İsmail KAHRAMAN

Belgeselci - Gazeteci

belgeselciismail@gmail.com

Meşrutiyet Dönemi Türk Basını

Türkiye’de ilk anayasanın ve ilk meclisin hayata geçtiği dönem olan 1. Meşrutiyet, 2. Abdülhamit’in tahta çıktığı yıl 23 Aralık 1876 tarihinde Kanun-i Esasi hazırlanarak yürürlüğe konulur. Anayasa’nın 12. maddesinde yer alan, “Basın kanun dairesinde serbesttir.” İfadesi ile birlikte eski Matbuat Nizamnamesi ve Kararname-i Ali de yürürlükteydi. Mithat Paşa tarafından Kanun-i Esasi’ye uygun olarak başlatılan çalışmalar ve uzun süren meclis tartışmaları neticesinde kanun tasarısı kabul edilir. Bu sırada Osmanlı-Rus savaşı başlar. Bu savaşı gerekçe gösteren Abdülhamit, 14 Şubat 1877’de Kanun-i Esasi’nin 113. maddesine dayanarak ülkede sıkıyönetim ilan eder. Abdülhamit, halkın parlamento hayatı için henüz hazır olmadığını, Anayasa’nın da şeriata uygun bulunmadığını ileri sürerek, 14 Şubat 1878’de Meclis-i Mebusan’ı kapatır. Bu tarihte 1. Meşrutiyet dönemi sona erer,

Padişah 2. Abdülhamit’in 1908’te 2. Meşrutiyet’in ilanına kadar süren  Dönem de sansürün uygulanması amacıyla 1878’de kurulan sansür heyeti, İçişleri Bakanlığı İç Basın Müdürlüğü’ne bağlanır. Gazete yazı işleri müdürleri, gazeteye girecek bütün yazıların provalarını her akşam sansür kuruluna sunmaya başlarlar.

Türkiye’de ve dışardan gelen yabancı dillerde basılan gazetelerin sansürü Bu yayınların sansürüyle Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Matbuat-ı Hariciye Müdürlüğü görevlendirilir.

******

Meşrutiyet Dönemi Türk Basını

24 Temmuz 1908 yılına gelindiğinde 2. Meşrutiyet ilan edilir ve 1876 Anayasası’na göre seçimlerin yapılacağı duyurulur. Gazeteciler, aynı gün Sirkeci Garı’nın karşısındaki bir lokantanın bahçesinde toplanırlar. Sansür memurlarını o gece gazetelere sokmama ve sabaha kadar görev başında kalma kararı alan gazeteciler, “Osmanlı Matbuat Cemiyeti” derneğinin temellerini de bu toplantıda atarlar. Sansür memurları kapıdan çevrilir. 25 Temmuz 1908 sabahı gazeteler yıllardan sonra ilk kez sansürsüz çıkar. Sansürün kaldırıldığı 24 Temmuz günü Cumhuriyet’in ilanından sonra “Basın Bayramı” kabul edilir.

İkdam, Sabah, Tercüman ve Saadet gibi gazeteler o günlerde İstanbul’da yayımlanmaktaydı. Türk basınında yeni bir dönem başladığı o yıllarda büyük bir gazete furyası ortaya çıkar.

Aralarında Tevfik Fikret’inde olduğu Tanin gazetesi, İttihatçılara karşı yayın yapan Mizan, İttihatçılar tarafından öldürülen ve başyazarlığını Hasan Fehmi’nin yaptığı Serbesti, İttihatçıların yayın organı olan Şurâ-yı Ümmet, 31 Mart Olayı’nı düzenleyen Derviş Vahdet’in gazetesi Volkan, Tarafsızlığı ile bilinen Ahmet Mithat Efendi yönetiminde ki Tercüman, Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un doğru yol anlamına gelen gazetesi Sırat-ı Müstakim ve bir süre sonra yayımlanan Sebilürreşat dönemin önemli yayın organları olarak öne çıkmaktaydı. Ardından Sadây-ı Din, Tarîk-i Hidayet, Medrese ve İlmiye adlı dergiler de çıkarılır.

