Doç. Dr. Süleyman COŞKUNER

Kaliteli Yaşam Uzmanı

suleymancoskuner@hotmail.com

1973 Yılından Çileli Bir Hatıram

Bucak lisesi orta kısmını 1973 yılında bitirdim. 

6 kardeşimden ilkokul sonrası, ortaokula gidebilen tek bendim. 

Ablam ise hiç okul yüzü görmemişti.

Kardeşlerimin hepsi en az benim kadar zekiydiler. Ancak merhum babamın mali gücü, ancak beni ortaokula gönderebiliyordu.

Mezuniyet sonrası liselerin giriş sınavlarını araştırıyorken, rahmetli babam Çakır Ahmet'in şu sözleri hala kulaklarımı çınlatır:

"Oğlum, yatılı ve masrafı az olan bir okul kazan olur mu? Zira mali gücümüz çok zayıf".

Artık istediğim bir mesleği değil de, masrafı en az olan yatılı bir liseyi araştırmaya başladım.

Çankırı Ast Subay Hazırlama Okulu'nda karar kıldım.

Her türlü ihtiyaçlarımız devlet tarafından karşılanıyor, üstelik cüzi bir miktar aylık da veriliyordu. Buradan bir başlayayım hele, generalliğe kadar çalışır yükselirim diye düşündüm. Bu konularda hiç bir bilgim yoktu. Üstelik bilgilenebileceğim hiç kimsem de yoktu.

Bucak askerlik şubesinden gerekli evrakları alıp, müracaat ettik.

Sınava giriş belgelerimiz elimize ulaştı. O yılın Eylül ayında Çankırı'da yazılı sınava girecektik.

Birkaç arkadaşım daha vardı. 

Bucak otobüs yazıhanesine gidip, Belkıs Turizm'den Ankara'ya bilet aldık. O tarihe kadar hiç birimiz İlçemiz dışına çıkmamıştık.

Sabah 10 gibi Magurus otobüsümüz geldi ve bizleri aldı. Saat 18 gibi Ankara otogarına indik. Koşarak yazıhanelere gittik. Çankırı yazan hiç bir yazıhane bulamadık. Bir polise, Çankırı'ya nasıl gideceğimizi sorduk. "Önce Ulus'a gideceksiniz, Etlik minibüslerine binip, eski garajda Çankırı arabalarına bineceksiniz" dedi.

Korktuğumuz başımıza gelmişti. Ulus, Etlik, Eski Garaj sözlerini ilk defa duyuyorduk. 

Ertesi gün sınav vardı, acele etmeliydik. Bir başkasına Ulus'a nasıl gideceğimizi sorduk. Tarife göre minibüse bindik ve Ulus'a vardık. İner inmez Etlik minibüsünü görür görmez üçümüz birden içine doluştuk. Ama o da ne? Dışarıdan ve içeriden ağız birliği ile: "Neden sıradan binmiyorsunuz? diye sesler yükseldi. Korktuk, yaklaşık 100 kişi sıra varmış. "Bizim işimiz acele, sınava yetişeceğiz" diyemedik.

Nutkumuz tutuldu, şükür ki bizi aşağıya indirmediler. Çocukluğumuza, garipliğimize veya cahilliğimize bağışladılar herhalde. 

Etlik Eski Garaj'a vardık. İner inmez, en büyük ÇANKIRI yazan yazıhaneye koşarak vardık.

- Amca bize Çankırı'ya üç bilet.

Adam istifini bozmuyor, hiç kıpraşmıyor.

Tebessümle dedi ki:

- Son araba yarım saat önce kalktı.

- Ama, ama biz bizz yarın sınava gireceğiz. Dedik ama, beynimize de kaynar sular döküldü. 

Hüzünle birbirimize baktık. Bir çözüm bulmalıydık ama, imkansız görünüyordu.  Ağlamaya başladık. Yazıhanenin kenarına çömeştik. Yarım saat, sanki bize yıl gibi geldi.

Son gelen Etlik minübüsünden inen bizim gibi 4 öğrenci koşarak yazıhaneye geldiler. Onlarında başına bizim başımıza gelen geldi. 8 kişi yas tutuyoruz. Hiçbirimizin bir yakını yok.

Yazıhaneci amca bize doğru geldi ve: "Çocuklar size bir çözüm bulmaya çalışıyorum" dedi. 

Bizi arkasına düşürdü ve hurdaya ayrılmış, garajın en kenarına park etmiş, bir Ford minibüse doğru götürdü. Amcanın ağzından "inşallah çalışır" sözleri döküldü.

Kendisi direksiyona geçerken, bize dönerek: "Haydi var gücünüzle itin bakalım" dedi.

Bizler bildiğimiz bütün duaları okuyarak, başladık itmeye. Neçe sonra minibüs binbir güçlükle çalıştı.

Amca, "haydi binin bakalım" dedi. Dünyalar bizim olmuştu.

Gece 12 gibi Çankırı'ya vardık. Önümüze ilk çıkan bir otele yerleştik.

Otelciye sıkı sıkıya tembihledik: "Çok yorgunuz, yarın sınava gireceğiz ne olur bizi erkenden uyandırmayı unutmayın" diye.

Bu olağanüstü ve çetin şartlarda,  moralsizlikle sınava girdik. Şükürler olsun kazandık ve Çankırı üç yıl ikinci vatanımız oldu.

 

Selam, sevgi ve dualarımla.

Yüceler Yücesine emanet olalım.