Kim ne derse desin, artık, bir değişim, dönüşüm süreci başlamıştır ülkemde. Artık yaşatılan çelişkilerin ortaya koyduğu yeni gerçekler var. Çevrenize bir bakın, aynı fikre mensup insanların nasıl ayrıştırıldığını görürsünüz. Nasıl bir bölünme ve çeşitlenme ile birbirilerine düşman kamplara ayrıldıklarını da…
Dindarlar bölündü, dinciler birbirinin arkasında namaz dahi kılmaktan imtina ediyorlar, milliyetçiler, fikri parçalanma da dindar ve dincilerden daha çeşitlilik taraftarı, sol ise kalmadı…
Birkaç idealist sosyalist ve kenarda köşede birkaç eski ülkücü ise sadece nostalji yapıyorlar, 12 Eylül öncesi kahramanlıklarını terennüm ederek… Yok olduklarının farkındalar ama hikayelerinin azameti ile geriye kalan ömürlerini renklendiriyorlar…
Türkiye’de taraf olmak, tamamen menfaat odaklı. Bir dirhem menfaatin geleceği tarafa güneş muamelesi yapan ayçiçekleri gibiyiz. Her seçimde, boynumuzun koparılıp yağa durmamızı bekliyorlar siyasi rantçılar.
En büyük siyasi rantçılar muktedir olanlardır, şüphesiz. Bahane arıyorlar, alakasız birinin sözlerini yatırıp masaya, umuma teşmil bir operasyona tabi tutuyorlar. Söz sahibini bağlar diye düşünmüyorlar, abalıya vurmanın bahanesiyle biz-siz ayrımını ölesiye bir değere tabi tutuyorlar. Biliyorlar ki, iyi bir malzeme ile, biz-siz ayrımı iyi oy potansiyelinin alt yapısıdır. Oy için, memleketi bile bölmeyi makul gören bir siyasi aymazlık memleketin başına bela…
Dil koparıyorlar, el kesiyorlar, cezaların en ağırıyla cezalandırıyorlar, hem de yargı yerine geçip… Biliyorlar ki, kendi tahriklerinin neticesi insanlar pusula kaybıyla yanlış söz ve eylemlerde bulunacaklar; biliyorlar ve tahrik ediyorlar! Tahriklerine tahammül edemeyeceklerin tepkilerini kullanacaklar ya, siyaset mühendisliğinin en üstünde bir eforla çalışıyorlar…
Yok artık “ülkücü,” yok artık “devrimci,” yok artık “dindar,” yok artık bu memlekette ayak direyen bir ideolojik birliktelik. Sadece PKK ile onun türevleri ve yıkıcı-bölücü dinci anlayış ayrı-gayrı olsalar da birleşebilecek nitelikte…
Hepsi parça parça! Kim yaptı bu işi, nasıl başardı?
Ortada bir gerçek, dinle diyanetle hiç alakası olmayanlar, alkolikler, uyuşturucu müptelaları, ahlaki çöküntü içerisinde hayat sürdürenler dahi dindarlık teranesi yapıyorlar.
En ucuz, en kolay satılan ve herkesin kabulüne tabi malzeme din. Hele cami ortamlarında bu satışı yapmaya uygun imamlarınız varsa, işiniz daha bir kolay olur. Avam popülizmi, efendi-köle ilişkisinin aracıdır bilirsiniz. Bu ilişki nihayetinde Monarşiyi doğurur.
Monarşilerde her kademede bulunan, kendi altında bulunanın efendisidir.