Edebiyat ve düşünce hayatında ise Ömer Seyfettin, Aka Gündüz, Emin Bülent, Ali Canip, Ziya Gökalp isimlerin yer aldığı Genç Kalemler ve yine Ziya Gökalp, Refik Halit, Ömer Seyfettin tarafından çıkarılan Yeni Mecmua ayrıca Türk Ocakları yöneticilerinin dergisi olan Türk Yurdu basın tarihimizin o dönem önemli dergileri arasında yerini alır.

2. Meşrutiyet döneminin basın açısından önemli olaylarından biri de 1911 yılında Osmanlı Milli Telgraf Ajansı’nın kurulmasıdır.

Ülkede siyasal gruplaşmalar başladığı, karışık ve zıt fikirlerin oluştuğu İkinci Meşrutiyet sonrası ortam dini, siyasi ve ekonomik açıdan basının gündeminde hep yer edinir ve kimi radikal gazete manşet ve haberlerinin etkisiyle de 13 Nisan 1909 günü “31 Mart Vak’ası” yaşanır. Olayın sorumluları olan gazete sahipleri yakalanır ve idam edilir. Olay sonrası padişah 2. Abdülhamit 28 Nisan 1909’da tahttan indirilir ve Selanik’e sürgüne gönderilir.

31 Mart olayından sonra kurulan askeri yönetim tarafından basına tekrar sansür uygulaması getirilerek yayınlarında taşkınlık yapan gazeteler kapatılır. Kapatılan gazetelerin farklı isimlerle yeniden yayımlanması üzerine, Basın ve Basım Kanunu tasarıları hazırlanarak Meclise sunulur. Tasarı, 18 Temmuz 1909’da kanun olarak kabul edilir. 1931 yılına kadar 22 yıl yürürlükte kalan kanun, liberal eğilimlerle hazırlanmasına karşın sonradan yapılan değişikliklerle basın özgürlüğüne sınırlamalar getirir. Basın Kanunu’nun yürürlüğe girmesine rağmen, askeri yönetimin kurduğu sansür 1912 yılında kaldırılır. Ancak 1913 yılında İttihat ve Terakki taraftarı subaylarca yapılan ve tarihimizde “Bâb-ı Âli baskını” olarak nitelendirilen hükümet darbesinden sonra basına yeniden sansür konur.

*****

İkinci Meşrutiyet Döneminde Öldürülen Gazeteciler

İkinci Meşrutiyet döneminde dört gazeteci öldürülür, katilleri yakalanamaz ve ağır bir baskı havası yaratılır. Basın tarihimizde öldürülen ilk gazeteci, Serbesti Gazetesi Başyazarı Hasan Fehmi’dir. Yazılarında İttihatçıları sürekli eleştiren Hasan Fehmi, 5 Nisan 1909’da Galata Köprüsü’nden geçerken, kurşunlanarak öldürülür.

Öldürülen ikinci gazeteci henüz 26 yaşında olan Ahmet Samim’dir. Ahrar Partisi’nin yayın organı Osmanlı gazetesindeki yazılarından sonra Sadâ-yı Millet’in başyazarlığını yapan Ahmet Samim, 9 Haziran 1909’da Bahçekapı’da vurularak öldürülür.

Bunları, ekonomi politikalarını eleştiren ve yolsuzluklarla ilgili yayın yapan Mizan ve Serbesti yazarı Zeki Bey’in 10 Temmuz 1911’de Bakırköy’de öldürülmesi izler. Olaydan bir saat sonra yakalanan katiller, on beşer yıl kürek cezasına mahkûm edilir.

İkinci Meşrutiyet döneminde öldürülen dördüncü gazeteci, daha önce kendisi de İttihatçı olan Hasan Tahsin’dir. Selanik’te çıkardığı Silah gazetesi nedeniyle basın tarihimizde “Silahçı Tahsin” olarak anılan Hasan Tahsin, İttihatçıların bazı fikir ve davranışlarına şiddetle karşı çıkmıştır. Hasan Tahsin, boğularak öldürülür.

