Prof. Dr. Ersin Nazif GÜRDOĞAN

Akademisyen

engurdogan@gmail.com

Zaman Eylem Yapanların Var Yapmayanların Yok Oldukları Hızla Tükenen Eşsiz Hazinedir

Birinci Sanayi Devriminden önceki yıllarda, insanlar teknolojiyi denetirken, sonraki yıllarda teknoloji insanları denetiyor. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında teknoloji, işleri ne olursa olsun, insanların  bütün zamanlarına el koyuyor. Bu yüzden  dünyanın her yanında, insanların zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak için üretim değil, tüketimi sürekli artırmak için üretim önem kazanıyor. Sanayileşmenin hız ve yoğunluk kazanmasıyla, ihtiyaç üretme ayrı bir bilim dalına, ayrı bir üretim alanına  dönüşmüştür. 

*

Sanayileşmenin ileri boyutlara ulaştığı ülkelerde su, süt ve meyva sularının kutularından, pek çok tüketim ürünlerine kadar, binlerce ürün kısa süreli kullanımlar için üretiliyor. Artık dünyada hiçbir kuruluş, kullanılıp atılmayan, uzun ömürlü ürünler, üretmeye çalışmıyor. Ülkeler sanayileştikçe yapay ihtiyaçlar, gerçek ihtiyaçlardan çok daha büyük önem kazanıyor. Tabiatın doğal kaynaklarıyla birlikte, zamanı tüketilen ürünlere dönüştürme, ekonomik büyümenin omurgasını oluşturuyor.

Tüketim ekonomisi insanları, dört bir yanından  kuşatarak sıradanlaştırıyor. Zamanı hiçbir boşluk bırakmadan, tüketimle doldurma çalışmaları, Batı’dan  bütün ülkelere, bulaşıcı bir hastalık gibi, yayılmaya devam ediyor. Zamanı tüketime, tüketimi mutluluğa dönüştürmek için, insanlar birbirleriyle çılgıncasına yarışıyorlar. Ancak tüketim yarışı, sorunlara çözüm üretmekten daha çok, yeni sorunlara yol açıyor. Bu yüzden bütün ülkelerde, ekonomik krizler, siyasal çatışmalar, kültürel bunalımlar birbirini izliyor.

*  

Seküler ya da sekülerliğe özenen insanların, düşünce ve eylem dünyalarında, zaman ekonomik kazanımlara bakılarak değerlendiriliyor. Aslında zamanın böylesine tüketimin artırılması yolunda harcanması, kültürel çalışmaları aksatarak yoksullaştırıyor. Bunun için zamanın ekonomik kazanımlardan önce, kültürel kazanımlarda değerlendirilmesi, bütün dünya için çok büyük önem taşıyor. Çünkü zamanın yalnızca tüketimde değerlendirilmeye çalışılması, hem iç hem dış dünyada, büyük çatışmalara yol açıyor.

Barış içinde savaşsız, yaşanır bir dünyanın oluşması, ekonomik kazanımlara önem veren zamandan önce, kültürel kazanımlara önem veren zamanın değerlendirilmesine bağlıdır. 

*

İyilikleri büyütenlerin elinde hayat, zamanla Cennete dönüşürken, kötülükleri büyütenlerin elinde hayat, zamanla Cehenneme dönüşür. 

*

Hayat zamanı değerlendirmede, geri dönüşü olmayan, aşılmaz dağlarıyla, düz ovalarıyla inişli çıkışlı bir yol işlevi yüklenir. 

*

İnsanlar hayat boyu süren zamanda, eylemleriyle var, eylemsizlikleriyle yok olurlar.