Kanlı Noel’e gelmeden önce Kıbrıs’ı Türkler açısından geniş bir perspektifle ve oldukça özet bir şekilde ele almakta fayda görüyorum. Osmanlı İmparatorluğu Anadolu’da birliği sağladıktan ve onun iki omuz başı olan Balkanlar’a ve Kafkasya’ya hâkim olduktan sonra; Anadolu, Suriye, Mısır’a yakınlığıyla adeta Doğu Akdeniz’in düğüm noktası konumundaki Kıbrıs Adası’nı Venediklilere bırakamazdı. Nitekim Padişah II. Selim zamanında Lala Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı donanması, uzun bir kuşatmadan sonra 80.000 şehit vererek adayı tamamen ele geçirdi. 9251 km2 yüzölçümüyle Sicilya ve Sardinya adalarından sonra Akdeniz’in 3. en büyük adası olan Kıbrıs adası, Padişah II. Abdülhamit tarafından gizli bir anlaşma ile 15 Temmuz 1878 tarihinde geçici olarak İngiltere’ye verildi. İngiliz bayrağının dalgalanmasını hazmedemeyen Türkler, adayı terk etmeye başladılar. Türklerden boşalan yerlere İngilizler tarafından Rumlar yerleştirildiler. Adadaki nüfus dağılımı o tarihten itibaren Rumlar lehine değişmeğe başladı. İngiltere 5 Kasım 1914 de Kıbrıs Adası’nı tamamen ilhak etti.
21 Kasım 1949 Tarihinde Yunanlılar BM’ e müracaat ederek Wilson Prensiplerine göre self-determinasyon hakkının kullanılarak Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını istediler ve 15 Ocak 1950 de adada plebisit yaptılar. Diğer sömürgeci batılı liderler gibi Wilson prensiplerine sıcak bakmayan İngiltere Hükumeti, Yunanistan’ın bu hamlesini desteklemedi. Fakat bu tarihten itibaren Kıbrıs meselesi fiili olarak uluslararası boyuta taşınmış oldu. BM 16 Ağustos 1954 Tarihinde, Yunanistan’ın BM himayesi altında self-determinasyon hakkının Kıbrıs halkına uygulanması isteğini reddetti. Rumlar ve Yunanlılar siyasi yoldan bir sonuç çıkaramayınca, işi silah yoluyla bitirmeye karar verdiler ve bu bağlamda 1955 yılında Georgios Grivas liderliğindeki silahlı EOKA teşkilatını kurdular. Yunanistan’ın himayesindeki bu gizli silahlı örgüt, 1 Nisan 1955 - 20 Temmuz 1974 tarihleri arasında Kıbrıslı Türkleri tamamen yok etmek için adayı kan gölüne çevirmiştir. Başlangıçta Karaçete, Volkan, 9 Eylül teşkilatlarıyla Rumlara karşı koyan Kıbrıslı Türkler, Anavatanın desteği ile 1957 de kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) nda güçlerini birleştirirler. 1959 Londra ve Zürih antlaşmalarının ardından 16 Ağustos 1960 da Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. Kıbrıslı Türkler, artık gaz pedalı Cumhurbaşkanı Makarios’un ayağının altındaysa, fren de Başbakan Dr. Fazıl Küçük’ün elinde diyerek bir nebze de olsa rahatlamışlardır. Fakat Makarios köy köy dolaşıp asıl amacının Enosis olduğunu, Londra ve Zürih antlaşmalarını İngiltere’yi saf dışı bırakmak için imzaladığını, Türkler’ le baş başa kalınca amaçlarına daha kolay ulaşacaklarını anlatınca işin rengi anlaşıldı.
