1838 yılında imzaladığı Balta Limanı Anlaşması ile emperyalist ülkelere büyük kolaylıklar sağlayan, İngiltere, Fransa gibi ülkelerden yüksek faizle borç alan ve bu borçları ödeyemeyip 93 Harbi’nden önce iflas etme noktasına gelen, 1881 yılında Duyunu Umumiye ile gelir kaynaklarına el konulan, Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarından yenik çıkan Osmanlı Devleti’nin Mondros Mütarekesi’ni (30 Ekim 1918) imzalamasından sonra emperyalist ülkeler Türklüğün son kalesi olan Anadolu’yu işgale etmeye başlamışlar, Doğu Anadolu’da bir Ermenistan devletinin kurulmasını dahi kararlaştırmışlardı.
600 yıllık Cihan İmparatorluğu dağılmış, Hasta Adam’ın son nefesini vermesini bekleyen tek dişi kalmış canavarlar “Vatan toprağı kutsaldır. Kaderine terk edilemez” diyecek asil bir ruhun ortaya çıkacağını hesaba katmamışlardı.
İşte, o ruhun baş temsilcisi olan Mustafa Kemal Paşa, 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan Samsun’a giderken binmiş olduğu Bandırma Vapuru’nda arkadaşlarına “Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız maddedir! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz Anadolu’ya ne silah ne cephane götürüyoruz; biz ideal ve iman götürüyoruz” diyerek, Milli Mücadele yolundaki inancı ve ilkeyi özetliyordu. Mustafa Kemal’in, Samsun’da tutuşturduğu bağımsızlık meşalesi Erzurum’da alevlenmiş ve bu ateş tüm Anadolu’yu aydınlattığı gibi mazlum milletlere de esin kaynağı olmuştu.
Erzurum, ilk sesi haykıran şehirlerin başında geliyordu. Dadaşların ileri gelenleri bir araya gelerek “Vilâyât-ı Şarkiye Ermenistan olamaz” diye dünyaya haykırmışlardı.
15 Mayıs 1919’da İzmir işgalinin acısını yüreğinde hisseden Erzurumlu hanımlar bir araya gelerek büyük bir miting düzenlemişler, işgali protesto ederek ABD devlet başkanı Wilson’a telgraf çekip olayı tel’in etmişlerdi.
Ülkeyi içinde bulunduğu kötü durumdan kurtarmak için çözüm aramaya başlayan bir avuç kahraman, İlk önce Vilayât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin Erzurum Şubesini açarak teşkilatlanmışlar ve 17 Haziran 1919’da “Erzurum Vilayet Kongresi” adı altında bir Kongre düzenleyerek kararlılıklarını duyurmuşlardı.
Erzurum ve ilçelerden gelen 21 kişinin katıldığı bu Kongre beş gün sürmüştü. Bölgeden asla göç edilmemesi, dini, ilmi ve iktisadi konularda teşkilatlanmanın yapılması, vatanın her karış toprağına karşı yapılacak saldırıya misliyle cevap verilmesi bu kongrede karar altına alınmıştı.
Anadolu’da, Milli Mücadele hareketini başlatmak için Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa, Dadaşlar diyarına geldiği zaman karşısında hazırlıklarını tamamlamış, kararlı ve bilinçli bir Erzurum bulmuştu.
Erzurum Vilayet Kongresi, Milli Mücadele’nin ilk kararlı hareketlerinden biri olarak tarihe geçmiş ve ileride yapılacak olan 23 Temmuz Erzurum Kongresi’nin temelini oluşturmuştu.
Milli Mücadele’nin dönüm noktası olarak kabul edilen 23 Temmuz Erzurum Kongresi’nin bağımsızlık yolunda atılan ilk adım olması ve mazlum milletler için bir örnek teşkil etmesi büyük anlam ifade etmektedir.
Milli sınırlar içinde ülkenin bir bütün olduğunu ve asla parçalanamayacağını, manda ve himayenin kabul edilemeyeceğini, “Kuvva-yı millîyeyi âmil, iradeyi milliyeyi hâkim kılmak” gerektiğini karar altına alan bu Kongreyi Mustafa Kemal Paşa “Tarih, bu kongremizi şüphesiz ender ve büyük bir eser olarak kaydedecektir“ sözüyle ifade etmiştir.
Mustafa Kemal’i hemşerisi ve milletvekili yaparak “Kuvvay-i Millîye” ruhuna sahip çıkan Erzurum, milletçe emperyalist güçlere karşı verdiğimiz Milli Mücadele’nin ilk adımlarının atıldığı şehir olmanın gururunu taşımaktadır.
Bilindiği üzere 23 Temmuz Erzurum Kongresi’nin 102. yılı’nı idrak etmekteyiz.
Erzurum Kongresi’nin 102. yılı’nda bizlere bağımsız bir devlet bırakan başta Mustafa Kemâl Atatürk olmak üzere Milli Mücadele’nin tüm kahramanlarını, şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyor, onların aziz hatırları önünde saygıyla eğiliyoruz. Makamları cennet olsun…