Prof. Dr. Ersin Nazif GÜRDOĞAN

Akademisyen

engurdogan@gmail.com

Mostar'ın Görünmeyen Üniversitesi Olan Bilagay Dergahı'nda Kötümserlik ve Ümitsizlik Yoktur

İstanbul’un koruyucusu Eyüp Sultan, Ankara’nın Hacı Bayram’dır. İslam dünyasında her şehirin bir koruyucusu vardır. Onlar şehirleri korumasalar, güvenlik görevlileri boşuna uykusuz kalırlar. Bosna’da Köprü Mostar’ı, Köprüyü de Bilagay dergahı korumuştur. Mostar’a gidenler Bilagay Dergahını görmeden gelmezler. Mostarlılar için haftada bir kere de olsa, Sarı Saltuk’u ziyaret etmek, selam vermek, hayatlarının bir parçası olmuştur. 

*

Yalçın kaya dağlarının eteğinden kaynayan, Buna çayının yanı başına inşa edilen dergah, dağ ile suyun, eşsiz bir uyum ve düzen içinde kucaklaştığı noktada, Cennete açılan bir kapı gibi yükselir. Dağdan doğan nehir, Mostarlıların bedenlerini güçlendirirken, dergah da gönüllerini güçlendirmiştir. Dağ muştunun, su hayatın, dergah da hoşgörünün sözcüsü olarak, yalnızca Mostar’ı değil, bütün Hersek’i korumaktadır. Savaş yıllarında yerin altındakiler, yerin üstündekilerden daha önemli bir görevler yüklenmişlerdir.

*

Mostar’da bir gece kalanları, sabahın erken saatlerinde, güneşten önce camilerinden, hep birden okunan ezanlar uyandırırlar. Camilerle el ele veren dergahlar, İslam’ın temel değerlerinin, hayatın bütün alanlarına yansıtılmasında, toplumların “Görünmeyen Üniversite'leri olmuşlardır. Bu yüzden Semerkant’tan Saraybosna’ya kadar, Müslümanların yaşadığı şehirlerde, insanlar arasında paylaşmayı özendiren, sevgi ve saygıyı pekiştiren, binlerce dergah inşa edilmiştir.

*

Hamid Algar “Bosna’da Nakşibendi Tarikatı üzerine Notlar” isimli araştırmasında, dergah kültürünün Bosna’ya ne zaman, nasıl girdiğini ve bugünkü durumunu ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Dergahlar insanların güzellikte, iyilikte ve doğrulukta yarışmanın, doğallık kazandığı ortamlardır.  Dergahlar güzelliğe, iyiliğe ve doğruluğa yeni açılımlar kazandırırlar. Ön Asya’yı Orta Asya’ya dönüştüren Türklerin tarihinde, dergahların da vazgeçilmez bir yerleri vardır.

*

Anadolu insanı kaleleri ele geçirmesini bildiği kadar, gönülleri ele geçirmesini de bilmiştir. Türkler gittikleri her coğrafyayı, Mostar’da olduğu gibi camiler, medreseler, köprüler, dergahlar ve çarşılarla donatmışlardır. Gönül kazanmayı bilen dervişler, yalnızca Anadolu’yu değil, Balkanları da zorlamadan dönüştürmüşlerdir. Mostar’ın korunmasında ve yenilenmesinde, Anadolu’nun üreten el olmasını, bilen Yunus gönüllü insanları, ellerini taşın altına koyarak, Muğla’yı Balkanlara taşımaktadırlar. 

*

İslam’ın hayatı kolaylaştıran ve güzelleştiren küresel ilkeleri, dergahların yeni boyutlar kazandırdıkları, iç ve dış dünya zenginlikleriyle, ırk, renk ve dil farklılarıyla birlikte, bütünlük ve sürekliliklerini korumuşlardır. 

*

Mostar’daki Müslümanlarla, Mardin’deki Müslümanların hayatları birbirinden büyük farklılıklar göstermezler. Onlar iyilikleri özendirmede ve kötülükleri önlemede birbirleriyle yarışırlar. 

