Bir masa etrafında toplanmış kalabalık bir grup arasından birisi heyecanla anlatıyor.” Halamın oğlu söyledi, Suriyeliler. Devlet, kendilerine maaş verdiği için çalışmıyor, hatta para bile biriktiriyorlarmış. Gençleri Üniversitelere imtihansız girermiş. Hatta sıra filan da beklemiyorlarmış. Dahası yalan haber olarak neler söylemiyorlar ki,
Suriyelilerin elektrik ve su faturası ödemedikleri, esnaflık yapanlardan vergi alınmadığı, arabaları için vergi vermedikleri, istedikleri yerde çalışabildikleri, memur olarak işe alındıkları, öğretmenlik yaptıkları söylenmektedir. Bunu söyleyenlerin Memur ve öğretmen olmanın birinci şartının 657 sayıl Devlet Memurları Kanunun 48. Maddesine istinaden TC. vatandaşı olma mecburiyeti olduğundan haberlerinin dahi olmadığı anlaşılmaktadır.
Toplantıda konuşmaları dinleyenlerden birisi; “Anlatan bunları uydurmuş, yok böyle bir şey,” diyerek Suriyelilerden bazılarına AB Kaynaklı aylık 115 er TL. ödeme yapıldığını, üniversiteye imtihansız girmediklerini, hastanelerde herhangi bir önceliği olmağını” söyleyince biraz da bozularak konuyu değiştirme mecburiyetinde kalmışlar..
Buradan şu anlaşılıyor ki, bu güne kadar yapılan bütün açıklamalara rağmen, halen bazılarının kafasın da soru işareti bulunmaktadır Esasen. Bu tip insanlar biraz da yalan haberlere inanma temayülüne bulunan kimselerdir.
Yeri gelmişken, burada bir hatıramı anlatmak istiyorum. İstanbul Sular İdaresi İSKİ de (1996 - 2004) yılları arasında Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalıştığım yıllarda, Hürriyet Gazetesinin bir köşe yazarı vardı. İsmini yanlış hatırlamıyorsam Ünal ARIKLI olacak. (Sonradan vefat etti. Allah tahsisatın affetsin). Bu köşe yazarı devamlı olarak İSKİ’nin aleyhine yazılar yazıyor. Fakat yazdıklarının neredeyse tamamına yakını yanlış.. Bunun üzerine o tarihlerde İSKİ Genel Müdürü olan Prof. Dr. Veysel EROĞLU, Yönetim Kurulu Üyesi olan Zeki Sayın’a, Zeki Bey, bu adamı çağırıp, kendisi ile bir görüşün, yazdıklarının doğru olmadığını izah edin dedi. Zeki Bey, Ünal Arıklı’ yı çağırıp konuştu. İSKİ ile alakalı olarak yazdıklarının doğru olmadığını, tamamen uydurma ve yalan haberler olduğunu söyledi. Belgelerini de gösterdi.. Hatta birer suretlerini de verdi. Fakat o tarihlerde tarafsız gazeteci olarak geçinen Ünal ARIKLI’nın verdiği cevap çok enteresandır. Ünal Arıklı diyor ki, Zeki Bey, Söylediklerinize ve verdiğiniz belgelerin doğruluğuna inanıyorum. Fakat benim okuyucularım, Sizin belgelerinize değil benim yazdıklarıma inanmak istiyor.
Üzülerek ifade edeyim ki, Bu gün de aynı zihniyet devam etmektedir. Yalanı meslek haline getirenler, bile bile yalan söylemektedirler. Hatta öyle ki, haberin kaynağı, verdiği haberin yanlış olduğunu söyleyip, özür dilemesine rağmen, yalan haberin üzerine balıklama atlayanlardan hiçbir ses seda çıkmamaktadır. Bu kadar da pişkinlik biraz fazla olmaktadır.
Tarafsız gazeteci olarak geçinen Sedef Kabaş isimli birisi diyor ki, “ Kitleleri etkilemek istiyorsanız ortaya kocaman bir yalan atın. Ama çok büyüm bir yalan olsun. İkinci kriter çok basit bir yalan olsun. Sonrasında da bu basit ve çok büyük yalanı devamlı olarak tekrar edin ve arkasından kitlelerin o yalanları gerçekmiş gibi nasıl kabullendiğini oturup seyredin. Mübarek sanki, yalanın doktorasını yapmış.
Son günler de güya İngiltere savunma Bakanı Wallece bir gazeteye yazdığı makalede “ Türkiye ve Pakistan gibi ülkelerde mülteci merkezleri planlıyoruz” demiş. Fakat makalede böyle bir ifade yok. Tepkiler üzerine BBC Türkçe, makalenin çarpıtıldığını kabul edip, özür dilerken, İngiliz yetkililer de haberi yalandı.
Dış İşleri Bakanlığı ile İletişim Başkanlığı da suretle bu haberi yalanladı. Kemal Kılıçdaroğlu ise, buna rağmen, “ İngiltere Savunma Bakanı Wallece kendilerine hizmet etmiş Afganlara Türkiye de “ Mülteci merkezleri kuracaklarını ilan etti ve Afganları ülkemize davet etti. Kendilerine mülteci seçecekler. Kalanlarda Ülkemizde bırakılacak.”
İngiliz Bakan bu haberi resmen yalanlamış, BBC Türkçe de özür dileyip, bu haber bize hiç yakışmadı demiş. Buna rağmen Kılıçdaroğlu ise bunların hiç birisini görmezlikten gelmektedir. Hatta Muhtarlar ile yaptığı konuşmada “İngiltere, Türkiye de kamplar kuracağız, sonra onların arasından seçim yaparak bazılarını kendi ülkemize götürebiliriz” diyor. Tabi ki bu haber külliyen yalan. Resmi kurumların yapmış olduğu açıklamalara da itibar edilmeyip ısrarla yalan söylenmeye devam edilmektedir.
Yüzleri kızarmadan yalan söyleyebilenlerin tutmadığını gördükleri yalanlar yerine hemen yenisini dolaşıma sokması, mücadeleyi zorlaştıran unsurlardan, Suriyeliler konusunda yalanlara şimdide Afganlılar ile alakalı yalanlar eklenmeye başladı. Halbuki, Afganistan’dan çekilebileceğini söyleyen ABD’nin yaptığı açıklamalar temel alınarak uydurulan yalanlar, başta ABD olmak üzere Batı tarafından fonlananlar tarafından yayılmaktadır.
Türkiye’yi yönetenlerin, düzensiz göç hareketlerine karşı gereken tedbirleri aldıkları ve ülkemizi yol geçen hanı olarak kullanmaya çalışanların sınırlarda duvarlarla karşılaştıkları bilinen bir gerçektir. Açıklanan rakamlarda bunun bir ispatıdır.
Suriyeliler, Afganlılar veyahutta başka konular ile alakalı olarak adeta bir fabrika gibi yalan üretenlerin esas gayelerinin ülkemizi zayıf göstermek olduğu hususunu hiçbir zaman unutmamalıyız.