Hasan MISIR

İnşaat Yüksek Mühendisi, Siyaset Bilimci

h.msr@hotmail.com

Karabağ Zaferinin 1. Yıldönümü

TESUD RASİM PAŞA ŞUBESİ Öncülüğünde ve 1.Ordu Komutanlığı’nın himayelerinde gerçekleşen bu anlamlı gün, 28 Kasım Pazar günü Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde coşkuyla kutlandı. TESUD Rasim Paşa Şube Başkanı E. J. Tuğg. Ümit Yılmaz’ın açılışını yaptığı Kutlama Programı’na; Prof. Dr. İbrahim Öztek, Azerbaycan Millet Vekili Ganire Paşayeva, E. Tuğg. Osman Gazi Kandemir, Azerbaycan As. Güvenlik Uzmanı Emin Hasanlı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti E. Ankara Büyükelçisi A. Zeki Bulunç konuşmacı olarak katıldılar. E. Tümg. Cumhur Evcil’in Kıbrıs Zaferi anıları ve plaket sunumu esnasında E. Korg. Hasan Kundakçı’nın günün anlam ve önemine vurgu yapan sözleri ilgiyle izlendi. Program Azerbaycanlı sanatçıların müzik şöleniyle sona erdi.

Ulu Önder Atatürk 1933 yılında büyük bir öngörü ile: “Bugün Sovyetler Birliği komşumuzdur, müttefikimizdir ve bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalabilir. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnız o günü susup beklemek değildir. Milletler buna nasıl hazırlanırlar? Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür… İnanç bir köprüdür… Tarih bir köprüdür… Onların (Dış Türklerin) bize yaklaşmalarını beklememeliyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir…” demiştir. Nitekim BATI bloğuyla girdiği silahlanma yarışını kaybeden ve ekonomisi çöküş trendine giren SSCB, 26 Aralık 1991 de resmen dağıldı. Bu dağılmanın ardından kurulan 15 yeni devletten biri olan Azerbaycan Cumhuriyeti, 30 Ağustos 1991 de bağımsızlığını ilan etti. Türkiye “sevinci sevincimiz, kederi kederimiz” olan Azerbaycan’ı 9 Kasım 1991 de tanıyan ilk ülke olmuştur. Diğer ülkelerin de ardı ardına tanıma kararı almalarıyla Azerbaycan Cumhuriyeti 19 Kasım 1991 de resmen bağımsızlığına kavuştu. Azerbaycan bağımsız bir devlet olmuştu ancak kendini savunacak milli bir ordusu yoktu. Dağlık Karabağ Bölgesi’ne göz dikmiş olan Ermenistan’ı,   (Hristiyan bir Karabağ hayali kuran) Rusya ve Batı siyasi, askeri ve politik açıdan desteklerken, Azerbaycan’ın arkasında sadece Türkiye vardı. Ermenistan bu konjoktürde 613 sivil Azerbaycan vatandaşını hunharca katlederek 26 Şubat 1992 de Hocalı kasabasını ele geçirdi. 8 Mayıs 1992 de Şuşa, 18 Mayıs 1992 de Lâçin, 2 Ekim 1992 de Hocavent, 2 Nisan 1993 de Kelbeçer, 23 Temmuz 1993 de Ağdam, 23 ağustos 1993 de Fuzuli ve Cebrayıl, 31 ağustos 1993 de Kubatlı ve 29 Ekim 1993 de Zengilan Ermeniler tarafından işgal edildi. Böylece Azerbaycan topraklarının %20 sine tekabül eden Yukarı Karabağ Bölgesi Ermenistan’a yamanmış oluyordu. Ermenistan işgal ettiği bu topraklardaki 300.000 türkü tehcire tabi tutmuş, 1.000.000 insanı mecburi göçe zorlamış ve adeta taş üstünde taş bırakmamıştır. Karabağ sorununun barışçıl bir