“Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, fakat bu arada çok basit bir sanatı unuttuk. İnsan gibi yaşamak.” Martin Luther
“Dünya çok acı çekiyor: Kötü insanların şiddetinden değil, iyi insanların sessizliğinden.” Napolyon
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik; “güçlü zekâsı, üstün düşünme kabiliyeti, sınırsız öğrenme gücü, içgüdüsel davranışlarının azalmış olması ve konuşma yeteneğidir.”
Her insan, yaratılışı gereği “mükemmel” olmasına karşın, çoğumuz bu mükemmelliğimizin farkında değiliz. İnsanın mükemmelliğini algılaması ve hayata geçirmesi için, “kendisini tanıması” öğrenmesi ve gerçek “kim” liği ile buluşması gerekmektedir.
“Kendini tanımak; hayran hayran kendini seyretmek demek değildir. İnsanın ne olduğunu ve ne olması gerektiğini araştırmasıdır.
Bireyi “iyi bir insan” olmaya götüren yolla,” insanlığa” taşıyan yol aynıdır. İnsanın makamı ve mevkii ne olursa olsun, O’ndan öncelikle insan olmanın gereklerini yerine getirmesi beklenir.
Mevlânâ’nın, “Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok” özdeyişini göz önüne alırsak; insan zannettiğimiz fertlerin bazılarında, insan olduğumuzdan utanacak davranış ve eylemleri görebilmekteyiz. ”
“İnsan görünüşlü” olmakla, “insan olmak” başka şeydir. Kişi olabilmek için yalnızca insan görünüşlü olmanın, insan türünün herhangi bir bireyi olmasına yetmeyeceğinden, insanda belli bir takım niteliklerin bulunması da gerekmektedir.
Bunlardan bazıları; Vatanını, Milletini, Bayrağını, Milli ve Manevi değerlerini canından çok sevmek, değer vermek, korumak, bu değerlere ihanet etmemek, olumlu katkıda bulunmak, dürüstlük, mertlik, merhamet, bütün varlıkları sevmek, vb. özellikleri sayabiliriz.
Son günlerde Cennet Vatanımızın güzide ormanlarını; hain, nankör, kalleş ve bir o kadar da korkak, insanlıktan yoksun, satılmışlar tarafından kasten yakıldığına gözyaşları ile şahit olmaktayız.
Bu nasıl bir vicdansızlık, nasıl bir merhametsizliktir ki, nimetlerinden bol bol istifade ettiği ülkesine, Milletine acımadan kıyabilmektedir. İçindeki canlılar dahil, bir çok insanımızın da şehit olduğu bu vahşeti, vicdanı sızlamadan işleyenlere yakıştıracak sıfat bulamamaktayız.
Düşmanlığın bile dürüstçe kurallarının olduğu insanlık tarihi, böyle bir kin ve nefret örneği görmemiştir. Üstelik de kendi ülkesine ve insanına karşı. “Zulüm payidar kalmaz” özdeyişi tarihte hep tekerrür etmiştir. Yanan ağaçların, kuşların, böceklerin, telef olan yabani ve evcil hayvanların, şehit düşen masumların ve mağdur olan biçarelerin ahı, bu merhametsiz canileri ve zalimleri elbette bir gün helak edecektir.
Savaşta bile; “kadınlara, çocuklara, yaşlılara, kadınlara, ağaçlara, ekinlere zarar vermeyiniz” diyen bir Peygambere uymuyorsanız, siz kimlerin satılmış uşaklarısınız? Her kötülüğü normal gören, kalbi şeytanlaşmış, öfkesi yanardağ olmuş böyle bir düşmanlık şimdiye kadar tarihlerde görülmemiştir.
Devletimize düşen, bu canileri ivedilikle tespit edip gereğini yapmak olmalıdır. Çünkü artık vicdanlar durmadan kanamakta, bağırlar her gün daha bir haşlanmaktadır. Ormanlarımızın yangını içimizde anbean büyümekte, bizleri daha çok yakmaktadır.
Bazı kalemler de her fırsatı siyasete kanalize etmenin telaşı ile, bu vahim ve elim felaketten rant çıkarmaya çalışarak kendilerini küçültmemelidirler. Milletçe birlik olmanın, yaralarımızı topyekûn sarmanın zamanıdır.
Bir de birkaç ağaç için ülkeyi kaosa çeviren sözüm ona çevre gönüllülerine, sanatçı zannettiğimiz sahte kahramanlara sesleniyorum. Sesinize ne oldu? Ormanları yakanlara gösterdiğiniz tepkiyi Milletimiz somut olarak ivedilikle görmek istiyor. Yoksa tatil yapmaktan gündemi mi takip edemiyorsunuz. Üşüttünüz de sesiniz mi kısıldı?
Başkan Theodore Roosevelt’in belirttiği gibi, “Bir insanı “ahlaken” eğitmeden, sadece “zihnen” eğitmek, topluma bir bela kazandırmaktır.”
Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı, doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır.
Almanya’da bir Lise Müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş:
”Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum.
Sizlerden isteğim şudur: Öğrencilerinizin “insan olması için” çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”
Neticede insan olmak: Ülkesini, milletini, tüm canlıları, doğayı ve tüm insanları koşulsuz sevmek, değer vermek korumak ve geliştirmek. Kin, nefret, kıskançlık, nemelazımcılık, vb. duygulardan uzak olmak. Çağını anlamak, çağının gerisinde kalmamak, geçmişle bugünün doğru sentezini yapabilmek, geleceği bugünden görebilmek, sözcüğün tam anlamıyla uygar olabilmektir.
Kendinin ve içinde yaşadığı toplumun özgürlüğünü, bağımsızlığını sağlamak; sağlanmışsa titizlikle korumaktır. İnsanlığın refah ve mutluluğuna katkıda bulunmak. Vicdanı özgür kuşaklar yetiştirmek; bu kuşaklar içinde yer alabilmektir. Onurlu, dürüst, mert, adil ve adil olmak. Kendi onuru kadar başka insanların da onuruna saygı göstermektir. Dünyanın barış içinde yaşamasını ilke edinmektir. Başka din, cinsiyet, dil ve ırktan olanlara saygı göstermektir. Mevkii kendi çıkarları için değil, demokrasiye katkıda bulunmak ve topluma yararlı olmak için kullanmak demektir. İnsana, doğaya, kendine karşı sorumluluk taşımak; yaşamayı sevmek; sevinçleri olduğu kadar acıyı da paylaşmaktır. İnsan olmak, "değer bilir" olmak, insanlık için yapılanları unutmamak demektir.
Şimdiye kadar çoğumuz daha iyi hayatlara sahip olmak istedik, ama çok azımız “daha iyi bir insan” olabilmeyi arzuladı. Belki de artık daha iyi biri olmanın zamanı çoktan geldi bile, ne dersiniz? Dünya, insan olanların sayesinde güzeldir.
Sevgiyle kalın…