Daha bir delikanlı iken 36 yaşında kaybettiğimiz öğretmen, yazar, asker Ömer Seyfettin’in (1884-1920) Yarınki Turan Devleti adlı mini bir eseri daha ortaokul talebesi iken elime geçmiş ve hemen okumuştum. 1950 yılları sonu falan. Etkilenmiştim. İnancı kuvvetli bir Türk Milliyetçisi olan yazarı bu yönüyle de tanımak beni mutlu etmişti. Buna göre; Türklük ve milliyetçilik bir ülküyle bütünleşmeli ve örtüşmeliydi. Bu konuda, yani vatanı ve milleti uğrunda ölüm bile göze alınmalıydı. Oysa Ömer Seyfettin’in Türkçe ve edebiyat kitaplarımızda bu eserden bahis yoktu. Hatta bu kitabın ismi bile geçmiyordu. Kaşağı, Pembe İncili Kaftan, Yüksek Ökçeler, Efruz Bey, Primo Türk Çocuğu, Diyet, Yalnız Efe kitaplarında da milli duygular yüksekti. En fazla Beyaz Lale’den etkilenmiştim. Sonra filme de çekildi. Fakat Yarınki Turan Devleti “Bütün Türkler bir ordu, katılmayan kaçaktır” tezi gibi vurucuydu. Ama o yıllarda ve daha sonraki zaman diliminde bunun bir hayal olduğu ileri sürüldü. Fakat küçük bir aydın grubu tarafından günümüze kadar hiç mi ama hiç unutturulmadı.
TÜRK CUMHURİYETLERİ SEMPOZYUMU
İstanbul Türk Ocağı ve Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı’nın Fatih Kültür Sanat Merkezi’nde iki gün süren “Bağımsızlığının 30. Yılında Türk Cumhuriyetleri Sempozyumu-20/21 Aralık 2021” bu ateşin hiç sönmediğini gösterdi. Prof. Dr. Turan Yazgan ve Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın faaliyetleri, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Türk Cumhuriyetlerine vefatından bir müddet önce yaptığı uzun gezi, daha önce Türk Dünyasıyla alakalı bir devlet bakanlığının kurularak Prof. Dr. Ercüment Konukman’ın atanması, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Türk Cumhuriyetlerinden Türkiye’ye eğitim yapak için getirttiği 10 bin Üniversite öğrencisi Türk Dünyasına bir kıvılcım sıçrattı. “Avrupa Birliği mi, Türk Birliği mi?” tartışmalarının yoğunlaştığı zaman diliminde de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül döneminde Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin (Türk Konseyi) Kurulmasına Dair Nahcivan Anlaşmasının yapılması (2009) bu ateşi sönmeyecek kadar alevlendirdi. Yedi Türk Devletinin yanında Macaristan’ın da gözlemci olarak katıldığı (2021) Türk Konseyi’nin İstanbul’da toplanması ve alınan kararlar Ömer Seyfettin merhumu haklı çıkardı.
SORUNLAR, ÇÖZÜMLER VE DERSLER
Türk Ocağı’nın sempozyumunda Türk Dünyasının 30. Yılındaki Tarihi Süreçte Milli Perspektifler, Ortak stratejiler, Büyük Güçlerin Türk Cumhuriyetlerine Bakışı, Bilgi Toplumu, Küreselleşme, Gaspıralı’dan Bugüne Ne Kadar Mesafe Alındığı, Karabağ Zaferinin Türk ve Dünyadaki Etkileri, Rus Gölgesinde Türk Olmak, Bağımsızlığın İç Siyasete Etkileri, Azınlıklar Politikasından tutun Enerji Rekabeti, Çin’in Batı Bölge Teorisi, Bir Kuşak, bir Yol Projesi ve Türk Cumhuriyetleri konularında çok sayıda bilimsel tebliğler sunuldu. Fuayede bir sergi açıldı, akşam da buna bir konser ile takviye bulunuldu. Bir fikri ve bir akademik şölen içinde geçti iki gün. Her Türk Cumhuriyeti için gerçekleştirilen özel oturumlarda bugünü ve yarını konusunda görüşler yansıtıldı. Hamaset değil, ağabeylik falan değil ayağı yerde gerçek tartışmalar yaşandı.
En hassas bölge Kırgızistan. Burası Asya’nın ortası ve Türklerin kurdukları çok sayıdaki devletin merkezi. Bir yanında Çin, öte yanında Rusya hiç de komşu diliyle yaklaşmıyorlar bölgeye. Ayrıca sorunları da kaşıyorlar. Çünkü Kırgızistan su açısından zengin, ayrıca petrol emareleri gittikçe artıyor. Bölgede yaşayan Ahıska Türklerinin de refah düzeyinin artması ve eşit dağılımının sağlanması da bir başka mesele. Türkiye’nin çok ciddi destekleri var. Bu çerçevede tarım, seracılık, balıkçılık, turizm, sigortacılık, döviz büroları önde bir sektör oldu. Madenciliği ise İsviçre ve Kanadalı şirketler, Japonlar teknoloji transferi yapıyor. Bölgede arkeolojik kazılarla tarih ve medeniyet ögeleri yeniden ortaya çıkarılıyor. Bununla artık yeni bir bölge tarihi batılılardan veya Ruslardan alıntı yapmaksızın yazılabilecek. Ortaya çıkarılan eserlerle bazı bölgeler açık hava müzesi konumunda. Alt yapıda Çin etkili. Bölgede Rus, Ermeni, Koreli vs nüfus da mevcut. Kazakistan bunu halletmiş gibi görünüyor. Nüfus artışı Türkler lehine sürekli gelişiyor. Kadın sayısı az farkla önde gidiyor. Ama her şeye rağmen bölgede çok kültürlü bir yapı mevcut. Sanayi fazla gelişmediğinden iç göç devam ediyor. Dolayısıyla okullar ve eğitim de gezer göçerlere göre değişebiliyor. Ama üniversiteler cazip hale getirildi ve eğitim bedava.
