(Yiğitlerin kalbi, sırların mezarıdır)
Evladını kaybeden bir annenin, bir babanın, eşini kaybeden bir sevgilinin, ya da anne ve babasını kaybeden bir evladın acısı nasıl anlatılır? Onların yüreklerinden kopup gelen o acılı feryatları yazmak, seslendirmek mümkün müdür?
Ya da bir zaman kesitinde!
Hiçbir suçu yokken katledilen insanların diri, diri toprağa gömülenlerin, türlü işkencelerle doğduklarına pişman edilenlerin o acı dolu anları, son nefeslerinde neler hissettikleri nasıl yazılabilir?
Nasıl anlatılır?
Ve tüm bu insanlık dışı uygulamalar, sadece o insanlar Türk oldukları için yapılıyorsa! Bu vahşeti, bu soykırımı uygulayanlar nasıl tarif edilebilir?
Hele ki, bu katliamlar yapılırken hiç sesleri çıkmayan, bu insanlık ayıbını umursamayan insan hakları savunucularına, medeniyet havarisi kesilen ülkelere ne denmeli? Bu kara vicdanlılar nasıl nitelendirilmelidir?
Bu insanlık ayıbını anlatmaya, yazmaya, insanlığın kullanmış olduğu vicdani ortak lisan kâfimi midir?
Ya anlatılamayanlara?
Her 21 Aralık geldiğinde; Kıbrıs adasından tarihin derinliklerinde kalan cansız ama acılı bedenlerin adalet isteyen çığlıkları duyulur, tüm evrene yayılır!
Her 21 Aralık; Kıbrıs adasında yakın tarihimizde gerçekleşen Rum katillerinin acımasızlığını, Kıbrıs Türk Halkının bir gece içinde nasıl top yekûn yok edilmek istendiğini ve onlara uygulanan katliamların neler olduğunu anlatır!
Her yıl Aralık ayının son haftası KKTC’de Şehitler haftası olarak anılır. Bu acılı zaman diliminde yaşananlar dünya var olduğu sürece bu insanlık suçunu işleyenlerin alnında kara bir leke, bir insanlık ayıbı olarak kalacaktır.
Bakışlar vardır hayatın gerçeklerini anlatır. Bazen o bakışları görmezsin ama hissedersin! Buna gönül gözü derler!
Yukarıda kapağını gördüğünüz 2010 yılında yayınlanan ‘’Tarihten Gelen Çığlık’’ isimli kitabımı da hem gönül gözümle gördüklerim, hem de bizzat 1974 savaşlarının içinde ve sonrasına tanık olduğum Rum katliamları nedeniyle kaleme aldım. Kitabımda bu katliamları yaşayanların birinci derece yakınlarının neler yaşadıklarını, neler hissettiklerini anlatmaya çalıştım.
Bu yazım ile de yıllardır unuttuğumuz, üzülmemek adına hatırlamak dahi istemediğimiz, aklımıza geldiklerinde zihnimizi daha güzel şeylerle oyalamaya çalıştığımız; özgürlüğe koşarken yok edilenlerin, diri diri toprağa gömülenlerin ‘’Tarihten Gelen Çığlıklarını’’ bir kez daha duyurmaya, hatırlatmaya çalıştım.
1571 yılından bugüne Akdeniz’in tam da orta yerinde Kıbrıs gibi stratejik bir adada var oluş mücadelesi veren Kıbrıs Türk Halkı, bu uzun süreçte en çok da 1955-1974 yılları arasında en acılı yıllarını yaşamış; Rumlar tarafından gerçekleştirilen toplu katliamlara, ekonomik ve siyasi izolasyonlara, insanlık dışı türlü ambargolara maruz kalmış ama tarihin hiçbir döneminde ne Rumlara ne de onların ardındaki en büyük güç Yunanistan’a boyun eğmemiş, diz çökmemiştir. Bu muhteşem direnişin arkasındaki güç daima Türkiye olmuştur.
Kıbrıs Türk Halkının ada tarihi boyunca uğradığı toplu katliamlar, evlerinin yakılıp yıkılması, toplu göçleri, Rum’un insaf tanımayan, insanlık vasfına, vicdanına yakışmayan nitelikleri ile yaratmış olduğu bu insanlık ayıbının fotoğrafları, belgeleri, tanıkları yaşayan tarihimizin en önemli kanıtlarıdır.
Ne acıdır ki! Bu katliamları yapanlar, bu cinayetleri işleyenler, bu insanlık ayıbını yaratan eli kanlı Rum katilleri ne yargılanmışlar, ne de bu insanlık ayıpları nedeniyle Rum yönetimi tarafından Kıbrıs Türk Halkından özür dilenmiştir.
Bu insanlık suçunu işleyenler ve suç ortakları, ‘’uluslararası insan hakları mahkemesinde’’ mutlaka yargılanmalı, hak ettikleri cezayı almalıdırlar. Bu noktada Türkiye ve KKTC’de görevli hukukçular mutlaka ama mutlaka bu insanlarımızın hakkını aramalıdır.
Şimdi bu yazım aracılığı ile soruyorum:
Siz, bu katliamları yapan eli kanlı Rum katilleri! Siz, bu insanlık ayıbının suç ortakları! Siz, insanlıktan nasibini alamamış pişkinler! Siz, insanlığın ne demek olduğunu unutan gafiller!
Çok değil bundan 47 yıl önce bu katliamları yaparken, 16 günlük Selden Bebeği dahi diri, diri toprağa gömerken; onun gözlerindeki o son bakışı gördünüz mü? Onun süt kokan son nefesindeki sesi duydunuz mu? Ölüm saçan o korkunç beyinlerinizin yarattığı bu insanlık ayıbından hiç mi utanmadınız?
Tarihin yazıldığı bazı defterler vardır! O defterlere konu olan gerçekler, günü geldiğinde o tarihi yaşayanlarca sorgulanır, sonuç alınır ve o defter bir daha açılmamak üzere kapanır.
Ama bazıları hep açık kalır!
Hele ki, o defterin başında; ‘’Kıbrıs Türk’üne Uygulanan Soykırım’’ yazılı ve bugüne kadar bu insanlık suçunu işleyen Rumlar değil hesap vermek, en azından bu utançlarını kabul ederek Kıbrıs Türk Halkından özür bile dilememişlerse hep açık kalacaktır.
Bu insanlık ayıbı kimilerince unutulsa bile tarihe not düşen zamanın vicdanı hiç ama hiç unutmayacaktır.
Aziz Şehitlerimiz asla unutulmadınız. Çığlıklarınızı hala duyuyoruz. Ruhunuz şad olsun.