Yeni yıla girdiğimiz şu günlerde her şey öylesine olumsuz, her geçen gün öylesine karamsar ki, güzel günlerin nasıl bir şey olduğunu bile unuttuk!
Korona salgınının getirdiği türlü sorunlar, her Allah’ın günü yaptırın diye ikaz edilen ama nedense şimdilerde kaldırılan hastalık tespiti için uzayan pcr test kuyrukları, aşılılar, aşısızlar, kalabalık sınıflarıyla hastalığa yakalanma riski yüksek okullara gitmek zorunda kalan çocuklar, koşa, koşa gidilen yüzlerce avm, türlü sloganlarla birlikte sağa sola savrulan koronalı tükürükleriyle futbol müsabakaları, toplu taşımada kullanılan araçlardaki yüksek bulaş riskleri, neredeyse günün her saatinde tv lerde anons edilen salgın ikazları…
2019 yılından bugüne hayatımızı alt üst eden bu salgın hastalık! Ne yapsak, neye dikkat etsek bir türlü yakamızı bırakmıyor!
Şimdilerde bu lanet hastalığın üstüne bir de son dönemde toplumca yaşadığımız büyük bir geçim sıkıntısı da eklendi!
Bir türlü kullanımından kurtulamadığımız ‘Amerikan Dolarının’ ülkemize yaşattığı türlü ekonomik sorunlar yaşamımızı alt üst etti…
Amerikan Doları denen bu para birimi öylesine insafsız ki!
Yediğimizden içtiğimize, giydiğimizden kullandığımız her şeye bizleri yakıp kavuruyor.
Sanki milli paramız TL değilmişçesine; pazar yerlerine alışverişe giden kadınlarımızdan bakkalına, kasabından küçük işletmecisine, işçisinden memuruna emeklisine, iş insanlarına ve hatta okul harçlığı alan çocuklara kadar herkesin ağzında dolar kuru!
Ama ne yazık ki, gerçek de bu!
Çiftçisinden, sanayicisine, işçisinden memuruna, emeklisinden öğrencisine, evlisinden bekârına doları takip etmeyen, ya da yaşamını doların etkilemediği bir kesim kaldı mı?
Bugün şu kadar arttı, şu tarihte şu kadar olacak. Bankadaki paramızı dolara mı, yoksa TL faizine mi yatırsak!
Çarşıda pazarda, kasapta manavda, ulaşımda imalatta, benzinde mazotta kısacası aklınıza ne gelirse onda dolar kuruna bağlanan zamlar!
Doların TL karşısında değer kazanmasıyla artan ama doların değer kaybetmesine rağmen bir türlü düşmeyen zamlar!
Sanki yaşadığımız ülkenin para birimi olmuşçasına, piyasada kullanılan ne varsa, iğneden ipliğe her şeyi etkileyen, adeta hayatımıza da esir alan dolarlar…
Ülkemizin son elli yılına bakıldığında özellikle 2000’li yılların başlamasıyla birlikte dolar denen bu ne menem şey hayatımızı öylesine esir aldı ki, bir türlü gitmek bilmiyor!
Dolar, dolar, dolar…
Son dönemde adeta Korona salgınından da beter bir hastalık oldu!
Hiç olmazsa Koronanın tespiti için türlü testleri, tedavisi için ilacı, korunulması için aşıları var.
Ama dolar öyle mi?
Ne zaman ne yapacağı belli değil!
Bir bakıyorsunuz bir gecede ortalığı kasıp, kavurmuş! Bir bakıyorsunuz ertesi gün her şey süt liman…
Bu dolar salgınını kontrol edebilmeniz öylesine güç ki, an geliyor ne bilinen finans sistemleri etki ediyor, ne de ateşi yükseldiğinde bu ateşi anında düşürebileceğiniz etkili bir ilacı var!
Sihirli bir el değmişçesine gün bitiminde kendini bir gösteriyor her şeyi etkisi altına alıyor, sonrasında hiçbir şey yapmamış gibi gecenin karanlığında kayboluyor!
Dünyanın pek çok ülkesi adı dolar olan bu yeni salgının etkisinde…
Dolar etkisinde kalan birçok ülkeyi idare eden yöneticileri, finans sistemlerini kullananlar bu dolar salgını ile bir türlü başa çıkamıyorlar!
Tüm dünyayı etkisi altına alan bu salgınının çıktığı yer, bulaşmasına neden olan ülke ise malum dünya imparatoru Amerika…
Ancak gelin görün ki, son dönemde bu ülkede dolar salgını ile baş edemiyor! Onların ekonomisi de doların olumsuz etkisinde imiş!
Ama bırakalım onları…
Onlar nasıl olsa bir yolunu, yöntemini bulur adı dolar olan bu salgına gem vurur! Sonuçta dolar da onların, dolar salgını da onların kontrolünde…
Ya biz ne yapacağız?
Canım ülkem Türkiye ne yapacak?
Adı dolar olan bu salgına 2023’temi, ya da 2071’de mi gem vuracak, kullanımına son vereceğiz?
Şimdiden bir öngörüde bulunmak zor!
Ama elbet bir gün bu salgında duracak!
Ancak şurası değişmeyecek bir gerçek ki:
Dolar denen bu parayı kullanım alışkanlığımızdan çıkarmadığımız sürece bu salgın ülkemizin gelişmesini engellemeye, yolumuza taş koymaya devam edecek…