Hicran GÖZE

Avukat - Yazar

Aziz Okuyucularımla Bir Dertleşme

Efendim, günlerdir bir mahalle kavgası içindeyiz. Sayın devlet adamlarımız! Meclis’in çatısı altında birbirlerini yemeleri yetmiyormuş gibi siyâset sahası dışındaki bazı konularda da, Hz. Âdem ile Hz. Havva hakkında da ahkâm keserek büyük bir asabiyetle konuşmaya başladılar. Bütün kutsal kitaplarda insan cinsinin kadın, erkek olarak babası ve anası olarak tanınan Hz. Âdem ve Hz. Havva hakkında… Neymiş bir zamanlar kendilerini çok seven  Sezen Aksu Hanım, 2010   referandumunda  verdiği “EVET” oyunu, “HAYIR” diyenleri,  lekeli ilan ederek çoşkunlukla ilân eden Sezen Aksu Hanım  beş yıl önce yazdığı bir şarkısında Havva anamızı ve Âdem babamızı  “cahiller” diye çağırmışmış. 

Bence bu, kendileri gibi “Gerçek Müslümanlığı” kusursuz olarak yaşayan! Hatta  bu hususta Yunus Emre’yi bile hatalı görüp o mübârek zâtın mektep kitaplarına girmiş şiirlerindeki bazı mısrâları yontup sansürleyenlerden beklenen bir neticedir,  hasta bir ruh halidir, Allah akıl, iz’an ve şifa versin demekten başka bir şey ne yazık ki elimizden gelmez. Onlar konuşsun, didişe dursun ben aciz bu konuda önce Kur’an’ı Kerim ne demiş ona bakarım. Kısaca ifâde edeyim, babamız olan Hz. Âdem ve anamız olan Hz. Havva  hakkında Allah ne buyurmuş onu öğrenmek, öğrendiklerimi  sizinle de paylaşmak isterim. Yıllar önce yazdığım “DOĞU’DA VE BATI’DA KADIN” başlığı altında “YEŞİLAY” mecmuasında çıkan bir yazımı da. 

Bakalım, Kur’an’ımız Hz. Âdem ile Hz. Havva hakkında  ne diyor?

Âraf sûresi 19. âyet:  Allah Âdem’e yönelip “Ey Âdem!” dedi. “Sen ve eşin şu bahçeye yerleşin, istediğiniz gibi yiyip için. Fakat şu ağaca sakın yaklaşmayın. Aksi takdirde kendinize zulmetmiş olursunuz.”

Âraf sûresi 20. âyet: Bunun üzerine şeytan, onlara gizli olan edeb yerleri için vesvese verdi. Onlara “Rabbinizin size şu ağaca yaklaşmanızı yasaklamasının tek sebebi, sizin melekler gibi olmanızı ya da sonsuza kadar yaşamanızı istememesidir” dedi. 

Âraf sûresi 21. âyet: İblis onlara , “Ben sadece iyiliğiniz için size öğüt veriyorum” diye yeminler etti.

Âraf sûresi 22. âyet:  Sonunda onları aldattı. Onlar o ağacın meyvesinden tadınca, edeb yerlerinin açıkta kaldığını fark ettiler ve hemen bahçedeki ağaç yapraklarıyla onları örtmeye başladılar.” Rableri onlara şöyle seslendi: Ben sizin bu ağaca yaklaşmanızı yasaklamamış ve şeytanın sizin apaçık düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?  

Tâ hâ sûresi 116. âyet: Hani bir zamanlar, Biz meleklere “Haydi Âdem’e secde edin “demiştik. Bütün melekler secde ettiler. Fakat İblis secde etmemiş ayak diremişti.    

Tâ hâ sûresi 117. âyet: Bunun üzerine: Ey Âdem dedik, bu hem senin için hem de eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın. Sonra yorulur çok sıkıntı çekersin.

Tâ hâ sûresi 120. âyet: Derken şeytan onun aklını karıştırıp “Ey Âdem! dedi, sana ebedilik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi?”