UYGURLARIN ACISI HEPİMİZİN SANCISI
Hamit Göktürk anlattı. Bişkek’te bir Çinli elinde içecek kutusuyla taksiye biniyor. Taksinin hareketinden bir müddet sonra Çinli içeceği bitince kutuyu dışarı atıyor. Kırgız Türkü sürücü hemen aracını durduruyor, o kutuyu alarak geri Çinliye veriyor. Çinli “Affedersiniz, kaba bir hareketti, atmamam gerekti” diyor. Sürücü ise “Yok bundan dolayı değil, birkaç sene sonra buraya geldiğinizde “Ben buraya bir kutu ekmiştim. Burası Çin toprağıdır, eşeleyip bulabilirsiniz” deme ihtimaline karşı, bunu size geri veriyorum” diyor. Çinlilerin hala Türk topraklarında gözü olduğunu anlatan çok şık bir anektod.
Dr. Ferhat Kurban Tanrıdağlı’nın anlattığına göre de; Çinli General Liu Yazhou’nun “Uygurlar ve Doğu Türkistan Çinlilere Tanrının lütfettiği bir pasta” dediğini(!) belirterek, en büyük rakiplerinin de Türkiye olduğunu hatırlattı.
Dr. Ferhat Kurban Tanrıdağlı sempozyumda bölgeyle alakalı olarak çok bilgilendirici ve dikkat çekici bir konuşma yaptı. Notlarıma bakıyorum buna göre; Çin’in Batı Bölge Teorisi çok acımasız ve “Hegemonya bölge halkının kaderidir” diyerek Pekin yönetimi emperyalist bir uygulama yapıyor. Bunu da soykırım olarak netice verse de uyguluyor. Bunun sebebi de “Batı Türkistan istiklalini kazanınca Doğu Türkistan da kazanır” diye Çin yönetimi büyük bir endişe içinde panik atak yaşıyor. Şanghay İşbirliği Örgütü Çin yayılmacılığından başka bir şey değildir. Üstelik Dünya Ticaret Örgütüne üye olarak bunu bir diplomatik başarı olarak sunuyor. Yani Türk Dünyasının daha dikkatli olması gerekiyor. Çünkü Çin’in rüyası gerçekleşiyor!. Bu da Çin’in Doğu Türkistan’ı yok etme politikası biçiminde artarak devam ediyor demektir. Türk Dünyasının geleceği için Şanghay Beşlisine destek olunmamalıdır.
Çaput bağlama gibi bazı hurafe gelenekler de bölgede devam ediyor. Kazakistan Lideri Nursultan Nazarbayev dengeli politikası ile saygın bir devlet adamı.
TÜRK KONSEYİ CİDDİ BİR İRADE
Dr. Cezmi Bayram kapanış konuşmasında Karabağ Zaferini yeniden hatırlattı ve bunun Türk Dünyasının bir başarısı olduğunu dile getirdi. Türk Konseyine mevcut devletler dışında yeni Türk Devletlerinin de eklenmesini hatırlatırken konunun çok hassas olduğunu belirtti. Ama birbirimizi bilgilendirmenin ve temasları artırmanın gerekli olduğunu söyledi. Dr. Cezmi Bayram Rusların hala etkisinin hissedildiğini, böylesi toplantıların eksiklikleri tespit ettiğini ve bunun çözümü için hemen harekete geçilmesi gerektiğini anlattı.
Türk Devletleri Teşkilatı önemli ve ciddi bir irade. Müşterek hareket örneği. Türkistan ise Türk Dünyasının manevi başkenti. Bunun altını iyi doldurmak gerek. Türk Dünyasının manevi mimarları ilim, kültür, sanat adamları olacak. Bu değişim ve dönüşüme iyi bakılmalı. Özellikle gençlerimiz Türk Cumhuriyetlerine rahatlıkla gidip gelebilmeliler. Abi denmeden Türkiye ağabeylik yapmak zorunda, birikimleri yansıtmak durumundadır. Yeni bir medeniyet tasavvuru bu yoldan geçer. İşbirliğini artırarak Türk Dünyası için bir ümit olmak görevi vardır.
Böylesi uluslararası sempozyumların ara vermeden hızlandırılması Yarınki Türk Dünyası için daha da önemli. Ömer Seyfettin bu resmi neredeyse bir asır önce görmüştü. Haklı da çıktı.