*******

İkinci Meşrutiyet Döneminde Sol Basın

Sol basın Türkiye’de 2. Meşrutiyet yıllarında doğar. Osmanlı devletinde ilk sosyalist gazete, 1908 yılında İzmir’de Boykotaj Cemiyeti tarafından yayınlanan haftalık Gave gazetesidir. 1909 yılında Selanik’te Amele gazetesi yayınlanır.

İstanbul’da ise yankı uyandıran ilk solcu gazete Hüseyin Hilmi’nin 26 Şubat 1910’da yayınlamaya başladığı haftalık İştirak gazetesidir.

Milli Mücadele Dönemi Basın Hareketleri

Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalayarak savaştan yenik çıktığını kabul eder. Bu antlaşmadan sonra Türkiye’de yeni bir döneme girilir. İtilaf devletlerinin İstanbul’u işgal etmesi ve Anadolu’yu parçalama girişimleri karşısında, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde ulusal kurtuluş mücadelesi başlar. 1918– 1923 yıllarını kapsayan bu dönemde, merkezi İstanbul’da olan Osmanlı hükümeti ile Ankara’yı merkez edinen Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti vardır. Osmanlı hükümeti  düşman kuvvetlerin işgali ve baskısı altındadır.   Ankara hükümeti ise ülkenin bağımsızlığı için Kurtuluş Savaşı’nı yürütür.

Basın da bu duruma paralel olarak İstanbul basını ve Anadolu basını olarak iki merkezde gruplaşır.

******

İstanbul Basını

1910’lu yıllarda kendi gazetelerini kurarak seslerini duyuran gazeteciler, Cumhuriyet döneminin yaklaşık 1960’lara kadar olan kesitine imzalarını atan önemli bir kuşağın temsilcileridir. Milli Kurtuluş Mücadelesi başlayınca, Ankara’daki milli güçleri destekleyenler de yine bu gazeteciler olur.

Ahmet Emin Yalman ile Mehmet Asım Us, 1917 yılında Vakit gazetesini çıkarırlar. 1918 yılında Yunus Nadi Abalıoğlu Yeni Gün’ü, Necmettin Sadak, Falih Rıfkı Atay, Ali Naci Karacan ve Kazım Şinasi Dersan da Akşam gazetesini yayımlamaya başlarlar. Milli Mücadelenin İstanbul’da sözcülüğünü yapan İleri gazetesi 1919 yılında Celal Nuri İleri ve kardeşi Suphi İleri tarafından yayınlanır.

Ahmet Cevdet’in çıkardığı İkdam’ın başyazarlık görevini Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Falih Rıfkı Atay üstlenir. Sedat Simavi Güleryüz’ü, Zekeriya ve Sabiha Sertel Büyük Mecmua’yı çıkarırlar. Tanin’de Hüseyin Cahit Yalçın, Tasvir-i Efkâr’da Velit Ebüzziya yazılarını sürdürürken, Ahmet Şükrü Esmer, Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Ruşen Eşref Günaydın, Hakkı Tarık Us, Peyami Safa, Ethem İzzet Benice gibi genç yazarlar da günlük basında seslerini duyurmaya başlarlar.

Genç kuşak gazetecilerin söz sahibi olduğu İstanbul basını, 1.Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinden sonra güç duruma düşer. Hükümet birbiri ardına sansür kararnameleri yayınlamaya başlar. 1919 Şubatında çıkarılan kararnameyle, her türlü yazılı ve basılı kâğıdın askeri yönetimden ya da mülkiye sansürcü kurulundan özel yazılı izin alınmadan basılması kesinlikle yasaklanır. 16 Mart 1920’de İstanbul’un resmen işgalinden sonra sansüre işgal kuvvetleri de katılır. İstanbul’un işgalinden sonra İngilizler 140’a yakın gazeteci, aydın ve yöneticiyi tutuklayıp Malta Adasına sürerler.

Milli kurtuluş savaşı başlayınca, İstanbul gazeteleri bu savaşı destekleyenler ve Anadolu hareketine karşı çıkanlar olmak üzere ikiye ayrılır. Anadolu’dan yana olanlar sık sık sansür edilir, kimi gazeteciler Bekirağa Bölüğü’ne götürülüp sorguya çekilir.

