Fas ın Casablanca, Marakeş, Rabat, Meknes, Fes ve Tanca şehirlerini kapsayan gezimizi Nisan ayında gerçekleştirdik. Afrika kıtasının en kuzeybatı ucundaki bu coğrafya için en uygun zamanları seçmişiz. Fes şehrine kadar gelen atalarımızın Fas dediği, müslümanların Mağrip dediği , dünyanın Morocco dediği bir İslam ülkesi olan Fas’ta farklı ve iç içe geçmiş bir Arap-Berberi toplum yaşayışını tanıma fırsatı bulduk.
Özellikle Marakeş ve Fes Medinalarında, Kasbahlarında zaman durmuş gibiydi. İçlerinde çarşıları da barındıran bu Medina ve Kasbahların daracık sokakları, dükkanları ve deri işleme ve yıkama atölyeleri bir açık hava müzesi gibiydi. Tarihte Dünyanın gördüğü en önemli medeniyetlerden biri olan Endülüs medeniyetinin Avrupa’ya yayılmaya başladığı bu topraklar şehirleri, Medinaları ve Kasbahları ile görülmeğe değer.
Fas'ta son konakladığımız Tanca şehrinden ayrılarak, Tarık bin Ziyad’ın ismini alan Cebelitarık Boğazı’nı geçerek “Endülüs Medeniyeti”nin en önemli şehirleri olan Sevilla, Granada, Cordoba ve Malaga’yı kapsayacak gezimize devam ettik.
Endülüs Bölgesi günümüzde İspanya’nın güneyinde bir eyalet olmaktan çok öte kadim bir medeniyet ve kültür mirası. İber Yarımadasında yedi asırdan fazla süren İslam medeniyeti tarihte görülmemiş gelişmişlikte bir dönemin doğuşunu başlatmış. Her dine inanç özgürlüğü tanıyan ve hepsinin bir arada yaşaması için ortam oluşturan müslümanlar mimarinin, bilimin ve sanatın zirvesine çıkmışlar.
Endülüs; ilimi, bilimi Avrupa’ya öğreten insanlığa öncülük eden bir medeniyet, Avrupa’nın bilim ve teknolojide ulaştığı seviyede Endülüs’ün hakkı unutulmamalı. Müslümanların geleneksel siyasi, dini ve ekonomik zaaflarını; Hıristiyan Avrupa’nın ve kilisenin gerçek yüzünü insanlığa gösteren bir ibret sahnesi gibi.
1492’den sonra Endülüs’te kalan son müslümanlardan zorla hıristiyan olmaları istenmiş, olmayanlar katledilmiş ve sürülmüşler ve bu coğrafyada
Müslümanların kökü acımasızca kazınmış, sonuç olarak Avrupa’nın vahşeti kalıyor zihinlerimizde.