“Baba omzu diye bir yer var. İliklerine kadar huzuru hissettiğin…”
“Neden bilmiyorum ama bugün seni çok özledim Babam.”
Hiç kimse iyi baba olarak dünyaya gelmez. İyi baba olmak sabır, sevgi ve bilgi işidir. Bir erkek için alacağı hiçbir ödül, çocuklarını gereğince yetiştirebilecek kadar doyurucu olamaz.
Çocuğun gelişiminde yeri doldurulması mümkün olmayan babayı, yıllarca "eve ekmek getiren adam" olarak gördük. Toplum ve aile yapısındaki değişimler, kadınların sosyal hayata daha fazla atılması, kadın ve erkeğin aile rollerinde değişikliklere neden oldu.
Bu bakımdan günümüzde babaya daha fazla iş düşmektedir. Araştırmalar babalarından ilgi ve sevgi gören çocukların daha başarılı ve sosyal olduklarını, sağlıklı ilişkiler kurabildiklerini, liderlik vasfı taşıdıklarını ve mutlu olduklarını göstermektedir.
Annenin ilk yaşlarda çocuk gelişimine katkısı gerçekten çok büyüktür. "Ana hakkı ödenmez. Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar." gibi Atasözleri bu gerçeği belirtir.
Baba ise eşi ve çocukları için güven kaynağıdır. Çocuklar babayı daha güçlü, daha çok bilen, daha çok saygı uyandıran kişi olarak bilirler.
Günümüzde babaların çocuk eğitimine daha etkin biçimde katıldıklarını söyleyemeyiz. Analar çocuklarıyla gereğinden çok, babalar da gereğinden az ilgileniyorlar.
Oysa çocuklarına verecek zamanı olmayan baba pek azdır. Çocuklara ayrılacak biraz zaman, kısa bir gezinti, yemekte söyleşmek, çocuklar için önemli ve anlamlıdır.
Babalar dinlenmeyi çocuklarıyla birlikte de yapabilirler. Okunmamış bir gazete çocukların yatmasından sonra da okunabilir. Hafta sonu birlikte bir gezinti, evde onarım işlerinin birlikte yapılması, çocuklara; susadıkları, özledikleri ve ihtiyaç duydukları “baba” duygusunu yaşatır. Birlikte geçirilen bu saatler, gün boyu çocuklarla iç içe yaşayan ve bunalan anneye de soluk aldırır.
Bazı babalar, çocukları yalnız sevmek için yanına yaklaştırır. Olumsuz davranışlarını görünce anneyi suçlar. Çocuklar sorunların çözümü için sokuldukça, "gidin annenize sorun", diye geri çevirir. İstek anneden gelince de baba; "bildiğin gibi yap" diyerek sorumluluktan kaçar. Yaz tatillerini bile çocuklarından ayrı geçiren babalar vardır. İşinden başını kaldıramayan, eve, gergin ve yorgun dönen baba, sorumluluktan kaçışını haklı göstermeğe çalışır.
"Sizler için çalışıp didiniyorum. Hele biraz bekleyin işler yoluna girsin!" Gibi tuhaf laflarla çocuklarıyla ilgilenmeyi sürekli erteler. Bir de bakar ki yıllar geçmiş, fırsatlar kaçmış.
Baba yorgun argın eve döndüğünde, 5 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu. Çocuk babasına, "baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun" diye sordu. Zaten yorgun gelen baba, "bu senin işin değil" diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk, "babacım lütfen, bilmek istiyorum" diye üsteledi. Baba, "illâ da bilmek istiyorsan 20 lira" diye cevap verdi.
Bunun üzerine çocuk, "peki bana 10 lira borç verir misin?" Diye sordu. Baba iyice sinirlenip; "benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat" dedi. Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı. Aradan bir saat geçtikten sonra baba biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü. Belki de gerçekten lazımdı.
Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı.. Yatağında olan çocuğa; "uyuyor musun" diye sordu Çocuk; "hayır" diye cevap verdi..."Al bakalım, istediğin 10 lira. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" dedi. Çocuk sevinçle haykırdı: "Teşekkürler babacığım"...
Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Babasının yüzüne baktı ve yavaşça paraları saydı. Bunu gören baba, "paran olduğu halde neden benden para istiyorsun, diye sordu. Çocuk, "param vardı ama yeterince yoktu " dedi. Yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı; "İşte 20 lira... Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?..."
