Yahyâ Kemal Beyatlı; ‘Ahmet Yesevî’yi incelemek, tanımak ve anlamak gerekir. Bizim milliyetimiz O’nda gizlidir.’ Diyor.
Kazakistan’ın, sonraki yıllarda adı ‘Türkistan’ olarak değiştirilen Yesi şehrinde Türk-İslâm âlemine ilim ve irfan, eşitlik ve saygı, şiir ve tasavvuf, İslâmiyet ve Türklük güneşi olarak doğan Pîr-i Türkistan Hâce Ahmed Yesevî, konuşmakta olduğumuz güzel Türkçemizin de bânisidir.
Aşkıng kıldı şeydâ meni, cümle âlem bildi meni,
Kaygum sensin tüni küni, menge sen ok kereksen
Diyen Ahmed Yesevî olmasaydı,
Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni,
Ben yanarım dünü günü, bana seni gerek seni
Diyen Yunus Emre’miz olmazdı.
Yunus olmasaydı;
O gül endam bir al şâle bürünsün yürüsün
Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün.
Diyen Enderunlu Vâsıf olmazdı.
Yunus olmasaydı,
Erişti nevbahar eyyamı, âçıldı gül-i gülşen
Çerâğan vakti geldi, lâlezârın didesi ruşen
diyen Nedim olmazdı.
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
diyen Yahya Kemal Beyatlı olmazdı.
Kalpleri dinler sağır, kılavuzluk eder kör;
Dindara çağ dışı der, çağı bilmez profösör...
Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim...
Ya bunlar Türkçe değil, yahut ben Türk değilim!
Oysa hâlis Türk benim, bunlar işgalcilerim;
Allah Türk’e acısın, yalnız bunu dilerim.
Diyen Necip Fâzıl Kısakürek olmazdı,
Yoksa şu yaprakta Oğuz
Yoksa şu sayfada Yavuz
Biz de yoğuz, biz de yoğuz
Elimizden siz tutunuz
İmdadımıza koşunuz
Daha çoğuz, daha çoğuz
Kervanımız dizi dizi
Bırakma Yarabbim bizi
Bizler yalnız sana kuluz.
Diye yazan Ârif Nihat Asyada olmazdı.
Dilimizdeki bu akıcılığı, ‘seci’* denilen edebî sanattan faydalananların nesir yazılarında da görmek mümkündür:
İlâhî! Hamd’ini sözüme sertâc ettim, zikrini kalbime mi’râc ettim, kitabını kendime minhâc ettim. Ben yoktum var ettin, varlığından haberdar ettin, aşkınla gönlümü bî-karar ettin. Kulluk edemedim, affına geldim.
İnayetine sığındım, kapına geldim. Hidayetine* sığındım lütfuna geldim. Kulluk edemedim, affına geldim.
Şaşırtma beni, doğruyu söylet, neş’eni duyur, hakîkati öğret. Sen duyurmazsan ben duyamam, Sen söyletmezsen ben söyleyemem, Sen sevdirmezsen ben sevemem. Sevdir bize hep sevdiklerini. Yerdir bize hep yerdiklerini. Yâr et bize erdirdiklerini.
Sevdin habibini, kâinata sevdirdin. Sevdin de hıl’at-i risâleti giydirdin. Makam-ı İbrâhim’den Makam-ı Mahmud’a erdirdin, server-i asfiya kıldın, Hâtem-i enbiya kıldın. Muhammed Mustafa kıldın. Salât ü selâm, tahiyyât ü ikram, her türlü ihtiram ona, O’nun âline, ashabına ahbabına, ailesine, ve etbâına Yâ Rabb.
(Elmalılı Hamdi Yazır.)