Arapça kökenli bir kelime olan Mi’rac, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (sav) Efendimizin göğe yükselmesi mûcizesini ifade eder. Miraç yazılışı ile de kullanılan kelimenin lügat anlamı; 1- ‘Çıkılacak yer’, 2- ‘Merdiven’, 3- ‘Göğe çıkma’ olarak verilmektedir.
Mi’rac kelimesi; miladî takvime göre 619 yılının Recep ayının 27. gecesi Cebrail’in getirdiği Burak isimli binitle, Hz. Muhammed’in, mûcize olarak Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya getirilişi ve oradan da kat kat göklere yükseltilerek ‘Sidretü’l-Münteha’ denilen 7. kata ulaştığında bizzat Cenab-ı Allah’ın huzuruna çıkarılışı olayını anlatır.
Mukaddes geceleri anmak, Allah’a (cc) dua ve yakarışlarda bulunmak, af niyaz etmek maksadıyla gece vakti camiye gidenlerin yollarının aydınlanması için kullanılan aydınlatma araçları sebebiyle bu geceler, ‘Kandil’ kelimesiyle birlikte anılmaktadır.
Mi’rac kandili Hicrî takvim ile Miladî takvim arasındaki gün farkı sebebiyle her sene ayrı bir güne gelmektedir. Mesela 2009 yılında; 19 Temmuz Pazar akşamı idi. İçerisinde bulunduğumuz 2017 yılında 23 Nisan Pazar akşamıdır.
Mi’rac kelimesiyle birlikte kullanılan ‘İsra’ kelimesi, ‘gece yürüyüşü’ mânâsındadır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) Efendimizin Mekke’den alınıp Kudüs’e götürülmesi İsrâ, Kudüs’ten göğün derinliklerine yükseltilmesi de Mi’rac’tır.
Mi’rac olayı, beden ve ruh bütünlüğü içinde yaşanmıştır. Yalnızca rûhen yaşandığı iddiaları, iman noksanlığının ürünüdür. Mi’rac’da Peygamberimizin, Cenab-ı Allah’ı görüp görmediği konusu, âlimler arasında tartışma konusu olmuştur. Fakat Peygamber Efendimizin, Allah Zül Celal Hazretleri’nin nûrunu gördüğü konusunda hiçbir tereddüt söz konusu değildir.
Diğer taraftan, imana dayalı idrâki yeterli ölçüde gelişmemiş kişilerle bu konunun tartışılması tavsiye edilmemektedir. Din adamları böyle insanlara, Hazret-i Ebûbekir Efendimizi örnek gösterirler. Bilindiği gibi o mübârek zat; ‘Peygamber Hazret-i Muhammed, göğe yükseldiğini iddia ediyor. Sen bu işe ne diyorsun?’ Diyenlere: ‘O söylüyorsa vallahi doğrudur.’ Cevabını veriyor. İslamiyet’te tam ve kâmil iman işte budur.
Mi’rac hâdisesi, müminlerin Allah'a olan imanları ve Hz. Peygamber'e karşı bağlılıklarını pekiştiren bir imtihan, Peygamber Efendimiz için de Yüce Mevla'nın yardım ve desteğine mazhar olarak risâlet görevinde moral kazanma vesilesi olmuştur. Mi’rac bizlere; insanın, ilahî rızaya ve desteğe ulaştığında akıl ve idrâki zorlayan derecede nice üst makamlara ulaşabileceğini gösterdiği gibi, mânâ âleminde yükselip ilahî rahmet ve huzura erişmenin, öncelikle gönül ve ruh temizliğinden, ahlakî erdemlere yükselişten, her şeyin sâhibi olan Yüce Allah'a bağlılık ve boyun eğmeden geçtiğini de hatırlatmaktadır.
Mi’rac gecesi farz kılınan beş vakit namazın; ‘Müminlerin mi’racı’ olarak nitelendirilmesi de, namazın böyle bir yükselişte ne derece etkin ve önemli bir ibâdet olduğunu gösterir. Gerçekten sâdece bedeni ile değil özüyle, gönlüyle, duygu ve düşüncesiyle Allah'a yönelen ve namazda Rabbi ile baş başa kalmanın mutluluğunu yakalayan bir mü'min, daima O'nun gözetimi, desteği ve himâyesi altında olduğunu hatırından hiç çıkarmayacak, bu bilinçle hayatının bütününe farklı bir anlam yükleyecektir.
Bu gece idrak ettiğimiz kandil vesileyle geçmişimizin muhâsebesini yaparak geleceğimizi daha aydınlık kılabilirsek, sadece çevremizdeki insanlara değil bütün kâinata sevgi, dostluk, hikmet ve rahmet penceresinden bakmaya başlayabilirsek, bize sunulan bu altın fırsatı iyi değerlendirmiş, birey ve toplum olarak Mi’rac'ı gerçekten idrak etmiş oluruz.
Manevî hayatın ihmaliyle daralan kalplere, bunalan ruhlara bu gecenin huzur getirmesi dileğiyle, okuyucularımın idrak edecekleri Mi’rac kandillerini tebrik ediyor, bu gecenin insanlığın barış, huzur ve mutluluğuna, bütün müminlerin de kötülüklerden arınmasına ve affına vesile olmasını Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.