaşanan tarihi gerçekler bir kez daha sorgulanacaktır!
Ancak yüzyıllar sonra dahi, kimler sorgularlarsa sorgulasın; TMT araştırıldığında, bu teşkilat nedir? Neden kurulmuştur? Diye sorgulandığında; karşılarına hep şu gerçek çıkacak, ağızlardan şu cümleler dökülecektir:
‘’Türk Mukavemet Teşkilatı, Kıbrıs Türk’ünün adadaki direniş ve varoluş mücadelesinin önderi, bizim yaşam kaynağımız olmuş. Bu gün ata yadigârımız Kıbrıs’ta kurulmuş bağımsız bir devlette özgürce yaşayabiliyorsak, bu topraklar bizim vatanımızdır diyebiliyorsak eğer; varlığımızla birlikte her şeyimizi o yıllarda atalarımızın vermiş olduğu o muhteşem direnişe, bu direnişte görev alanlara ve tabi ki, bizleri adada yok olmaktan kurtaran Türkiye’ye ve Mehmetçiğe borçluyuz.’’
Kıbrıs adasında bundan 65 yıl önce ölüm, kalım mücadelesi veren Kıbrıs Türk’ünü, bu mücadelesinde yalnız bırakmayan, onlara önderlik ederek tarih sayfalarına ‘’TMT - Kod Adı: KİP’’ olarak geçen bu gizli teşkilat için söylenecek, yazılacak ne varsa, hepsi bundan ibarettir.
Unutulmasın ki!
Yaşanan tüm gerçeklere rağmen bu efsanevi teşkilatın ada tarihine kazıdığı o muhteşem var oluş mücadelesini göz ardı edenlere, Kıbrıs Türk’ünün ortaya koyduğu Kuva-yi Millîye (milli güçler) ruhunu yok sayanlara verilecek cevap; tarihin derinliklerinden bu efsane teşkilatın mensuplarından gelecek, ada topraklarında yine onların sesi duyulacaktır:
‘’Kıbrıs Türk’ünün yaşayış ve hürriyetine, malına, her türlü ananesine ve mukaddesatına, her nerede ve kimden olursa olsun vaki olacak tecavüzlere karşı koymak için, kendimi Yüce Türk Ulusuna adadım. Gördüğüm, duyduğum ve hissettiklerimi ve bana emanet edilenleri hiç kimseye ifşa etmeyeceğime, ifşaatın ihanet sayılacağına ve cezasının ölüm olduğuna, verilecek cezayı seve seve kabul edeceğime namusum ve şerefim üzerine ant içerim.’’
Vatan, Türk Mukavemet Teşkilatında görev yapanlara minnettardır.
(Kaynakça: Bk. Bilgeoğuz Yayınları, TMT (Ölmek Var, Dönmek Yok)-2021 Atilla Çilingir)