Tâ hâ sûresi 121. âyet: Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar. Böylece Âdem Rabbine asi olup yolunu şaşırdı.

Tâ hâ sûresi 122. âyet: Sonra Rabbi onu seçkin kıldı, tevbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti.  

Sözün kısası ve özü, Kur’andaki bu âyetler nasıl bir Âdem ve Havva portresi çizmektedir? Pişman ola ola, Tevbe ede ede doğruyu bulana kadar şeytana inanan, cahillik eden, hatta bu macerâya  eşini de ortak eden amma  daha sonra tevbe edip Allah tarafından affedilen Peygamberlik makâmına  oturtulan bir insan portresi … Aslında Hz. Âdemin yaşadığı, diğer peygamberlerin yaşamadığı bir macerâdır…  Bu macerâdan çıkarılacak hisse ise Allah’ın affediciliğidir,  insan denilen varlığın, kadın olsun erkek olsun Şeytana uyabileceği, hata yapabileceğidir… Bizim devletlilerin halledilmeyi bekleyen bunca mesele varken bunu hatalı veya hatasız şarkısında kullanan, bir kadınla, onu tehdit ederek uğraşması ve diğer bir kadını da tutuklatması olacak şey değildir… Siyaset’e giren ve koltukta çok uzun yıllar yüzünü eskite eskite oturmakta devam eden bir kişinin,  muhatabı olduğu bazı olaylar karşısında bir mahalle kavgasına gireceğine aynaya bakıp düşünmesi lâzımdır. “Ben nasıl bir insanım ve nasıl bir Cumhurbaşkanıyım diye…  Namaz da oruç da insana çok yakışan bu gibi düşüncelere kapıyı açmak içindir.  

Sezen Aksu 2010 yılı Referandurumunda AKP’ye “HAYIR” diyenleri,  büyük bir coşkunlukla “LEKELİ” ilân etsin iyi ama bu gün, beş yıl önceki bir şarkısı sebebiyle çok kötü… Dili koparılacak kadar kötü… Amacınız, sakın toplumun bir kesiminin, size  “HAYIR” diyen bir kesiminin dilini koparmak olmasın.   İnsanı hayvandan ayıran  kendini hesaba çekerek düşünmektir. Düşünmek Kur’ân’ı Kerimde çok geçen bir kelimedir.  Sayın Cumhurbaşkanımız, “partili Cumhurbaşkanı” vasfını taşıdığından beri tarafsızlığını, haktan ve adaletten yana olan vasfını çok kaybetmiş olan sayın Partili Cumhurbaşkanımız   istedikleri kadar asabileşsinler, tehditler savursunlar Hz. Adem’in ve Hz. Havva’nın yaşadıkları, İblis’e inanarak yaşadıkları bir cahillik devrine Kur’an’ı Kerim de şâhitlik etmektedir. Kur’ân’ı Kerimde anlatılan,  insana çok yakışan bu macerâ hâlâ devam etmektedir. Cahillikle başlayıp sonunda gerçeklerle kucaklaşarak sonlanan olaylar az değildir. Bizler günümüzde çok hasret kalsak bile…

