Prof. Dr. Ersin Nazif GÜRDOĞAN

Akademisyen

engurdogan@gmail.com

Hayatın Her Alanında Ekonomik İlkelerden Önce Etik Değerlere Dört Elle Sarılmak

Avrupa’nın Roma’sı yanında, Asya’nın Roma’sı olarak kurulan, kültürlerin birlikte yaşadığı İstanbul, tarihinin her döneminde ekonomik ve kültürel önemini korumuştur. İki kıtayı, iki denizi birbiriyle buluşturan İstanbul, farklı kültürleriyle, farklı dilleriyle, farklı renkleriyle oluşmakta olan dünyanın, küresel etik değerleri yanında, yeni ekonomik ilkelerinin gelişmesine öncülük yapıyor. İstanbul etik değerleriyle Doğu’dur, ekonomik ilkeleriyle Batı’dır.

*

Ekonomik sınırlardan daha çok kültürel sınırların, önem kazandığı ikibinli yıllarda, bir ayağı Asya’da, bir ayağı Avrupa’da olan İstanbul’un önemi katlanarak artıyor. Üsküdar’ıyla Mekke, Eyüp’üyle Medine, Kadıköy’üyle Kudüs ışığı olarak İstanbul, bütün dünyanın özlemini çektiği, ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermeyen, yüzyıllar içinde oluşan, küresel etik değerlerin, değişmeyen ana kaynaklarını aydınlatıyor. 

*

Yirminci yüzyılın başında Cihan Okuyucu’nun, “İçimizdeki Mevlana” kitabındaki çevirisiyle, “Bu dünyaya ayırmaya, bölmeye gelmedik biz. Kırılanı onarmaya, bölüneni ulamaya geldik ” diyen Mevlana gibi düşünen Osmanlıların, Ortadoğu’dan çekilmeleriyle, bütün Osmanlı coğrafyasındaki ülkeler savaş ülkelerine dönüşmüşlerdir. Avrupalılar altına saldırır gibi, Osmanlı coğrafyasının petrollerine saldırarak, oluk oluk kan dökmeye devam ediyorlar. 

*

Gaznelilerin, Babürlülerin, Hintlilerin Hindistan’ından, Mahatma Gandi Müslümanlarla elele vererek, Mevlana’nın söz konusu dizelerini, dilinden hiç düşürmeden, İkinci Halife Ömer’in adil yönetimini  örnek alma sözüyle, İngilizleri Hindistan’dan uzaklaştırmıştır. Dünya tarihinin bütün yüzyıllarında, insanlar arasında fark gözeten yönetimler değil, insanlara aynı annenin, aynı babanın, çocukları olarak bakan yönetimler başarılı olmuşlardır.

*     

Yirminci yüzyıldan Yirmi birinci yüzyıla geçen dünyada, barışın güvencesi Londra, Paris, Berlin, Washington gibi, ekonomik ilkeleri değişmez belirleyiciler olarak gören başşehirler değil, Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul gibi etik değerleri tartışma götürmez belirleyiciler olarak bakan başşehirler olacaktır. Ekonomik ilkelerden daha çok, etik değerlerin önem kazandığı dünyada, devletlerden daha çok şehirler güç kazanmıştır.

*

Yirmi birinci yüzyılda bütün ülkelerin, bütün şehirlerin karşı karşıya olduğu sorunları, Yirminci yüzyılın ekonomik ilkelere dayanan silahlı güçleriyle çözmek mümkün değildir. Yeni yüzyılda ülkelerin ve şehirlerin sorunlarını üstesinden, etik değerlerden beslenen silahsız güçlerle gelinir. Karşılıklı ekonomik ve etik bağımlılıkların, sürekli hız ve yoğunluk kazandığı   dünyada, her şehir bir devlet, her devlet bir şehir olmuştur.

*

Ekonomik ilkeler savaşa yol açarken, etik değerler barışa güvence olurlar. Etiği ayaklar altına alanlar, ekonominin ayakları altında kalırlar.

*

Her şehirin bir devlet olduğu kare dünyada, “Adalet Dairesi” gibi “Etik Dairesi”  de hayatın bütün alanlarında belirleyicilik kazanmıştır.

*

Dünyayı İkinci Halife Ömer’le birlikte, çağdaşları Neçaşi’nin, Anuşirvan’nın adil yönetimi benimseyen ülkeler dönüştürür.