Moğol dilindeki Nar ( Güneş ) , Türk dilindeki Tugan ( Doğan ) sözcüklerinden oluşan Nardugan; en uzun geceden kurtulma anlamına gelen ve kültü döneminden günümüze kadar Orta Asya coğrafyasında kutlanan bir bayramdır. Türk Mitolojisi’ne göre o gün, tüm insanların türediği ağaç olan Akça çam ağaçları süslenir ve çevresinde kopuz eşliğinde şarkılar söylenir, oyunlar oynanırdı. Zamanla 21 Aralık Batı ülkelerinde de bayram olarak kutlanır oldu. Rumlar 21 Aralık 1963 günü bir taraftan bu bayramın hazırlıklarını yaparken, böyle bir günün gecesinde Kıbrıslı Türkleri tamamen yok etmek için Terezepulos adlı bir Yunan subayının komutasında 150 kadar Rum’dan oluşan silahlı bir güçle harekete geçmeyi de ihmal etmediler. Pek çok savunmasız soydaşlarımızı acımasız bir şekilde katlettikten sonra, Ledra Palasa 500 m. kadar yakın bir mesafedeki İrfan Bey sokak 2 nolu tek katlı eve doğru yöneldiler. Alay doktoru ve askeri hastane başhekimi Binbaşı Nihat İlhan’ın ikamet ettiği bu evde bulunan 9 kişi, silah ve patlayıcılardan korunmak için her biri bir tarafa savruldular. Binbaşının 37 yaşındaki eşi Mürüvvet İlhan; 6 yaşındaki oğlu Murat, 4 yaşındaki oğlu Kutsi ve 7 aylık oğlu Hakan’ı banyo küvetine yatırdıktan sonra kendisi de sırt üstü yavrularının üzerine yattı. Gözü dönmüş Rumlar bu masum kadına ve onun yavrularına o kadar mermi sıkmışlardı ki, beyinleri tavana yapışmıştı. Diğer bir odadaki kadın da aynı şekilde katledilmişti. Evin sahibi Hasan Yusuf Kudum, karısı ve kızı katliamdan ağır yaralı olarak kurtulmuşlardı. Barbarlar evi yakıp yıktıktan sonra o gece daha pek çok katliam yaptılar. Bu çok acı olay Dr. Nihat İlhan’dan bir süre saklandı. Binbaşı, birkaç gün sonra eve süt getiren çoban Hüseyin’e rastlayınca: “Çocuklara süt getirmeyi ihmal etmiyorsun değil mi?“ diye sordu. Neye uğradığını şaşıran çobanın nutku tutulmuştu. Başını önüne eğerek: “Artık onlar süt içemezler komutanım” gibisinden bir şeyler geveledi. Binbaşı kötü bir şeyler olduğunu anlamıştı. Eve gitmek üzere hazırlanırken arkadaşları: “Biz de seninle geleceğiz ama eve girmeyeceğine dair bize asker sözü vereceksin” dediler. Dışı yanmış ve yıkılmış haldeki eve zaten girilecek gibi değildi. Arkadaşları onu Büyükelçiliğe götürdüler. Büyükelçi ona eşi ve çocuklarının şehit olduklarını söyleyince Nihat İlhan başını öne eğdi ve “Vatan sağ olsun!..” dedi. Mürüvvet İlhan ve üç çocuğunun Türk bayrağına sarılı naaşları askeri bir uçakla Elazığ’a götürülerek toprağa verildi. Onların barbar Rumlar tarafından hunharca şehit edildikleri Lefkoşe İrfan Bey sokaktaki tek katlı ev ise, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Zaferi’nden sonra Barbarlık Müzesi’ne dönüştürüldü.
Kanlı Noel’i anma toplantılarını yıllarca TESUD Rasim Paşa Şubesi Başkanlığı yapmış olan Em. Tümgeneral Cumhur Evcil başlatmış olup, bu etkinlik yine kendilerinin önderliğinde 22 yıldır rutin bir şekilde her yıl aralık ayının son haftasında tekrarlanmaktadır. Etkinliklerden biri de 2015 yılında, Tuzla Kent Konseyi ev sahipliğinde ve benim moderatörlüğümdeki bir Panelle Piri Reis Üniversitesi konferans salonunda gerçekleşmişti. Bu yılki 58. Yıl Anma Toplantısı ise 25 Aralık tarihinde KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın katılımıyla Kozzy Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Sahnesinde yapılmış, etkinliğe Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD), TESUD Rasim Paşa Şubesi, Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği, Türkiye-Kıbrıs Türk Cumhuriyeti İş Birliği Cemiyeti Derneği, Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı, Türkiye Muharip Gaziler Derneği, Harp Malûlü Şehit Dul ve Yetimler Derneği, Kıbrıs Türk Kültür Derneği, Azerbaycan Kültür Evi ve Kuleliler Derneği katkıda bulunmuşlardır.