Doğu’da ve Batı’da Kadın 

Bazı şeyler insanların kafasına yanlış olarak yerleşir ve öylece de kalır. O hatâlı değerlendirmeyi veya hükmü kafalardan atmak, yerine gerçek ve doğru olanını koymak ekseri çok güçtür. Onun için insan önce doğruları, gerçekleri öğrenmeye gayret etmelidir. Bilhassa Batı dünyâsının kendisini pek çok bunalımlara sürükleyen değer keşmekeşine ve kendi kargaşasına bakmadan İslâm’ı ve dünyâsını hükme bağlamaya çalışması açıkça itiraf edilmelidir ki Müslümanlar için de zararlı olmuştur. Her şeyi batılının gözlüğüyle incelemek hastalığına tutulmuş olan Doğu aydını kendi meselelerinde ekseri bunun için yanılmıştır. Kadın meselesi bunlardan biridir. Müslümanlığı kadını ezen bir din olarak tanıtan Batı anlayışı bizlere de bulaşarak yanlış neticeler doğurmuştur. Aslında yıllar boyu ezilen Batı kadınıdır. Orta çağı Hak din olmaktan çıkmış bir hıristiyanlığın kasıp kavurmasından batılı kadın çok zarar görmüştür.  Kadın Batı’da şeytanla eş tutulan. Sakınılması lâzım gelen bir varlıktır. Kızlara hiç değer vermeyen İsrail Hukukunun arkasından gelen İsa şeriatının zamanla Hz. İsa’nın tebliğ ettiği hıristiyanlıkla alâkası kalmadığı din adamlarının kadına bakışından bellidir. Kitab- ı Mukaddes’e göre Havva Hz. Âdem’i yasak ağaca yaklaştırıp onun meyvesini yedirerek günaha sürüklemiştir.. Böylece Hıristiyan dünyâsı dinî inançlarının doruk noktasında oldukları zamanlarda asıl günahkâr olarak Havva’yı görmüşlerdir. Hıristiyanî inanca göre bu günah bütün beşere bulaşmıştır. Bilhassa kadın nesline… Bu nesil şeksiz şüphesiz suçludur. 

Kur’an’ı Kerimde ise memnu meyve anlatılırken “Araf sûresi 20.âyet”  daha çok secde etmeyen ve o yüzden cennetten kovulan şeytan üzerinde ısrarla durularak hem Âdem hem Havva bahis konusu edilmiştir. İzah Kitab-ı mukaddesten çok farklıdır. “ Şeytan her ikisine de vesvese vererek Allah’ın menettiğine el uzattırmıştır.” Görülüyor ki Kur’an Hz. Havva’nın şahsında bütün kadınları beraat ettirmiştir. Şeytan sadece kadına değil erkeğe de musallat olacaktır. Günah işlemek hem kadın hem de erkek için imkân dahilindedir. Aslında Kur’an bu hususta Hz. Âdem’in şahsında erkeğe daha çok yüklenmiştir. Hıristiyanlığın kadın erkek bütün insanlığa yüklediği bu ilk günahı Kur’an’ı Kerim gelecek nesillere de yüklenmemiştir.

“Onlar birer ümmetti. Gelip geçti. O ümmetlerin kazandığı kendilerinin sizin kazandığınız da sizin… Siz onların işlemiş olduğu günahlardan mes’ul olacak değilsiniz.” (El Bakara sûresi 141. âyet) Hıristiyanlık İslâm’ın zuhuru, kadını her konuda muhatap kabul ederek onu lâyık olduğu yere oturtmasından sonra da katılığını muhafaza etmiş, hatta daha ileri giderek azılı bir kadın düşmanı olmuştur. Hıristiyanlık kadını bir din adamının bu sözleriyle mahkûm etmiştir. “Sizin kötülüğünüzü isteyen bir erkek, iyiliğinizi isteyen bir kadından daha az zararlıdır.”  Kur’anın tebliğine muhatap olmakta kadın erkek eşittir İlk Müslüman bir kadın,(Hz.Hatice ) İslam’ın ilk şehidi de bir kadındır.( Hz.Sümeyye) Nisa sûresi kadınların durumunu çok uzun bir şekilde tanzim etmiştir. İsrailoğulları’nın çok yakışıksız suçlamalara konu ettiği Hz. Meryem için de bir sûre vardır.  Nisa sûresinin 7. âyeti miras konusu olan kadını mirasçı tayin etmiştir. Kadınların bir ana ve eş olarak mukaddes tutulan şahsiyetleri gene Kur’an’ı Kerim’in kaideleriyle korumaya alınmıştır. 

Kur’ân’ı Kerim’in 114 sûresinin aşağı yukarı 50’den fazlasında yer almış olan kadının şerefli durumunu, Avrupa’nın aşırı bir kadın düşmanlığına reaksiyon olarak düştüğü bir başka aşırılıkla şaşkınlaşmış olanlara anlatmak zordur. Onlar Kur’ân’ı Kerim’in kadınla ilgili hükümlerini ifratla tefrit arasında çok  gidip geldikleri  için içlerine sindirememektedirler.