Mükemmeliyetçilik, “bireylerin kendileri ve başkaları için daha yüksek beklentiler ve standartlar içerisinde olması” şeklinde tanımlanmaktadır.
Mükemmeliyetçiliği; Freud, “süper egonun kusursuz olma çabası”, Adler, “en iyi olma ve üstünlük düzeyine ulaşma girişimleri” olarak tanımlamaktadır.
Sağlıklı aile ortamında sevgi ve anlayışla büyüyen çocuk, özsaygısını kazanarak, hoşgörülü olmayı, sevilerek sevmeyi, bencil olmaktan kurtularak paylaşmayı öğrenir.
Sevgi dolu aile ortamında kabul gören çocuk, kendine güvenir, toplumda başarılı ve mutlu olur.
Ebeveyni tarafından sürekli azarlanan, kendini ifade etmesine fırsat verilmeyen çocuk, hiç kimsenin kendisini sevmediği ve inanmadığı duygusuna kapılır.
Mükemmeliyetçi tutumda, anne baba, her şeyin en iyisini çocuğundan bekler. Kendisinin gerçekleştiremediği yaşantıları, çocuğunun gerçekleştirmesini ister. Çocuk, olduğu gibi kabul edilmez.
Aile, beklentileri karşılaması için çocuğu kapasitesinin çok üstünde eğitimlere tabii tutar. Çocuktan aşırı titizlik ve temizlik beklenir. Çocuğa, bütün çocukça davranışlar yasaklanır. Arkadaş seçimi de aileye aittir.
Mükemmeliyetçi Anne Baba Tutumunun Çocuğun Kişilik Gelişimine Etkileri:
-Mükemmeliyetçi anne baba tutumuyla yetişen çocukların fikirleri, çok katıdır.
-Çocuk, ağır kurallar arasında sıkışıp kalmıştır ve sürekli bir iç çatışma içindedir.
-Sevgi ve nefret karışımı duyguları aynı anda yaşamaktadır.
-Her işte en iyi ve en üstün olmak ister.
-Fakat istediği seviyeyi yakalamayınca, hayal kırıklığına uğrar.
-Çalışmayı tamamıyla bırakarak, aşağılık duygusu geliştirir.
Mükemmeliyetçilik, kişiyi zorlayan bir özelliktir. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlayarak kontrol altına almaya çalışmak, yenilgiye tahammül edememek vb. duyguları içermektedir.
Mükemmeliyetçi anne babalar, önce kendileri mükemmel olmaya çalışırlar. Çocuklarını en iyi şekilde yetiştirebilmek için ellerinden geleni yapar, her türlü fedakârlığı göze alırlar.
Kendi çocukluk dönemlerinde gerçekleştiremediklerini, çocuklarından isterler. "Mükemmel çocuk olmalarını", her şeyi, birincilikle yapmalarını, kusursuz olmalarını isterler.
Çocuklarına özel dersler aldırır, kurslardan kurslara taşırlar. İkincilik veya “iyi” notlar, kabul görmez. Hedef hep “çok iyi” başarı sağlamaktır.
Mükemmeliyetçi anne-babalar başarıyı çok normal görür. Takdir edilmeye gerek yoktur. Başarısızlık ise asla affedilmez, şiddetle eleştirilir.
Dersleri “çok iyi” olan çocuklarına bir "aferin" demeyi çok gören bu kişiler, başarınının düşmesi halinde, telaş, kaygı ve öfke yaşarlar.
Mükemmeliyetçi anne-babalar, çocuklarına hata yapma hakkı tanımazlar. Hata yapan, başarısız olan çocuk, ailesinin sevgisini, onayını kaybedeceğini bilir.
Bu tür aileler için tüm yaşam, başarı odaklıdır. Sonuçlar çok iyi değilse başarısız olunduğu anlamına gelir. Başarısız olmak, yaşamın bittiği, her şeyin sona erdiği noktadır.
Başarı için arkadaşlardan, sosyal yaşamdan ve hatta ilkelerinden bile vazgeçilebileceği düşüncesini aşılarlar çocuklarına.
Katı kurallara uyulmaması durumunda çocuklara sert cezalar verilir. Bazı durumlarda şiddet bile görebilirler.
Bu aileler, çok temiz, titiz ve düzenli olup, çocuklarından da aynı şekilde davranmalarını beklerler. Dışarıda oyun oynayıp üstlerini kirletmeleri, yere bir şey dökmeleri, odalarını dağıtmaları büyük bir olay haline gelebilir.