Anadolu mücadelesini destekleyen gazeteler şunlardır: “İleri, Yeni Gün, Akşam ve Vakit.”

Mustafa Kemal’in halka duyurulmasını istediği haberlerin öncelikle ulaştırıldığı İleri gazetesi, Milli Mücadele’nin İstanbul’daki sözcüsü konumundadır. Gazetede, Atatürk’ün bizzat yazdığı yazılar başka isimlerle yayınlanır. Akşam gazetesi, özellikle Falih Rıfkı Atay’ın kaleminden çıkan etkili yazılarla milli mücadeleyi sonuna kadar destekler. Milli mücadeleyi desteklediği için İngilizler tarafından matbaası kapatılan Yeni Gün gazetesi, önce Ankara’da daha sonra Kayseri’de yayınına devam eder.

Milli mücadeleye tüm güçleriyle saldıran gazeteler ise Peyâm-ı Sabah, Alemdar ve İstanbul gazeteleridir. Milli mücadele hareketine karşı en aşırı saldırıları Peyâm-ı Sabah gazetesi başyazarı Ali Kemal yapar. Ali Kemal, Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra İzmit’te halk tarafından linç edilerek öldürülür.

Dini ve milli hassasiyeti yüksek olan bir  çok aydın ve düşünür, Sebilürreşad gazetesinin etrafında toplanır. Şebilürreşad, genel olarak Kurtuluş Savaşı mücadelesini destekleyen önemli bir gazetedir. Ayrıca bu dönemde sosyalistler tarafından Aydınlık dergisi yayımlanır. Aydınlık dergisi de Kuva-yi Milliye hareketine destek verir.

******

Anadolu Basını

Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde gelişen milli mücadele basını, ilkel koşullar altında kahramanlık destanları yaratır. En basit baskı araçlarının kullanıldığı, kâğıdın, mürekkebin, dizgicinin, matbaacının olmadığı, bazı yerlerde gazetelerin “esericedit” denilen yazı kâğıtlarına basıldığı dönemde; tüm baskı ve yıldırma çabalarına rağmen, baskı makineleri at ve öküz arabalarıyla ilden ile taşınarak gazetelerin yayınına devam edilir. Anadolu basınının düşmana karşı ilk direnişi İzmir’de Hukuk-u Beşer yani İnsan Hakları gazetesi başyazarlığı yapan gerçek adı Osman Nevres olan Hasan Tahsin’in 1919 Mayıs’ında Kordon Boyu’nda karaya çıkan Yunan askerlerine attığı kurşunla başlar. Tahsin, iki Yunan askerini öldürdükten sonra şehit düşer.

Anadolu’nun dört bir tarafında yayınlanan gazeteler, İngiliz işgali  altındaki İstanbul hükümetinin yıpratmaya çalıştığı Kuvay-i Milliye ruhunun güçlenmesi ve yaygınlaşması için olağanüstü çaba gösterirler. Ancak, Anadolu’da İstanbul hükümetinin ve işgal kuvvetleri ile işbirliği içinde olan azınlık basını Türklerin bölgelerinden uzaklaştırılmasını talep ederler.

 Anadolu’da milli mücadeleye öncülük eden gazeteler şunlardır: “Hukuk-u Beşer, İrade-i Milliye, Hâkimiyet-i Milliye, Öğüt.” Anadolu’da milli mücadelenin öncülüğünü yapan İrade-i Milliye ve Hâkimiyet-i Milliye, Atatürk’ün emriyle yayınlanan gazetelerdir. İrade-i Milliye, Sivas Kongresi’nden sonra 14 Eylül 1919’da Sivas’ta, Hâkimiyet-i Milliye ise 10 Ocak 1920’de tarihinde Ankara’da yayımlanır. Gazetelerin isimlerini Mustafa Kemal belirler.

 Anadolu’nun çeşitli illerinde milli mücadeleyi destekleyen diğer gazeteler ise Ses, Doğru Söz, İzmir’e Doğru, Yeni Adana, Açıksöz ve Babalık gazeteleridir.