*

Dergahlar yardımlaşma ve dayanışma kültürünü zenginleştirerek, ekonomik ve kültürel hayata, eşsiz bir güç ve canlılık kazandırmışlardır. 

***

İstanbul’un koruyucusu Eyüp Sultan, Ankara’nın Hacı Bayram’dır. İslam dünyasında her şehirin bir koruyucusu vardır. Onlar şehirleri korumasalar, güvenlik görevlileri boşuna uykusuz kalırlar. Bosna’da Köprü Mostar’ı, Köprüyü de Bilagay dergahı korumuştur. Mostar’a gidenler Bilagay Dergahını görmeden gelmezler. Mostarlılar için haftada bir kere de olsa, Sarı Saltuk’u ziyaret etmek, selam vermek, hayatlarının bir parçası olmuştur. 

*

Yalçın kaya dağlarının eteğinden kaynayan, Buna çayının yanı başına inşa edilen dergah, dağ ile suyun, eşsiz bir uyum ve düzen içinde kucaklaştığı noktada, Cennete açılan bir kapı gibi yükselir. Dağdan doğan nehir, Mostarlıların bedenlerini güçlendirirken, dergah da gönüllerini güçlendirmiştir. Dağ muştunun, su hayatın, dergah da hoşgörünün sözcüsü olarak, yalnızca Mostar’ı değil, bütün Hersek’i korumaktadır. Savaş yıllarında yerin altındakiler, yerin üstündekilerden daha önemli bir görevler yüklenmişlerdir.

*

Mostar’da bir gece kalanları, sabahın erken saatlerinde, güneşten önce camilerinden, hep birden okunan ezanlar uyandırırlar. Camilerle el ele veren dergahlar, İslam’ın temel değerlerinin, hayatın bütün alanlarına yansıtılmasında, toplumların “Görünmeyen Üniversite'leri olmuşlardır. Bu yüzden Semerkant’tan Saraybosna’ya kadar, Müslümanların yaşadığı şehirlerde, insanlar arasında paylaşmayı özendiren, sevgi ve saygıyı pekiştiren, binlerce dergah inşa edilmiştir.

*

Hamid Algar “Bosna’da Nakşibendi Tarikatı üzerine Notlar” isimli araştırmasında, dergah kültürünün Bosna’ya ne zaman, nasıl girdiğini ve bugünkü durumunu ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Dergahlar insanların güzellikte, iyilikte ve doğrulukta yarışmanın, doğallık kazandığı ortamlardır.  Dergahlar güzelliğe, iyiliğe ve doğruluğa yeni açılımlar kazandırırlar. Ön Asya’yı Orta Asya’ya dönüştüren Türklerin tarihinde, dergahların da vazgeçilmez bir yerleri vardır.

*

Anadolu insanı kaleleri ele geçirmesini bildiği kadar, gönülleri ele geçirmesini de bilmiştir. Türkler gittikleri her coğrafyayı, Mostar’da olduğu gibi camiler, medreseler, köprüler, dergahlar ve çarşılarla donatmışlardır. Gönül kazanmayı bilen dervişler, yalnızca Anadolu’yu değil, Balkanları da zorlamadan dönüştürmüşlerdir. Mostar’ın korunmasında ve yenilenmesinde, Anadolu’nun üreten el olmasını, bilen Yunus gönüllü insanları, ellerini taşın altına koyarak, Muğla’yı Balkanlara taşımaktadırlar. 

*

İslam’ın hayatı kolaylaştıran ve güzelleştiren küresel ilkeleri, dergahların yeni boyutlar kazandırdıkları, iç ve dış dünya zenginlikleriyle, ırk, renk ve dil farklılarıyla birlikte, bütünlük ve sürekliliklerini korumuşlardır. 

*

Mostar’daki Müslümanlarla, Mardin’deki Müslümanların hayatları birbirinden büyük farklılıklar göstermezler. Onlar iyilikleri özendirmede ve kötülükleri önlemede birbirleriyle yarışırlar. 

*

Dergahlar yardımlaşma ve dayanışma kültürünü zenginleştirerek, ekonomik ve kültürel hayata, eşsiz bir güç ve canlılık kazandırmışlardır. 

***