Fahri YAĞLI

Eczacı - Öğretim Görevlisi

fahriyagli@gmail.com

İnsan, Siyaset , Toplum ve Sosyal Medya Etkisi

Toplum, bir organizma misali bir bütünlük ve organizasyon arzettmektedir. Toplumsal yapı kurumlar ile örgütlerden oluşur. Yapı ile kurumlar da değerler sistemi ile örülerek toplumsal bütünlüğü oluşturur. Toplumsal değerler harç misali yapıyı bir arada tutar ve devamlılığı sağlar. Toplumsal değerlerin aşınması, zayıflaması toplumsal bağları zayıflatır ve toplumsal çözülmeye sebep olur. Çözülme toplumsal dağılmayı getirir. Toplumsal değerler derken başta örfi değerler gelir.

Örfi değerler toplum için yaşamsal unsurlar içerir, din ve ahlak gibi. Daha sonra gelenek ve görenekler gelir en son daha hızlı değişen adetler gelir. İnsan sosyal bir varlık olup yaşantısını siyaset ile biçimlendirerek toplumsal bütünlüğünü sağlar. Bu anlamda siyaset, bireyin toplumsallaşma süreci ve bireysel tekâmülü için bir vasıtadır. Siyaset asla politika değildir.

Güçlü siyasi hareketler güçlü propagandaya, güçlü medya araçlarına ve güçlü fikri altyapıya ihtiyaç duymaktadır. Bununla beraber kendini gerçekleştirmiş bireylere ve iyi örgütlenmeye sahip olmayan bir cereyanın realpolitik içerisinde varlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Doğru ve etkili kullanıldığında güçlü, maliyeti düşük ve sansüre karşı manevra kabiliyeti yüksek bir propaganda aracı olabilecek sosyal medyanın, bir araç olmaktan sıyrılıp siyasi arenanın kendisine dönüşmesi, siyasi cereyanı sunileştirecek ve gerçekliğinin yitirilmesine sebep olacaktır. Baskı grubuna dönüşemeyen bir topluluğun realite içersinde bir kıymeti harbiyesi kalmayacaktır.

Türkiye’de batılı ülkelerde tecrübe edildiğinden farklı dinamikler üzerinden şekillenen kendine has modernleşme tecrübesi, toplumun farklı kesimleri arasında ve toplum ile devlet arasında farklı bir iletişim ortaya çıkarmıştır. Osmanlı Devletinin son döneminde ve cumhuriyet sonrasında siyaset-toplum ilişkisinin bu değişim üzerinde kurulduğu görülebilir.

Çok partili hayata geçişle birlikte toplumun siyasette aktör haline gelmesi, Türkiye’de siyaset-toplum ilişkisinde yeni bir dönem başlatmıştır. Çift kutuplu dünya düzeninde Türkiye’nin konumu, kentleşme ve sanayileşme süreçleri, gençlik hareketleri, askeri darbeler gibi gelişmeler, siyaset-toplum ilişkisini farklılaştırmıştır.

Teoride, bütün siyasal örgütler, bireylerin birliği neticesinde var olurken, pratikte güçlünün iradesine bireylerin eklemlenmesi ile örgütlenmektedir. Türk gençlerinin eski/yeni siyasi gruplarda kendi fikirleri ile yer almak istediklerinde yahut partinin/STK’nın mevcut düzenini değiştirmek istediklerinde yaşadıkları hayal kırıklıklarının en büyük sebeplerinden biri de budur.

Bugün sosyal medya, internet platformları, bloglar vb. araçlar, bireylerin siyasi görüşlerini ifade edebilecekleri ilk alanlar halini almıştır. Uzun yıllar boyunca gazeteler, yayınevleri, televizyonlar, radyo kanalları ve benzeri araçlar sayılı insanların kontrolünde bulunduğu ve bu insanların kitle ile iletişim imtiyazını elinde bulundurduğu göz önüne alınırsa, internet bağlantısına sahip her bireyin, internet bağlantısına sahip her bireye irade beyanlarını iletebilme şansı onların bireysel olarak daha siyasi davranabilme şansını gözler önüne serer.

Nihayetinde internet, haber almak için dahi sosyal medyaya yönelen yeni yüzyıl insanına yeni bir medya gerçekliği sunmaya başlamıştır.

Çeşitli sebepler ile düşünce beyanında bulunan insanların sosyal medyada da örgütlenerek kamuoyu oluşturma çabalarına şahitlik etmekteyiz. Sabit bir metnin pek değiştirilmeden dolaşıma sokulması, yahut sabit bir görselin binlerce ayrı hesaptan paylaşılması sonucu oluşturulan gündem, kimi zaman istenilen sonuca vardığı gibi kimi zamanda unutulup gidilebiliyor.

Sosyal medyada oluşan gündemin ne kadarının suni, ne kadarının ise sahi gündem olduğunu ayırt edebilmek oldukça güç. Bununla beraber profesyonel siyasiler tarafından örgütlenmeyen kitle, örgütlenmenin kendisini ve sonucunu denetlemekte oldukça yetersiz. Kendi yasama, yürütme ve yargısını yaratan sosyal medya platformlarında konjonktür saatten saate değişebiliyor, burada egemen bir millet, bir halk, bir grup yahut bir monark bulunmadığı için hesap soracak yahut hesap verecek bir taraf bulunamıyor.

Her gün daha da kalabalıklaşan ve evrimleşen sosyal medyada yaratılan suni gündemlerin sonuç vermemesinin siyasal hayata zararının çeşitli boyutları mevcut. Burada II.Dünya Savaşı sıralarında yaşanan Holokost faciası ile, bir insanlık suçu olan Doğu Türkistan Soykırımını örnek olarak kullanmak isterim. Yaşanan hadiselerin yarı farkında bir birey duyduğu ahlaki sorumluluk sebebiyle siyasi bir aksiyon almak istediğinde dolaşıma soktuğu bir haber, video yahut bir görsel, o bireye siyasi sorumluluğunu yerine getirdiğini hissettiriyor. Realpolitik üzerinde hiçbir etkisi bulunmayan bu aksiyon, aldığı etkileşim sebebiyle birey üzerinde bir illüzyon yaratarak daha fazla ve daha güçlü örgütlenme gereksimini sümen altı ediyor.

Sağlam birey, güçlü örgüt ve çelik irade karşısında durabilecek bir istibdatı tarih henüz yazmamıştır...