Sevgili öğrencilerimiz iki haftalık yarıyıl tatiline mutlulukla girdiler. Bu sevincin tatil boyunca da devam etmesi gerekir. O yüzden anne babalara büyük sorumluluk düşmektedir. Çocuklarına zaman ayırmalı, uygun etkinliklere katılmalarına fırsat verilerek eğlenmeleri ve dinlenmeleri sağlanmalıdır. Ayrıca çocuklarda baş gösteren salgın hastalıklara karşı da koruyucu, dikkatli ve duyarlı olmalıdırlar.
Bir yarıyıl tatilinde, Ankara’da bir restoranın çocuk oyun odasında ödev yapan öğrencileri gören Millî Eğitim Bakanlarından Sayın Nabi Avcı, hayli kızmış, ilgilileri telefonla arayarak, gerekli işlemin yapılmasını istemişti.
Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı, tatilde ödev veren okulların tespit edilip gerekli işlemin yapılması için Türkiye genelinde çalışma başlatmıştı.
Günümüzde, az da olsa bazı öğretmenler hala yüklü ve karmaşık ödevlerle öğrencilerin dinlenme tatillerini kâbusa çevirmeye devam etmektedir.
Oysa yarıyıl tatilinin amacı; öğrencilerin seviyelerine uygun etkinliklere, gezi gözlem ve benzeri faaliyetlere katılmalarına fırsat vererek, eğlenip dinlenmelerini sağlamaktır. Böylece ders yorgunluklarını ve stresini atacak, ikinci yarıyıla daha dinç ve istekli motive edilmiş olarak başlayacaklardır. Unutulmamalıdır ki; yeterli şekilde dinlenmek, sevilen etkinliklere katılmak da öğrenmeyi güdülemektedir.
Öğrenciler, ödevlerin çokluğu, karmaşıklığı ve baskısı altında tatillerini heder etmemelidir. Anne babalar da bu tatilde çocuklarına zaman ayırmalı, onlara katılmalı, hoş ve eğlenceli vakit geçirmelerine, mutlu olmalarına katkıda bulunmalıdırlar. Eğer ödev verilmişse; yapmak yerine, planlı şekilde günlere yayarak sıkılmadan ve zorlanmadan yapmalarına yardımcı olmalıdırlar.
Ödev vermenin nedenleri:
1-Müfredat programlarındaki ders konularının, gereğinden fazla uzun olması. Bir derse ayrılan ders saatinin, konuları işleyip kavratmaya yetmemesi.
2- Dersliklerdeki öğrenci sayısının fazla olması, öğretmenlerin her öğrenciye yeterince zaman ayıramaması.
3-Velilerin, ödev vermeyen öğretmeni eleştirmesi, tepkide bulunması. Ödev vermeleri hususunda öğretmene baskı kurmaları.
4-Az da olsa bazı öğretmenlerin hala çok ödev verme alışkanlığından kendilerini kurtaramamaları.
Ödevin sakıncaları:
1-Birçok evde, verilen ödevleri anne baba, dede, ya da bir aile büyüğü yaptığından, öğrenciye katkısı olmamaktadır.
2-Uzun ve karmaşık ödevler, öğrencilerin okuldan ve öğretmenlerinden soğumasına neden olmaktadır.
3-Ödevler, uygun olmayan zeminlerde ve zamanlarda aceleyle yapıldığından, (soğuk ve loş ortamda, otomobilde, tatil yerlerinde, masasız zeminlerde vb.) öğrencinin bedeni rahatsızlıklar çekmesine neden olmakta, yazıları, tertip ve düzenleri bozulmaktadır.
4- Ödev fobisi yüzünden, öğrenciler strese girmekte, yeterince eğlenme ve dinlenme fırsatı bulamamaktadır. Tiyatro, kütüphane, sinema, müze, sergi vb. etkinliklere yeterince katılamamaktadırlar.
5-Birçok ailede ödev yüzünden anne baba çocuğuna kızmakta, ceza vermek zorunda kalmaktadır. Aile ilişkileri bozulmakta, sevgi ve saygı ortamı zedelenmektedir.
Öğrencilerin gerekli kaynaklara kolayca ulaşıp, severek ve isteyerek, uygun ortamlarda, kendilerinin titizlikle yaptıkları, fazla zaman almayan, bir amacı gerçekleştirmeye yönelik, anlamlı ödevler elbette ki yarar sağlamaktadır.
Oysa esas olan, öğrencilerin bilgiye giden yolu, “öğrenmeyi öğrenme” sidir. Artık bilgi sadece okulda değil, her yerde bulunmakta ve çok çabuk ulaşılabilmektedir.
Çocuklarımızı bilgi hamalı yapmak yerine; “araştıran, soran, sorgulayan, bilgiye ulaşabilen ve kullanabilen bireyler” olarak yetiştirmeliyiz. Bunun yanında; sanata spora ve daha çok kitap okumaya teşvik edilerek, estetik duygularının gelişmesi sağlanmalıdır.
Ödeve ihtiyaç duyulduğu sürece, yasaklamalarla, verilmesinin ününe geçilemeyecektir. En akılcı yol, ödev vermeye gerek kalmayacak düzenlemelerin ve öğrenme ortamlarının sağlanmasıdır.
Yani müfredat programları yeniden gözden geçirilerek, ayrılan süreye uygun şekilde kısaltılmalıdır. Öğretmenlerimiz dersleri okulda, kavratacak ve pekiştirecek zamanı bulabilmelidirler.
Unutulmamalıdır ki, verilmesi istenmeyen ödevleri, yasaklarla değil, gerek kalmadan çözümlemek, aklın ve bilimin yoludur.
Bu sayede yıllardır denendiği halde, hayata geçirilemeyen “çantasız eğitim” de rahatlıkla uygulanabilecektir. Öğrenci çantaları; “belki lazım olur duygusuyla” gereksiz malzemelerle doldurularak taşınamayacak ağırlıkta her gün öğrenciler tarafından okula götürüp getirilmektedir.
Öğrencilerin daha fazla sosyalleşmesi için ev ödevi sorununun çözülmesi elzemdir. Çocukları seviyor musunuz? Diye sorulsa, herkes; “kim sevmez ki” diye atılacaktır elbette ki…
Öyleyse onları mutlu kılalım. Geleceklerinin inşası için gittikleri okullardan ve biricik öğretmenlerinden nefret ettirmeyelim.
Eğitimde zorla öğrenme olmaz. Çocuk ilgi ve ihtiyaç duyduğunu severek öğrenir.
Sevgiyle kalın…