Mükemmeliyetçi anne-babaların çocukları, sevilmeyi koşula bağlı hissettiklerinden, kendilerini güvende hissetmezler. Ya boyun eğerler ya da hırçınlaşıp, her şeye isyan ederler.
Başaramadıklarında büyük hayal kırıklığı yaşarlar ve kendilerini değersiz ve aşağılık hissederler, çok sık depresyon yaşayabilirler.
Her konuda en iyi ve üstün olmak isterler. Olamadıklarında ise büyük bir hayal kırıklığı yaşarlar ve dünyanın sonunun geldiğini, bir hiç olduklarını, asla sevilmeyeceklerini, beğenilmeyeceklerini düşünürler ve kendilerini değersiz hissederler.
Tırnak yeme, alt ıslatma, yalan söyleme, sık görülen davranışlardır. Arkadaş ilişkileri sorunludur. Arkadaşlarını çok eleştirirler, onlardan çok fazla şey beklerler ve istedikleri gibi davranmadıkları zaman arkadaşlarından uzaklaşırlar.
Mükemmeliyetçi anne-babalar, çocuklarını olduğu gibi kabul etmekte güçlük çekerler. Kendi doğrularının tek doğru olduklarına inandıkları için, çocuklarının yaşamlarına ilişkin seçimleri, onların iyiliği için kendileri yaparlar.
Bu seçimleri yaparken çocuğun istekleri, yetenekleri, kapasiteleri değil, ailenin beklentileri ön plana geçer.
Onlar için çocuklarının istek bildirmesi doğru olmaz. Çocuğun yeteneğinin veya isteğinin olup olmadığı, kapasitesinin yetip yetmediği çok fazla dikkate alınmaksızın aile çocuğu zorlar.
Bu çocuklar kendilerini sürekli anne-babalarına beğendirmeye, ispat etmeye çalışmaktan dolayı çok kızgındırlar. Bu kızgınlık zaman zaman kendilerine yönelerek depresyona ve kendilerine zarar veren davranışlara neden olabilir.
Katı, esnek olmayan, aşırı kuralcı yetişkinler olurlar. Her konuda ak ve kara, ya hep ya hiç tarzı düşünürler. En iyisini yapamayacaklarını anlayınca, yapmaktan vazgeçebilirler, bu nedenle sosyal anlamda yalnızlık yaşayabilirler.
Bu tür yaklaşımlar çok yanlıştır. Çocuk, ilgisi olmayan bir şeye zorlanmamalıdır. Ona, her koşulda sevgi gösterilmeli ve değerli olduğu hissettirilmelidir.
Bu bağlamda aileler, çocukları ile ilişkilerinde;
-Çocuklarını olduğu gibi kabul edip, değer vermelidirler.
-Çocuklarına güvenip inanmalı, her koşulda sevdiklerini belli etmelidirler.
-Çocuklarını hiç kimseyle karşılaştırmamalı, kendisiyle yarışmaya teşvik etmelidirler.
-Çocuğun, kendisi olmasına fırsat vermeli, onu anlamaya ve tanımaya çalışmalıdırlar.
-Fikirlerini dinleyerek saygı göstermeli, olumlu davranışlarına, odaklanmalıdırlar.
-Olumsuzluklarını ortaya koymaktan kaçınmalıdırlar.
-Yeteneksizliklerini başka başarılarıyla gidermelerine fırsat vermelidirler.
-Onlardan, doğru ve mükemmel olmalarını beklememelidirler.
-Duygularını ifade etmesine, becerilerini geliştirmesine fırsat vermelidirler.
-Anne babalar, sonuca değil, çabaya önem verilmeli, çabaları ödüllendirmelidirler.
-Çocuktan, kapasitesinden fazlası beklenmemeli, baskı yapılmamalıdır.
Hataların insanı geliştiren ve öğreten bir yanı vardır. Çocuklar da hata yaparak öğrenmeli, hatalarının sonuçlarını yaşamalı ve kendi davranışının sorumluluğunu almayı öğrenmelidir.
Yaşamda neyle karşılaşılmak isteniyorsa, örneğini oluşturabilmek için önce anne baba bu davranışı yapmalıdır. Düzeltilecek şeyler varsa, önce anne baba kendinden başlamalıdır.
Sevgiyle kalın…