Yolumuz üzerinde Rize ve şirin ilçeleri var. Zamanımız müsaade ettiğince gezerek Ayder yaylasına ulaşmayı düşünüyoruz. Hemen önümüzde İyidere, 4.900 nüfusu ile bizi karşıladı, ardından tüneller tüneller. Karadeniz otoyolunda gördüğümüz tüneller hayli fazlalaştı. Rize, 111.500 nüfusu ile çay bahçeleri yenilenmiş yüksek binaları ve çay fabrikaları ile bizi karşıladı. Dağ taş her yerde çay bahçeleri, hemen ardından Çayeli. 23.500 nüfuslu yerleşim yeri adına uygun her yer çay ve çay fabrikası. Artvin’e doğru birçok tünel yine Pazar 1ve 2 tünelleri Kaçkar dağlarına doğru yükseliyoruz. Ardeşen ilçesi ve Fırtına Vadisi ile Fırtına Deresi burada balık yenirmiş bizde öyle yaptık. Ayder Yaylası ile buluştuk, hava çok az çiseliyor. Ayder yaylasında hava sakin, fotoğraf çekmemize müsaade etti. Kaçkarların en mutena yerinde Ayder Yaylası. Temiz havası ile farklılığını hemen ortaya koydu. Milli Park olarak korunmaya alınmış. Ancak yayladan daha çok çok popüler turistik bir yer olmuş. Her taraf otel ve pansiyon. Bizim beklediğimiz yayla konumu ve evleri yok olmuş. Ama buna rağmen bize çok güzel kareler verdi videolar aldık. Hele dağın taa tepesinden inen tahminen 500metre lik çağlayan (Gelin Saçı Çağlayanı) çok güzeldi. Kartpostallık bir görüntü.
Hem Uzungöl hem de Ayder Yaylası yoğun bir şekilde Arap yarımadasından gelen turistlerle dolmuş. Oteller onlarla dolu her yerde onlar var. Dükkânların yazıları bile değişmiş Arapça olmuş.
Ayder Yaylası ziyaretimiz Karadeniz gezimizin sonu oldu. Ünye Niksar güzergâhını takip ederek Şehzadeler şehri Amasya’ ya ulaştık. Yerleşim işini tamamladıktan sonra Amasya’nın gecesini yaşamak için ve fotoğraflamak için dışarı çıktık. Yeşil Irmağın süslediği Amasya gece için çok güzel ışıklandırılmış. Yeşil Irmak boyunca Şehzadeler Yolu olarak anılan bölgede zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Ertesi güne dinç olarak gezebilmek için otelimize döndük.
Yeşilırmak vadisi Harşena Dağı eteklerine kurulan Amasya, 7 bin yılın üzerindeki eski tarihi boyunca bilim adamları, sanatkârlar, şairler yetiştirmiş, şehzadelerin eğitim gördüğü bir şehir olmuştur. Neredeyse her köşesinde, her sokağında; topraklarında nefes alıp vermiş uygarlıkların izlerini, gelecek nesiller ve ziyaretçileri için, özenle saklayıp koruyor. Yeşilırmak’ın, bereketini katmerlendirdiği topraklara sahip bu şehrin; doğal güzellikleri de bir arada bünyesinde bulundurması nedeniyle, bir hayli şanslı bir Orta Anadolu şehri olduğu görülüyor.
Kaldığımız otelin hemen yanından başlayan ziyaretlerimiz; Hazeranlar Konağı: Yalı boyu evleri dizisindeki en güzel konak olan Hazeranlar Konağı, Osmanlı döneminin en zarif sivil mimari örneklerinden birisidir. Konak, Defterdar Hasan Talat Efendi tarafından kız kardeşi Hazeran Hanım adına 1872 yılında yaptırılmıştır. Diğer kapı, Hatuniye Cami avlusu ile bağlantılıdır. Çift kanatlı selamlık kapısından alçak tavanlı bir mekâna girilir. Dört köşede birer oda ve odaların arasında orta sofanın uzantıları eyvanlar yer alır. Batı eyvanlarını giriş kata bağlayan sade korkuluklu ahşap merdivenler işgal eder. Katlarda oturma ve yatak odaları, avlu, kahve odası, ocaklı oda, ebeveyn ve selamlık odaları ile helâ sofa etrafında yer almaktadır. Şehrin ve Yeşilırmağın kuzeyinde bulunan Harşane Dağı Bünyesinde Kayalıkların en tepesinde Amasya Kalesi’ni barındırmakta. Kral Kaya Mezarları: Amasya Kalesi eteklerinde düz bir duvar misali dikine uzanan kalker kayalara oyularak yapılmış olan 5 adet mezar, yapıları ve mevkileri itibariyle ilk bakışta dikkati çekmektedir. Çevreleri oyularak ana blok kayadan tamamen ayrılmışlar ve kaya bloklarına merdivenlerle bağlanmışlardır. Vadi içerisinde irili ufaklı toplam 18 adet kaya mezarı bulunmaktadır.
Yeşilırmağın karşı kıyısın da Bimarhane (Darüşşifa): İlhanlı döneminden günümüze ulaşan tek eserdir. İlhanlı Hükümdarı Sultan Mehmet Olcayto ve hanımı Ilduz Hatun adına 1308 yılında yaptırılmıştır. Yapının özellikle ön cephesi sanat bakımından değerlidir. Sadece Amasya Bimarhane’sine mahsus bir özellik olan kapı kilit taşında diz çökmüş vaziyette insan kabartması mevcuttur.
Sultan II. Bayezid Külliyesi: Sultan II. Bayezid adına 1485-86 yılında yaptırılan külliye; cami, medrese, imaret türbe ve şadırvandan oluşmaktadır. Külliye, restorasyonda olduğundan külliye ve bazı müştemilatlarına giremedik ama bilgilendik: XV. yüzyılın son çeyreğinde yapılan, yan mekânlı (L planlı) cami mimarisinin gelişmiş son örneğidir. Caminin iki minaresi vardır. Batıda medrese, doğuda imaret ve konukevi vardır. Her iki minare hizasında bulunan yaşlı çınar ağaçlarının külliye ile yaşıt olduğu tahmin edilmektedir. Bunları yanın da Burmalı Minare Cami, Gök medrese Cami görülmeye değerdir. Amasya’nın diğer önemli camileri Gümüşlü Cami, Bayezid Paşa Cami, Yörgüç Paşa Cami, Sofular Abdullah Paşa Cami, Şirvanlı (Azeriler) Cami, Abide Hatun Cami.
Amasya’nın 100 yıl önceki halini tasvir eden Minia Amasya’yı da görmeden geçmemiz olmazdı. Bana göre her şehrin böyle bir çalışması olmalı ki tarihe ışık tutalım.
Amasya’nın meşhur elmasından da aldıktan sonra evimize dönmeye karar verdik. Yine yol güzergâhındaki birçok yerleşim yerine uğramayı da ihmal etmedik.