Dünyada ve Türkiye’de gemilerin sevklerinde, insanlık târihi boyunca ahşap teknelerde kullanılan kürek ve yelken yerine, makine kullanımı 1800’lü yıllarda başladı. Lokomotiflerde kullanılan buhar makinesi ve buhar kazanı, 1807 yılında Amerikalı mühendis Fulton tarafından ahşap bir tekneye monte edilmiş ve gemilerde makineli sevk sistemi başlamış.
Amerika’dan 30 yıl sonra 1837 yılında Haliç Tersânesi’nde, ‘Eser-i Hayır’ adı verilen 40 metre boyundaki bir ahşap tekneye İngiltere’den ithal edilen 100 HP gücündeki bir buhar makinesi ve buhar kazanı konuldu. Böylece o târihe kadar % 100 yerli olarak ahşap tekne inşa eden Türkiye, gemi inşaatında dışa bağımlılık başlamıştır.
1874 yılında yine Haliç Tersânesi’nde, dışarıdan çelik saç ve profil ithal edilerek inşa edilen İzmit isimli 54 metre boyundaki ilk çelik tekneye, daha önce ithal edilen 200 HP gücündeki bir buhar makinesi bire-bir kopya edilerek tekneye monte edilmiştir.
Bu kopya makine, Türkiye’de imal edilen ilk buhar makinesidir. Dünyadan tam 67 yıl sonra…
1874 yılındaki kopya makinesinden tam 80 yıl sonra 1954 yılında Türkiye’de ikinci gemi motoru imal edildi. Bu imâlâtın hikâyesi gurur vericidir.
Denizcilik Bankası kurulunca idâreciler, kendilerine bağlı Pendik Tersânesi’nde, hurdaya ayrılan bir geminin eski makinesinin sökülerek benzerinin yapılmasını kararlaştırıyorlar. 1953-1954 yıllarında, tersânedeki makine ressamları, yüzlerce makine parçasının resimlerini çiziyorlar. Çizilen resimlere göre döküm parçalar dökümhânede döküldü; diğer parçalar makine atölyesindeki torna tezgâhlarında imal edildi. İmalat bitince yeni makine, makine atölyesinde birleştirildi, inşaatı biten gemiye takıldı.
Bu gemi motoru, kopya olmakla birlikte %100 yerli idi.
Seri imâlâta geçmek için İsviçre’deki Sulzer Gemi Motoru fabrikası ile görüşüldü ise de bürokratik engeller sebebiyle netice alınamadı.
1977 yılında bu defa, Sulzer Fabrikası ile gemi motoru imâlâtı yapan Polonya’daki şirketle görüşüldü anlaşma imzalandı. Gemi motorunun imâlatında çalışacak teknik elemanlarımız Polonya’ya eğitime gönderildi. Onlarla birlikte Polonya’dan imâlâta nezâret edecek mühendisler geldi. İki sene içerisinde, başlangıçta % 38, işin sonlarına doğru da % 60’ın üzerinde yerli malzeme kullanılarak 24 adet jeneratör dizelinin imâlatı başarı ile tamamlandı.
1981 yılında Sulzer’in ana firması ile lisans anlaşması imzalandı. Lisans anlaşmasının Denizcilik Bankası Yönetim Kurulu, Ulaştırma Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından tasdik edilmesi için bir sürü formalite ile uzun süre uğraştıktan sonra anlaşma yürürlüğe girdi. Hemen ardından büyük güçteki motorların imal edileceği fabrika inşaatına başlandı ve tamamlandı.
1984 yılında gemi motoru imâlâtına başlandı. 1999 yılına kadar 99 adet gemi motoru imal edildi. Bunların 93 tânesi yerli gemilerde kullanıldı. 6 tânesi yurt dışına satıldı. Daha sonra, bizim imal ettiğimiz motorlardan 6 tânesini kullanan 3 gemi yurt dışına satıldı. Bu 99 adet gemi motoru, hiçbir ârıza çıkarmadan, Zenith saati gibi çalışmaya devam ediyor.
Başlangıçta, imâlat mâliyeti ile ithal mâliyeti başa-baş iken, ikinci yıl sonunda, maliyet fiyatı düşmeye başladı. 4. yıldan itibâren düşüş, % 40’a kadar yükseldi. Tamâmen yerli malzeme kullanılıyor, yurt dışına döviz ödenmiyor ve istihdama da büyük katkı sağlıyordu.
Türkiye, hem tekne hem de motoru %100 yerli olmak üzere Türk mühendis ve işçilerinin emeği ile 150.000 DWT* kapasiteli gemiler inşa edebiliyor, bu gemiler devlet işletmelerinde, deniz kuvvetlerinde ve özel sektörde kullanılıyor, bir kısmı da yurt dışına satılıyordu.
Ne güzel… Ne güzel…
Peki, sonra ne oldu?
Türkiye’de gemi motoru imâlatının hazin hikâyesini gelecek hafta okuyabilirsiniz.
*DWT (Dead Weight Tonaj): ‘Detveyt ton’ olarak okunur. Geminin yük taşıma kapasitesinin bir ölçüsü olup, geminin tan kapasiteli yük, yakıt, gemi personeli, geminin ve personelin bütün ihtiyaçlarının tamamının ağırlığını ifâde eder. Geminin boş ağırlığı; Light Ship (Layt şip) olarak anılır.