çözüme kavuşturulması için 1992 yılında AGİT tarafından AGİT MİNSK gurubu oluşturulmuş, 12 Mayıs 1994 de taraflar arasında Ateşkes anlaşması imzalanmıştır. MİNSK Gurubunda ABD, Rusya, Fransa, Beyaz Rusya, Almanya, İtalya, Portekiz, Hollanda, İsveç, Finlandiya, Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan üye; ABD, Rusya ve Fransa eş başkan olarak yer almışlardır. Bu Gurubun nafile toplantılarında ve BM kararlarında Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü teyit ediliyor ancak bütün bunlar oyalamadan öte geçmiyordu. Haydar Aliyev’in yine böyle bir toplantıdan sonra gazetecilere: “Artık bizim kendi göbeğimizi kendimizin kesmesinden başka bir seçenek kalmamıştır” şeklindeki beyanatı, Türk Dünyasında sevinçle karşılandı. Esasen Karabağ, Azerbaycan halkının kanayan yarasıydı ve Karadağ ninnileriyle büyüyen gençler har-ı bülbülü esaretten kurtarmak için gün sayıyorlardı. Rauf Denktaş 2005 Yılında Bakü’ye yaptığı ziyarette: “Bir Millet Üç Devlet ” diyerek Azerbaycan’ın yalnız olmadığını tüm dünyaya ilan etti. Ebulfez Elçibey zamanında yüzünü Türkiye ve BATI’ya çeviren Azerbaycan 1993 yılında Türkiye ile Askeri Eğitim İş Birliği Anlaşmasını imzaladı. 1994 Yılından itibaren Türkiye’den görevlendirilen askeri uzmanlar, Azerbaycan’a giderek düzenledikleri kurslarla kolluk kuvvetlerinin eğitimlerini üslendiler. Bilahare Azerbaycanlı askeri öğrenci ve subayların da Türkiye’deki askeri okullarda ve akademilerde eğitim almaları sağlandı. Bunun yanı sıra teçhizat ve maddi yardımlar da yapılıyordu. Azerbaycan sahip olduğu doğalgaz ve petrol gelirleriyle özellikle hava gücünü geliştirdi. Ermenistan ise olası bir savaş için daha ziyade top, roket, füze gibi savunmaya dayalı silahlara yatırım yapıyordu. 100 km. genişliğindeki cephede hava saldırılarına karşı koyacak koruganlar inşa etmişlerdi. Ermenistan bunun yanı sıra Rusya ve Batı ülkelerine de hala güvenmekteydi. Türkiye‘nin bu ülkelere dolaylı olarak verdiği, “ Arka planda yaptıklarınızı biliyoruz. Ama olası bir savaşta Ermenistan’ın yanında yer alırsanız, biz sizden önce orada yeni bir cephe açarız! “ mesajı, Azerbaycan için savaşın fitilini ateşlemeye yetmiştir. Azerbaycan Ordusu 27 Eylül 2020 tarihinde, uluslararası hukuktan doğan meşru müdafaa hakkını kullanarak, İlham Aliyev komutasında Büyük Vatan Muharebesi’ni başlatmıştır. E. Tümg. Cumhur Evcil’in Kutlama Programında ifade ettiği gibi, artık savaşı kazanan moral ve insan gücü olacaktı. Nitekim Yama dikiş tutmamış ve 44 gün gibi kısa bir sürede Ermenistan Ordusu ağır bir yenilgiye uğrayarak işgal ettiği tüm şehir, kasaba ve köyleri terk etmek zorunda kalmıştır.

SONUÇ:

1-Bu Büyük Zafer sonrasında Azerbaycan, Güney Kafkasya’da bir askeri güç olduğunu kanıtlamıştır.      

2-Bölgesel bir güç olan Türkiye’nin izni olmadan küresel güçlerin bile Kafkasya’da bir eyleme girişemeyecekleri anlaşılmıştır.