Ekonominin rayına oturtulabilmesi için ‘Şöyle veya böyle olmalı’ şeklinde kalıplar ortaya koymak mümkün değil. Çünkü ekonomide tek doğru yoktur, akıllı tercihler vardır. Her biri, bir halka olan akıllı uygulamalarla oluşacak bir tedbirler zinciri veya tedbirler paketi bizi çözüme ulaştırır.
2000 yılı öncesindeki geçmiş dönemlerde Ekonomik önlemler paketi adı ile hazırlanan tedbirler zinciri ile zaman zaman çözüme giden yola girildi. Fakat hiçbirinden başarılı sonuç alınamadı.
Neden alınamadı?
Çünkü tedbirler paketi denilen ilaçların bir kısmı yanlış teşhislere göre hazırlanmıştı. Doğru teşhislere göre hazırlanmış ilâçlar da kullanılmadı değil, kullanıldı. Fakat tedâvinin gerektirdiği süre tamamlanmadan ya iktidar değişti veya yeni bir seçim dönemi geldi, tedâvi durduruldu. Onun yerine, akıllı tercihler değil, seçim kazandıracağı zannedilen politikalar uygulandı.
Son olarak geçen yılın son haftasında, döviz kurlarıyla alâkalı olduğu düşünülerek faizlerle alakalı düzenlemeler yapıldı. Döviz kurlarının, faizle değil; ithâlat-ihracat dengesiyle bağlantılı olduğunu bilenler ‘Eyvah’ diye feryat etti. Feryatlar devam ediyor. Ekonomi ilmine yeterli miktarda vakıf olanlar biliyor: Merkez Bankası fâizi sıfıra indirse bile, döviz kurları makul bir seviyeye in-di-ri-le-mez. Nokta.
Ne yapmak lâzım?
Evvelâ ihracat mallarının üretimini artıracak yatırım yapmak lâzım.
Denilebilir ki, ‘İhracatla alâkalı rakamlara bakın, ihracatın arttığını görürsünüz! Doğrudur. İhracatımızda artış var. Fakat ihracat ürünlerinin ham maddesini ithal ediyoruz. Yine denilebilir ki. ‘İstihdama katkısı oluyor.’ O da doğru. Fakat iki doğru, ne yazık ki döviz kurlarındaki artış eğrisini düzeltemiyor.
Bu defa başka bir soru gündeme geliyor: İhraç ürünleri hammaddesinin yerli üretim olabilmesi için yatırım yapmak lâzım. Para var mı?
Elbette var.
‘Nerede?’ Diye soran olursa, yazının üçüncü ve son bölümünü okuyabilirler.