Seyfettin KARAMIZRAK

Çocuk Eğitiminde Anne Babalara İpuçları

“Çocuğunuz yalan söylüyorsa ya sizden korkuyordur ya da sizin yaptığınızı yapıyordur. Yalan söyleyen anne ve babaların, yalan söyleyen çocukları olacaktır.” A. S. Neil

Çocukluk; daima güzellikle, sevgiyle ve anılarla hatırlanan, özlemle anılan kıymetli bir dönem olarak kalıyor çoğumuzun zihninde.

Sorumlulukların şimdiki halini almadığı, bir yerlere yetişmek zorunda kalınmayan, birilerini mutlu etme gereği düşünülmeden, yalnızca istenilen oyuncaklar alınmadığında üzülünen andır çocukluk.

Çok sevilen çikolatadan yiyebilmek, rengarenk oyun parklarında oynayabilmek, oyundan eve dönünce buruna gelen dayanılmaz kek kokusu, çimlerde koşmak, sonra düşmek, sonra yine koşmaktır belki de çocukluk. Tüm bu ufak şeylerle mutlu olabilmek, ama aslında hiçbirinin ufak olduğunu düşünmemektir çocukluk.

Hep kıymetliydi, bize özeldi ve biz yaşadığımız için böyle güzeldi. Biz şuan neysek, kimsek çocukluğumuzla varız, onunla bütünüz. Ve ondan asla kopmuş, ya da vazgeçmiş değiliz. Düştüğümüzde hissettiğimiz acı da, o taze kek kokusu da gerçek, bizimle.

Bazen en ufak bir heyecan bizi ona götürür, yeniden o zamanları hatırlatır. Bundandır küçükken yediğimiz şekerlemeyi markette görünce heyecanlanışımız. Çünkü zihnimizin en kıymetli yerindedir. Şu an yaşadığımız anılarla buluşmayı, onlarla bütünleşmeyi bekleriz hep.

Çocukluğumuz böylesi kıymetli olduğu için, çocuk gibi olmak da böyle kıymetlidir. Belki tekrar çocuk olamayız ama çocuklarımızı çocukluğumuzdaki tatlarla, huzurla mutlu heyecanlarla buluşturabiliriz bir anne baba olarak.

Hem, onlarla beraber eski güzellikleri yaşar, hem de onları mutlu etmenin tadını çıkarmış oluruz. Öyleyse empati yaparak zevkle, heyecanla işe başlamamız gerek. Üstelik bu iş bizim en asli ve en önemli görevlerimiz arasında. İhmal edilmeden, unutmadan, yanlış yapmadan.

Bu “ara tatili” de bizim için büyük bir fırsat aslında. Bu duyguyu yeni bir heyecanla yaşayabilir, o zamanlarımızdaki biz gibi mutlu olabiliriz. Sadece çocukluğumuzu koyduğumuz yeri anımsamak, ona bugünümüz gibi değerli olduğunu hissettirmeyi unutmamak yetecektir.

Azıcık düşünelim. Çocuklarımız bizim sahip olduğumuz mallar değillerdir elbette. Görevimiz, onlarla beraber büyümek, arkadaş olmak, sevmek, kabul etmek, anlamak, desteklemek, beraber oynamak, yol göstermek, geliştirmek, kolaylaştırmak, kalıcı olumlu izler bırakmak, onları kazanmak, olabildiğince ön yargısız olmaktır.

Böyle bir ortamda büyüyen çocuk, zamanla anne babanın yaşadığı huzuru derinden tadacak, yetişkin olduğunda da çevresine doğal olarak faydalı olacaktır.

Bu bağlamda anne babaların çocukları ile iletişiminde, “29 Harfte Çocuk Eğitimi” başlığındaki şu hususlara dikkat etmeleri uygun olacaktır:

A- Akıl vermeyin
B- Başkalarına benzemesini beklemeyin
C- Ciddiye alın
Ç- Çimlere basmasını sağlayın
D- Denemesine izin verin
E- Empati kurun
F- Fikrini sorun
G- Gurur duyduğunuz söyleyin
H- Hayallerini sorun
I- Israrcı olmayın
İ- İnatlaşmayın
J- Jest Yapın
K- Kucaklayın
L- “Lütfen”li konuşun
M- Model Olun
N- Ne istediğini sorun
O- Oyun oynayın
Ö- Özür dileyin
P- Paylaşın
R- Rica edin
S- Sorumluluk verin
Ş- Şans verin
T- Tutarlı olun
U- Utandırmayın
Ü- Üzüntülerini paylaşın
V- Vakit ayırın
Y- Yüreklendirin
Z- Zevklerini öğrenin           

Çocuğun taşkın bir sevgiye ihtiyacı vardır. O, annesinden ve babasından farklı nitelikte sevgi bekler. Bu sevginin şahsına yönelik olmasını ister. Beceri ve yetenekleri sevgi sebebi olmamalıdır.

İyi huylu bir çocuk olması, ya da iyi notlar alması için değil de, şartsız olarak, gerçekten sevildiğinin kanıtlanmasına ihtiyacı vardır. Sevildiğinden emin olan çocuk, inatçı biçimde hoşa gitmeyecek davranışlar içine girmez.

Çocuklarımıza olumlu davranış kazandırmanın ilk ve en önemli şartı, onlara içtenlikli ve koşulsuz olarak sevgimizi sunmaktır.

Anne babalar kararlı bir şekilde çocuklarını sevdiklerini ifade etmelidirler. Sevgilerini bir takım koşullara bağlayan, örneğin; “yemeğini bitirmezsen seni sevmem” mesajı veren anne babalar çocuklarıyla sağlıklı iletişim kuramaz.

Çocukla kurulacak iletişimde, ana-babanın eleştirici tutum içinde olmaması gerekir. Çocuk, kendisine zorla kabul ettirilmeye çalışılan bir istekle karşılaştığında, sevgiyi kaybetme korkusu içine girer.

Doğadaki nadide çiçekler kadar çeşitli renklerdeki çocuklarımızın sevgiye ihtiyacı var, hepsi sevilmeyi hak ediyor. Hak etmedikleri tek şey; duygusal, fiziksel ve zihinsel emniyetlerinin sağlanmamasıdır.

Çağdaş eğitim anlayışının önerdiği yol; çocuklarımıza “koşulsuz sevgi”, “hoşgörü” ve “doğru bir disiplin anlayışı” yla yaklaşmaktır. Bu da onlar için “etkili bir model” olmamıza bağlıdır.

Çocuklarımızın fiziksel ve ruhsal olarak sağlıklı yetişebilmesi, başarılı, mutlu ve sevecen biri olarak hayata atılabilmesi için çevresinden ve özellikle anne ve babasından yeterince sevgi ve ilgi görmüş olması gerekir.

“Çocuğun aynası, anne ve babasıdır. Çocuk, bu aynada hep güzel şeyler görmelidir.” Faruk BAYÜLKEM

Sevgiyle kalın…