Kendimiz hakkındaki düşüncelerimiz bedenimizi etkiler. Kendimizle konuşmamız veya iç diyaloğumuz sağlığımız üzerinde olumlu veya olumsuz tesir gösterir. Ne kadar kötü olduğunuzu düşünürseniz, gerçekten de giderek kötüleşirsiniz.
Bağışıklık sistemimiz, kendimizle konuşmamıza kulak kabartır.
Normal bir insanın aklından günde 50.000 den faza düşünce gelip geçiyor. Bu düşüncelerin yaklaşık % 60’ı olumsuzdur. Bu olumsuz düşüncelerin bazıları kendimiz, bazıları da başkaları hakkındadır. Ancak çoğu olumsuz düşüncelerimiz kendimizle ilgilidir. Bu düşünce şekliyle, bu bakış açısıyla sağlıklı olmamız mümkün mü?
Düşüncelerimizi ve beden duruşumuzu değiştirerek duygularımızı istediğimiz şekle dönüştürebiliriz.
Yüz ifadelerimizin aldığı şekil, o şekli uygun duyguların uyanmasına sebep oluyor. Yapılan bir araştırmada, aktörlerden değişik duyguları belirten yüz ifadeleri takınmaları istenmiştir. Sonuçta aktörlerin yüz ifadelerine uygun olarak kalp atışları azalıp çoğalmıştır.
Kendinizi üzüntülü hissettiğinizde, bedeninizi dik konumu getirin, omuzlarınızı geri atın, başınızı dik tutun, gülümseyin ve düzenli aralıklarla nefes alıp verin. Üzüntünüz kaybolur, duygularınız değişir. O zaman “Ben üzüntülüyüm diyemezsiniz. Çünkü beyninize aynı anda iki mesaj gitmektedir. Bedeniniz beyninize güven ve iyilikle ilgili mesaj, konuşmanız ise “üzüntülüyüm “ mesajını gösteriyor. Her zaman bedenin gönderdiği mesaj, sözel mesajı alt eder ve onun yerine geçer.
Bunun tersi de doğrudur.
O halde kendimizle konuşmamızı düzenleyerek ve kendimizle barışarak istediğimiz duyguları yaşayabiliriz.
Kaynaklar:
1) Zülfikar Özkan, İç iletişimin İyileştirici Gücü- Kendinle Barışmak, KOCAV yayınları, İstanbul, 2017.
2) Arthur Rowshan, Stres Yönetimi, çev. Şahin Cüceloğlu, İstanbul, 1998.