Kimi varlıklı babalar da aldığı hediyelerle kendi yokluğunu bağışlatmaya çalışır. Bu çeşit babalar çocuklarını gerçekten tanıyamazlar. Dolayısıyla sorun çıkıp da, ilgilenme kaçınılmaz olduğunda, takınacakları tutumda yanlışlık yapmaları doğaldır.
Çocuğun, babasının toplumsal konularda, politikada, dünyada olup bitenler konusunda ne düşündüğünü bilmek hakkıdır. Bunlar ise rahat bir söyleşi ortamında sağlanır. Bu fırsatlar, çocukların çevreden edindikleri yanlış izlenimleri düzeltmeğe yarar. Çocuğu daha kapsamlı düşünmeye, kendi kanılarını oluşturmaya götürür.
Çocuk, kitapların yazmadığı, öğretmenlerinin öğretemediği pek çok yaşam bilgisini babasından öğrenir. Ergenlik çağına gelmiş genç ise, baba istese de, vakti olsa da, artık yaşam bilgisini dışarda aramaya yönelecektir. O zaman da baba çok geç kalmış olacaktır.
Bir mağazadan kendine gömlek alan çocuk tezgâhtara, “bu gömleği eve götüreyim. Eğer annemle babam gömleği beğenirse geri getirip değiştireceğim” diyor. Tezgâhtar şaşırarak sebebini sorunca çocuk, “O’nlar hep benim istemediğim şeyleri yapıyor ve benim zıddıma davranıyorlar. Ben de O’nlara inat beğenmedikleri bir gömlek alacağım” diyor.
Lise çağına gelmiş bir genç, babasından çok korktuğunu, babasının kendisini sevmediğini şu sözlerle dile getirmiştir: “Babamın bir kere olsun başımı okşadığını görmedim.” Babasıyla konuşulduğunda ise, oğlunu çok sevdiğini, ancak şımarıp derslerini ihmal etmesin diye sevgisini belli etmediğini söylemiştir.
Değerli babalar çocuklarınızla iletişimde şunlara dikkat ediniz:
1- İfade edin ve dinleyin: Dikkatle dinleyin ve kelimelerin arkasındaki duyguları "duyun".
2- Birbirinizi destekleyin, onaylayın: Bir ebeveyn olarak göreviniz rehberlik etmek ve etkilemektir. Farklılıklara sevginizi ve kabulünüzü çekmeden tepki verin.
3- Birbirinize saygı duyun: Çocuklarınızın görüşlerine ve aileye bireysel katkılarına saygı gösterin.
4- Güven geliştirin: Çocuklarınızla arkadaşlık ve güven temeli oluşturun. Dostça tartışmaları arttırın. Bağırma azarlama yargılama gibi olumsuz ifadeleri terk edin.
5- Mizah ve oyun anlayışınız olsun: Çocuklarınızla eğlenceli zaman geçirin, örneğin, yürüyüşler, bulmaca çözmek, beraber oyunlar oynamak gibi.
6- Sorumlulukları paylaşın: Çocukların karar verme yeteneklerini geliştirin, örneğin, ne giyeceğine karar vermesi, ne zaman çalışacağına karar vermesi gibi. Çocuklar kendilerini önemli ve yararlı hissetsinler.
7- Doğru ve yanlışı öğretin: Çocuklarınızla anlaşmalar yapın. Sınırlarınızı bilsinler. Anlaşma bozulunca ne olacağını bilsinler. .
8- Görenekleri ve gelenekleri kuvvetlendirin: Çocuğunuzun ailede kendini önemli hissetmesi için yollar bulun, ev işlerini paylaşın, seyahat planlarını beraber yapın, mutfakta sorumluluklar verin. Onlara özel olduklarını söyleyin.
9- Aile planlarını ve sohbetlerini arttırın: Aile toplantıları yapın. Herkes fikirlerini söyleyebilsin ve dinlensin. Televizyon kapalı olarak yemek yiyin.
10- Problemlere yardım arayın, problemleri kabul edin: Uzmanlardan yardım almaktan çekinmeyin.
Çocuklarımız, sahip olduğumuz eşyalar değildir. Görevimiz, onlarla beraber büyümek, arkadaş olmak, sevmek, kabul etmek, anlamak, desteklemek, beraber oynamak, yol göstermek, geliştirmek, kolaylaştırmak, kalıcı olumlu izler bırakmak, onları kazanmak, olabildiğince ön yargısız olmaktır. Böyle bir ortamda büyüyen çocuk, yetişkin olduğunda da çevresine doğal olarak yararlı olabilecektir. Çünkü öncelikle kendini anlayabilen, kendine faydalı olabilen bir insan olmuştur artık.
Sevgiyle kalın…