Anlaşılmış kişi olumlu duygular, anlaşılmamış kişi öfke hisseder. Anlaşılmış kişi empati duygusu hissettiği için kendisini dinleyene yakın hisseder.
Empati bir kişinin kendisini duygu ve düşüncelerinden soyutlayarak bir başkasının inançlarını, arzularını düşüncelerini ve özellikle duygularını fark etme ve anlayabilme yeteneğidir. Empati anlamaya yönelik bir faaliyettir. Empati kurmak, kişinin karşısındaki insanı anladığını ve onu önemsediğini göstermesini sağlar. Bu sayede iletişim kolaylaşır. Yanlış anlaşılmalar azalır, samimiyet ve güven ortamı hızla gelişir. Böyle ortamlarda insanlar birbirlerini severler.
Anlamaya yönelik olmayan duygusal ihmal empatiyi köreltir. Empati eksikliği çok önemli bir göstergedir. Bu eksiklik suç işleyen psikopatlarda, ırz düşmanlarında, çocuklara sarkıntılık yapan tiplerde görülür.
İnsanları anlamak için de sohbet ortamlarına ihtiyaç vardır. Gerçek sohbet kişiyi bilgi paylaşımına teşvik eder. Sohbet kişinin kendisin ifade etmesini kolaylaştırır ve onu kendini açmaya teşvik eder. Sohbette kendisinden bahseden insanların beyni mutluluk hormonu olan dopamin salgılar. Kendinden bahseden kişi keyif duyar. Dinleyen de konuşanı anladığı için onu sever. Bu sebeple sohbetin çift yönlü etkisi vardır. İnsanların kendileriyle ilgili konuşmaları paradan daha çok zevk vermektedir.
Sohbetlerde olumlu duyguları paylaşmak, yaşanan olayların mutluluğunu artırır ve bu mutluluğu kişinin zihnine kazır. Eğer mutlu olay yaşadıkları halde bunu paylaşmamışlarsa olumlu duyguları artmaz. Mutluluklar paylaşıldıkça artıyor
İnsanları anladıkça olumlu duygularımızı paylaşırız. Bazı insanlar, duygulardan rahatsız olurlar. Çünkü duygular, insan kendini ve yaralarını açınca ortaya çıkar.
Çocuklar büyüdüklerinde, genellikle bizim onlara aldığımız pahalı hediyeleri veya oyuncakları hatırlamazlar. Onlarla yaşadığınız anıları ve sohbetleri hatırlarlar. Çocukları anlamak gerekir.
İnsanları anlamak için de onlara soru sormak lazım. Karşı taraf soru sorunca, bizim fikrimizle ilgilendiğini ve bizimle empati kurmaya çalıştığını düşünürüz. Bundan dolayı da soru soranı kendimize daha yakın hisseder ve onu severiz.
Bir insanı anlamak veya ondan tavsiye almak için soru sormamız bizi küçültmez, tam tersine büyütür. Bu durumda karşı taraf kendini bize daha yakın hisseder. Çünkü bu sorularla tavsiye istediğimiz zaman ona şu mesajı vermiş oluruz: “Senin düşüncelerine güveniyorum.” (Özgür Polat- Pelin Küçükoğlu, Sorularla Büyüyoruz, s. 89). Güvenildiğini hisseden kişi de kendisini iyi hisseder. Bu ortamlarda insanlar birbirlerine yakınlık duyarlar ve sevgi kapasiteleri artar.
Derler ki “Benim için ne gül ne de ağla, beni anla.” “Seni tanımak seni sevmektir” adlı eski şarkıda da doğruluk payı vardır.